Hayret! Demek ki, bozulma toplumda fiyaka gibi algılanır oldu mu, en sağlam müesseseye de bulaşabiliyormuş. Ya da bizim ülkenin yapısından oluyor bu... TRT'nin, hem de birinci kanalından, yani Türkiye'nin en doğru sesi olmaya mahkum kanalından, geçtiğimiz pazar saat 13.00'ü biraz geçe Fenerbahçe'nin ara transferde neleri neleri almak üzere olduğunu dinledim, gördüm... Yani koca TRT'nin de, günümüz spor gazetelerinin asparagas haber yazma yarışına katıldığına tanık oldum... Acaba acı son geldi mi dersiniz? Öyle ya atv bile bayram içinde Santra'yı yapmadı. Bir düşünün bakalım... >> Trabzon'u Yanal yaktı! Tamam; İkinci gol bariz ofsayt... Ama Ersun Hoca şu soruların cevaplarını ararsa, faturayı kendisinin ödemesi gerektiğini de görür... Birinci soru; Colman olmayınca, Song'un işaret ettiği gibi topu indirip, oyunda üstünlük kurmak mümkün mü? Yani, Selçuk tek başına yeter mi? Tam rakibi baskı altına almışken, 82. dakikada Yattara çıkıp da, İsaac girer mi? İsaac hangi kapalı oyunda icraat yapmıştır ki? Bir Colman'lı oyuna, bir de Colman'sız oyuna bak hoca! Maçı kaybedene kadar neler kaybettiğini gör! >> Tesadüfen özür! Galatasaray'ın önce UEFA Kupası'nı, ardından Süper Kupa'yı kazanıp, Şampiyonlar Ligi'nin iki grup üzerinden oynandığı sezonlarda önce çeyrek final oynaması, sonraki sezonda da ikinci grupta son maçı ofsayt golle kaybedip elenmesi Aziz Yıldırım'a göre tesadüfse, günümüz Fenerbahçe'sinin Avrupa Kupaları'ndaki durumuna ne isim bulacağız? Pardon eksik kaldı... Galatasaray, Rüştü, Alpay ve Yıldıray takviyesi ile bu ülkeye bir de Dünya Üçüncülüğü sunmadı mı? >> Şansal'ın amigoları! Tamam, Lig TV kulüplere çuvalla para ödüyor... Ama bu ülkede sadece "Dört Büyükler" mi var? Diğerleri, halk tabiriyle, Yunan takımı mı? Bunu neden yazdım?.. Yahu naklen yayınlarda öyle yorumcular var ki, sanki (Bu Haftadan) Ankaragücü, Gençlerbirliği, Bursaspor, Antalyaspor bizim ligin değil Yunan liginin takımları... İnanmıyorsanız, bandı tekrar izleyin, dinleyin... Ama kim ne diyebilir ki değil mi? Ben yaptım oldu, iyi de oldu... Oh oh devam!.. Sonra da bu ülkede futbol neden kısır döngü içinde diye kafa patlatılıyor. >> Samet uyudu, ya Skibbe! Galatasaray kaydırmalı dörtlüsü ile aslında Gençlerbirliği'ne Barış kanadından "Buyur buradan yak" koridoru bırakmıştı. Ama Samet Hoca bunu 25 dakika fark edemedi. Nitekim 26. dakikada oradan gelen ilk atak gol oldu. Ya Skibbe?.. İkinci yarı Galatasaray takımı yarım sahaya kaldı. Aydın 77. dakikada oyuna gelene kadar, Gençler biraz kabiliyetli olsaydı, maç acaba öyle mi biterdi? Çift santrfor için kaydırmalı geri blok ateşle oynamak demektir. Benden söylemesi... >> Helal sana Sayın Özkök! Efendim; Şu Hürriyet'i yazmadan edemiyoruz galiba... Ama baksanıza Genel Yayın Yönetmeni Sayın Özkök, önceki salı ilavesinde Mustafa Denizli'den bir "Ferguson veya Herrera" sunmaya çalışmış... En insaf! Herkes hemşerilerini kayırmaya kalkarsa, millet medyaya nasıl güvenir? Siz bir de Denizli'nin maceralarını okuyun (Altı adet)... Tavsiye ederim... >> Teşekkürler Sergen! Sergen Yalçın, hiç kuşkusuz, Allah'ın kendisine sunduğu "Süper futbolculuk yeteneklerini" kullanamayanların başında gelir. Şimdi de yorumcu... Fenerbahçe-Antalyaspor maçından sonraki kritiğinde aynen şöyle diyor: "...Alex, yaklaşık iki aydır ortalarda yok. Dün Fenerbahçe, Alex çıktıktan sonra daha etkili oynadı. Modern futbolda koşmayan oyunculara yer yok. Büyük takımlar bunu çok iyi düşünmeli ve Fenerbahçe'de Alex, Beşiktaş'ta Delgado gibi futbolcular artık yol verilmeli. Koşmayan oyuncuları transfer etmeyi, ısrarla kadroda tutmayı doğru bulmuyorum..." Yanıma hoş geldin Sergen... Bu ifadeleri senden okumak, sanırım daha anlamlı... Aynı zamanda bir itiraf da olan bu satırlar, nerelere asılmalı acaba? >> Haydi Nilay Hanım! Milliyet'in yazarlarından, NTV'nin elemanlarından Nilay Yılmaz, gazetede, şu Hıncal Uluç Ağabeyin sık sık söz ettiği TMSF belgelerini gündeme getirmiş... Birkaç defa aradım. Ancak benimle görüşmek cesaretini gösteremedi. Ya da bana öyle geldi. Oysa sadece o yazıdaki yanlışları kendilerine söyleyip, doğruların neler olduklarını açıklayacaktım... Ama olmadı. Korkmayın Sayın Yılmaz, ben kimseyi yemem... Bir şeytan dürtse de, beni arasanız diyorum hani...