Tuncay, süratli, çabuk, fizik olarak mücadele edebilen, oyun tekniği iyice, ancak ferdi tekniği sınırlı bir oyuncudur. Bu özellikleriyle, günümüz futbolu felsefesinde neredeyse her hocanın aradığı elemanların başında gelebilmektedir. Ancak bu Tuncay, milli takımda çok iş becerebilmesine karşın, ileri ucu fizik mücadelesi yapamayan F.Bahçe'de eleştirilmektedir. İşte bu yüzdendir ki, Hakan Şükür'le bugün, Nobre ile dün, yan yana veya önlü arkalı oynadığında pozisyona girebilmekte, rakibin sıkıntısı olabilmektedir. Bu arada Tuncay asla ve asla bir uç santrfor değildir. Terim hoca Tuncay'ı çözdü de F. Bahçe'deki futbol ulemaları hala yerlerinde sayıyor. Hele hele Nobre'yi kaçırdıktan sonra... Vestel'in çağdaş kafası! Vestel Manisaspor'un Başkanı Haluk Bey, bizim Habertürk'te Ali Saydam'la Özlem Gürses'in konuğu oldu. Keyifle, biraz da şaşkınlıkla Haluk Beyin konuşmalarını dinledim. Şaşkınlığım şundandı; Haluk Bey, Vestel bünyesinde bir çalışandı. Oradan kulübe başkan seçilmişti. Ve de ülkemizde ne kadar başkan varsa, hele hele büyüklerinkilerin çoğuna açık ara fark atacak nitelik ve nicelikteki idi... Trabzon'da Trabzonspor'u, hem de, 2-0 yendikten sonra Levent Hocayla yollarını ayırdıklarını ve Ersun Yanal'la nasıl temas kurup, anlaştıklarını anlattı. Ayrıca kulübe gelir için kurdukları şirketi, transfer politikalarını dile getirdi. Bence bütün kulüpler bu söyleşinin bandını alıp izlesinler. İşte Gerets gerçeği! Daha geçen sezonun başlarıydı. G.Saray, Ali Sami Yen'de Sivasspor karşısında bocalıyordu. Ümik Karan kulübeden oyuna girip bir gol attı, sonra da Hakkı topu eliyle garip şekilde tutup penaltıya sebep verdi ve G.Saray maçı 2-0 aldı. Bir sonraki hafta, takımda hem Hakan Şükür, hem Necati (bir önceki maçtan kalma ikili), hem de Ümik Karan vardı. Bende de şöyle bir kanaat oluşmuştu; bu Gerets çok duygusal, hem de bir Belçikalı olmasına rağmen... Bir gün takımı sahaya 15 kişi çıkarırsa şaşırmam... Tabii bir takımın sahaya 15 kişi çıkması mümkün değildi ama, bu tanımı hocanın duygusallığını vurgulamak için yapmıştım. Ve geçen gün gazetelerde bu görüşümü onaylayan, altına imza atan bir haber yer aldı. Gerets, daha sekiz lig, iki Avrupa Kupası maçı trafiğinde 25 futbolcu kullanmıştı. Oldu mu Bülent Cankurt? Sabah'ın Günaydın ekinde Bülent Cankurt, magazin köşesi yapar. 4 Ekim cumartesi günkü köşesinde de Paris Büyükelçimiz Osman Korutürk'e sataşmış. Neymiş efendim; Osman Bey, Paris'teki bir defileye gitmemiş. Gerekçe olarak da, o seviyeye inmeyi uygun görmemişmiş. Bülent Bey, siz Osman Beyi tanır mısınız? Kim olduğunu bilir misiniz? Osman Bey öyle bir adam olsaydı, Irak'ın işgali sırasında, yani en civcivli dönemde, orada Türkiye temsilcisi olur muydu? Osman Bey, rahmetli eski Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk'ün büyük oğludur. O Osman Bey, benim de taaa bebeklikten arkadaşım, can dostumdur. Emir eri döneminde, askerlere evladım diye hitap eden, onları eliyle besleyen, evinde ellerini sıcak sudan soğuk suya sokturmayan asil bir büyük komutanın oğludur. Bu ülke Osman gibi adamları zaten zor çıkarıyor, bari onları magazine meze yapmayalım. Sizin malzemeniz o kadar çok ki, zaten Osman'a uzanacak kadar seviyeniz de yok... Zico'nun hazırlık skandalı! Hayret ettim. Ve Zico'nun artık futbolda vasat bir ülkede bile teknik adamlık yapamayacağına kanaat getirdim. Neden mi? Bakın anlatayım. F.Bahçe, Ankaraspor maçı için aynı sahada ve aynı saatte bir hazırlık maçı oynadı. Bu, çok yerinde bir karardı. Ama Zico, bu maça biraz Önder, biraz Semih, biraz da Uğur dışında kimileri yedek bile olmayan kesikleriyle çıktı. Sadece Deivid vardı, ona göre as takımdan... Alex, Lugano ve Edu gibi isimler tribünde güneşleniyorlardı. Peki, yarın lig maçında kimler oynayacak? A.Gücü'ne çıkan takım mı? Hayır! Peki Alex falan, bu yedeklerle bir karışım olup oynasalardı, hazırlık maçı karşılığını daha iyi bulmaz mıydı? Yani Zico, bu kadroyu hiç mi tanıyamamıştı da hepsini bir arada oynatmıştı? Nereden bakarsanız bakın, tam bir skandal... Lugano, Edu ve Alex, Ankaraspor maçına 15 gün oynamamış oyuncular olarak çıkınca daha mı iyi performans gösterecekler? Siz nasıl yazarsınız? Sabah'ın cumartesi ekinde, Nuh Köklü isimli bir -sanırım- genç kalem, tutmuş A.Gücü- Bursaspor taraftarlarının birbirlerine verdikleri destekten, bunun nasıl sağlandığından söz etmiş ve de bu durumu methiyeler düzerek dile getirmiş. Ama aynı genç kalem, bu birlikteliğin Beşiktaş semtinde ve İnönü Stadı'nın önlerindeki teröründen tek satır etmemiş. Yoksa siz de mi aynı kafadasınız, Nuh kardeşim? Ayıp olmadı mı? Ortega'yı alalım başkanım! Hatırlanacağı gibi Ariel Ortega'nın tepeden tırnağa yanlış transferi F.Bahçe'nin 8 milyon dolarlık kaybına neden oldu. O günlerde Yıldırım'a, "Almeyda daha gerekli, Ortega burada durmaz kaçar" diye defalarca söyledim. Hatta kardeşi Ali'ye de... Ama çevresindeki "Alalım başkanım" baskıcıları, başkanı yanlışa itmişti. Şimdi aynı Ortega, ülkesi Arjantin'de bile kaybolmuş. Önemli bir derbide, açıklamayacağı nedenlerden dolayı oynamak istememiş... Bir de Ceyhun'u suçlamışlardı bu vaka için... İşte Türk spor medyası ve yönetici kafası... Oldun mu Kemal Kaya gibi olacaksın! Geçtiğimiz hafta futbolumuz önemli bir kişilik, çok özel bir yönetici daha kaybetti. Sarı Kemal, yani Kemal Kaya ağabeyimiz vefat etti. Gazetelerde yer alan haberlerde, Kaya'nın Gençlerbirliği'nde oynadığı gibi bir ayrıntı vardı. Kaya, bunu hiçbir gün gündeme getirmedi. Futbolun hukukunu bu ülkede en iyi bilen ve de herkese eşit mesafede durabilen bir kişilik idi Kaya... Hani aynı görevi ve sorumluluğu yüklenenlerin kulağına bir küpe olsun diye... Ümraniye reviri! Beşiktaş'ın takımı dökülüyor. Yok yok futbol olarak değil, sakatlıklar diz boyu... Kolu, omzu çıkanlar, lifi atanlar, adalesi sertleşenler, dizi dönenler falan... Bir takım bu kadar çok ve sık sakatlanıyorsa, o zaman o takımın idmanlarının gözden geçirilmesi gerekir. Ya aşırı yüklenme vardır, ya da tam tersi, gevşeklik... Ama ben aşırı yüklenme olduğu şeklindeki tahmini üç hafta önce ortaya attım. Hâlâ da arıza yanı devam ediyor. Bakalım milli maç arası ne sonuç verecek? Siz de, sonuçları değil bu durumu merak edin sevgili Beşiktaşlılar... Çünkü çıkış da, batış da burada düğümlü galiba... Sabah'ın Ulusoy savaşı! Sabah spor servisinin, resmen Haluk Ulusoy'a savaş açtığını görmekteyiz. Bu öyle bir savaş ki, Reha Kapsal'ın istifasını bile Ulusoy'un istediğine kadar vardırılan bir savaş... Reha Kapsal çıktı, ben affımı istedim diyerek durumu netleştirdi. Ardından, Ahmet Çakar kanalıyla, Cem Papila'nın yerine Kuddusi Müftüoğlu'nun FIFA'ya alınışının da Ulusoy'un marifeti olduğu ortaya atıldı. MHK Başkanı Çulcu da bunu doğruladı... Peki Papila için, bir büyük kulübün başkanının resmen ve alenen "Ona dokunmayın" diye ekranlardaki konuşmasını niye Ahmet ve Sabah gündeme getirmiyor? Acaba bu tuhaf bağ, Papila'nın FIFA yolunu kesmiş olamaz mı? UEFA'nın doğru seçimi! UEFA, 2009 UEFA Kupası finalini Şükrü Saraçoğlu Stadı'na verdi. Bu kararı verirken de stadın yapımının F.Bahçe'nin öz kaynaklarıyla gerçekleştirilmiş olmasını dikkate aldı. Burada bir parantez açalım... Migros, Hakan Uzan ve 1907'nin hakları unutulmamalıdır. Neyse... Şampiyonlar Ligi finalinden sonra şimdi de UEFA finali bize uğradı. Uğradı da, stadın sorumlu yöneticisinin "Rozetimizde bir de UEFA var" yorumunu anlayamadım. Ey usta (!) yönetici; finale talip olan Türkiye Futbol Federasyonu'dur. Final, bir kulübe değil, bir ülkenin federasyonuna verilmiştir. Her şeyden de o federasyon sorumlu olacaktır. Sizler de, birer seyirci... > Milli takımda zorunluluk olur mu? Efendim; Macarlar kendi sahalarında böyle tam takım savunma mı oynuyorlardı? Şayet öyleyse, sahaya çıkan kadro yanlıştı. İkinci yarıdaki gibi Macarlar sahayı genişlettiklerinde Gökdeniz oyundan çıkar mı? Bunlar ciddi sorular... Aslında en ciddisi şu; şayet milli kadroda top tutan, adam geçen, oyunu yöneten ve yönlendiren Tümer, Yıldıray hatta hatta Nihat sakatsa ve bunların sakatlıkları daha kadroya gelmeden önce belliyse, bu ülkenin diğer takımlarından oyuncu almak düşünülemez mi? Mesela derseniz... Aklıma hemen gelen Ankaraspor'dan Bilal, Beşiktaş'tan Fahri gibi... Bir de A.Gücü'nde, Altay'dan gelen bir solak var, Ali diye... Fatih hoca; bu oyuncuya dikkat et...