Türk hakemliği neden bu halde?

A -
A +

Hakemlerin hakemi olarak bilinen rahmetli Sulhi Garan'la başlayan Türk hakemliğindeki kıpırdanma, tırmanma, Doğan Babacan'ın Almanya'daki 1974 Dünya Kupası finallerinde düdük çalmasıyla doruk noktaya ulaşmıştı. Devrin Futbol Federasyonu Başkanı sayın Hasan Polat ve FIFA ile UEFA'daki prestijimiz sayın Necdet Çobanlı'nın bu konudaki çalışmalarını bizzat yaşamış bir spor yazarı olarak Avrupa kulislerinde başım dik, göğsüm şişkin dolaşmıştım. Sonra İtalya'daki 1980 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinde Çekoslovakya - Hollanda maçı gibi çok önemli bir oyunu Hilmi Ok, Erkan Göksel, Talat Tokat'tan kurulu benim hakem üçlüm yönetmişti. Devam edecek olursak, Ahmet Çakar'ın Dünya Gençler finali, 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası gibi çıkışlarını görürüz. Ama sonrası... Evet, Türk hakemliği yukarıda sıralamaya çalıştığım, atladığım da olduysa özür dilerim, büyük başarılarından sonra, özellikle de maç yayınları havuz sisteminin içine girdiğinden beri başaşağı gitmektedir. Havuz ne zaman başladıysa, o zamandan bu yana hakemler üzerindeki spekülasyonlar arttı, yönetici profili bile değişti. Sakın ola ki, havuza karşı olduğumu sanmayın. Ama, araştırın, siz de aynı kanaata varacaksınız. Peki neden? Ben herkesle iddiaya girerim ki, hakemlerimizin tamamı, hem orta, hem yardımcılar, bitiş düdüğünden bir salise sonra, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan şekilde akşam tartışılmak üzere ekrana getirilecek kararlarının stresine girmektedirler. Çünkü bir hakem, çaldığı düdüğün muhasebesinin bu kadar uzun süre yapılışına şahit olur ve de kendisi de artık aynı yola girerse, onun işi bitik demektir. Bunun en açık ve en belirgin örneğini de, Muhittin Boşat ve arkadaşlarında G.Saray-F.Bahçe maçından sonra soyunma odasına giderlerken yaşadık. Dört hakem de, koridorun hemen girişinde bulunan monitöre baktılar. Tabii sonra da akşam yayıncı kuruluşun hakem öğütme, yok etme programına... O halde hakemliği nasıl kurtarabiliriz? MHK Başkanı Bülent Yavuz ve ekibinin seminer çalışmaları ancak bilgi tazelemeye yarar. Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy'un desteği ve iyi niyeti de bir yere kadar faydalı olur. Ama asıl olan, bundan böyle veya hukuken mümkünse hemen şimdi, havuz ihalesine net ve açık bir madde koymaktır. O da, ihaleyi kazanacak televizyonun hakem kararlarıyla ilgili program yapmayacağıdır. Tabii ki, görüntü alan diğer televizyonlar için de aynı yasak geçerli olmalıdır. Haa, maç görüntülerini tekrar tekrar verebilirsiniz, halk da hakem duymadan tartışır. Yani maçı, hakemin kafasından bitiş düdüğü ile birlikte çıkarmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde artık penaltı çalmaya korkan Kuddusi'yi de, çift sarıdan oyuncu atamayan Ali'yi de, İsmet'i de, Tatlı'yı da Muhittin'i de, Mustafa'yı da, hepsini, hepsini kaybederiz. Sadece bu kayıplarla kalmayız, geleceği de yok ederiz. Sayın Ulusoy, sayın Yavuz, benden söylemesi... Yüreğinizi ortaya koyun, üç kuruşluk çıkar için hakemliğimizi bitirme noktasına getiren bu programları yasaklatın. Yoksa sizi de bitirecekler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.