Vallahi Star hepsini geçti! Bu haftaki köşeme, transfer haberlerindeki sallamada bir numaraya sıçrayan Star Gazetesi'yle başlayayım... Vallahi pes! En sonunda G.Saray'ı da Rüştü'ye talip olarak yazdılar ya... Daha neler neler yazmadılar ki, lig bittikten bu yana... Şöyle hepsini yan yana, alt alta koyup bir baksınlar... Nasıl olsa millet yiyor... Yiyor ama, Star grubunun diğer bütün yayın organlarına göre çok önemli bir ayrıcalığı var... Bunu benden çok şu anki patronaj daha iyi biliyordur herhalde... Hani şu devlet güvenirliliği var ya... Fatih Tekke'yi yakacaklar! Gün geçmiyor ki, gazetelerde veya televizyonlarda Trabzonsporlu Fatih Tekke'ye, Avrupa'dan ciddi tekliflerin geldiği yazılmasın, söylenmesin... Ve de Fatih'in, Avrupa'ya çok gitmek istediği de vurgulanıyor... Çocuğu yakacaklar... Milli Takım'da ve Trabzonspor'da, Fatih'in, güçlü yabancılarla karşı nasıl bir performans gösterdiği apaçık ortadadır... Bakınız; Milli Takım'ın son büyük maçları... Yapmayın, etmeyin! Fatih; yapma, etme! Sen gel, zorla döndüğün Trabzonspor formasını, futbol hayatının sonuna kadar taşı... Kazın ayağı, hiç de bizim lig gibi değildir... Ne de Kazakistan, Gürcistan gibidir başka ligler... Hasan Doğan ne dedi? Hükümet kanadından Futbol Federasyonu'nun yönetim kuruluna düşen Hasan Doğan, göreve geldiklerinden bu yana en çarpıcı açıklamayı geçtiğimiz hafta başında yaptı. Doğan dedi ki; "Haluk Ulusoy kadar cesur olmamız gerekli..." Ve de ardından kısa bir süre sonra, yeni havuz sistemi gündeme geldi... Acaba, Ulusoy gibi cesur olabilmenin ilk adımı bu mu? Devamını bekleriz... Hıncal Uluç'un spor sayfaları! Hıncal Uluç, geçtiğimiz perşembe spor köşesinde, spor sayfalarının hazırlanışına, malı sunuşuna değinmişti. Ve de çarpıcı olanı, kendi gazetesi Sabah'a da doğru yolu göstermeye çalışmıştı... Ercan Güven kardeşim de, geçen haftaki köşemde yer verdiğim gibi, "Sezonluk yazarlar"dan söz etmişti. Şimdi iki yazıyı alt alta koyun, bakın bakalım karşınıza nasıl bir spor gazeteciliği çıkacak... Allah'tan basın şeref kartını ve de devletin garantisi olan emekli maaşını cebe koymuşuz da... Ve de Türkiye gibi ciddi bir gazetede, ciddi insanlarla buluşmuşuz... Bu ayıbı sakın işlemeyin! Geçenlerde birkaç gün peş peşe bazı gazetelerde çok tatsız, aynı konuyu içeren haberler çıktı. Mesele şu; Şampiyon F.Bahçe'den giden Serhat, Hooijdonk ve Murat'ın, kupa şampiyonu G.Saray'dan Hagi'nin, K.Hakan'ın, Ribery'nin primlerinin hâlâ ödenmediği... Kulüpler, ödemeleri ağustosta yapacaklarını, resmi olmasa da, ağız ucuyla belirttiler... Sakın ola ki, bu insanların haklarını gasp etmeyin! Vallahi çarpılırsınız... Nasıl mı? Maçlar başlasın görürsünüz... İşte Avrupa'yla bir farkımız da burada... Orada, el sıkışılıp ayrılırken, hesap kapatılır... Yaşşa be Sergen! Efendim; Beşiktaşlı Sergen, yemin içmiş, söz vermiş, bu sezon ne sakatlanacakmış, ne de form düşüklüğü yaşayacakmış... Keşke! Rıza da buna inanmış, yönetimi iknâ ederek Sergen'in takımda kalmasını sağlamış... Fiyatta biraz tıraşla... Ancak, gazetelerden okuduğuma göre, Beşiktaş'ın, Avusturya'daki kampında verilen bir günlük izni, yeminli Sergen, "casino"da geçirmiş... "Casino"da ne yapılır? Amaaaan siz de yahu, hemen kötüye yormayın diyeceksiniz... Olur, yormayayım ama, Beşiktaş'ın kucağında hâlâ bombayla dolaştığını da herkes bilsin... Kanal D'nin muhteşem rekoru! Hani sporun dışında çıkıyoruz ya zaman zaman... Bunu yaptığımızda da bazı sporseverler kızıyor. Bir kısmı da eline sağılık diyor. Bu defa da bu konuyu gündeme getirmeden edemedim... Çünkü söz konusu olan bu ülkenin sosyal yapısıydı... Hani şu yerle bir edilen ve ne yazık ki, bu ülkeyi içeriden, dışarıdan gelen tehlikelere karşı ayakta tutabilen... Ey Türk milleti; Kanal-D'de, geçtiğimiz perşembe akşamı, saat 20.00'de başlayan mâlûm magazin programı, ben saat 00.30'da düştüm, yani 4.5 saatlik bölümünü izleyebildim, acaba kaç saat sürdü? Haaa neden izledin demeyin... Meraktan... Bakalım bu facia ne kadar sürecek diye? Şimdi soruyorum: Ey, sorumlular, dünyanın hangi ülkesinde, beş saate yakın non-stop bir magazin programı var? Sizin izleyicinize saygınız bu mu? Emre ile Nihat arasındaki fark Emre, bana göre dünyanın en büyük 5 kulübünden biri olan İnter'de 4 sezondur kâh oynuyor, kâh oynamıyor. Nihat ise aynı süreç içinde neredeyse İspanya'nın en iyi golcüsü apoletini taktı. Şimdi çelişkiye bakın... Emre "21 yaşında Avrupa'ya gidip 25 yaşında Türkiye'ye dönmek boşuna harcanmış 4 yıl olurdu. Bu nedenle Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorum" deyip İngiliz Premier Ligi'nin en iyi 4-5 takımından biri olan Newcastle'a gitti. Nihat ise geçirdiği ağır sakatlıktan sonra toparlanma sürecinde, ama "Buralar olmazsa gider Türkiye'ye, F.Bahçe veya başka bir takımda oynarım" diyerek değerini hem düşürüyor, hem de İspanya'da attığı çuval dolusu golü tarihe gömmek gibi bir yanlışın etrafında dans ediyor. Demek ki, futbol kültürü olarak Emre, Nihat'tan çok çok önde. Taraftar denince; F.Bahçe! Futbolunu eleştiririz, yönetimi eleştiririz, hocasını yerden yere vururuz, hatta zaman zaman taraftarını da kınarız... Ama aynı taraftar, vefa olarak, kulübüne maddi destek olarak, hiçbir dönem ikinci sıraya düşmedi. Bu defa da, açık tribünlerden birinin kombinelerini birkaç saatte tükettiler. Hem de sabahın erken saatlerinden, o sıcakta kuyruğa girerek... Helâl olsun! Şimdi diğer açığın da kombineye açılıp açılmayacağını bekliyorum... Açılmazsa... Levent Bey'in ilk icraatı! Futbol Federasyonu'nun, havuz sistemini, ülke futbolunu geliştirme adına değiştirmesini olumlu bulanlardanım. Hatta hatta canı gönülden kutlarım... Bu arada başkan Bıçakçı'nın "Kulüpler, havuza güvenip, yatırımcıya garanti vermemelidir" çıkışı, çok dikkate değerdi... Bugüne kadar bu federasyonu çok eleştirdim. Ama bu doğruları sıralayabilirse "Bravo" demekten de kendimi alamam... Yiğidin hakkı yiğide... Kenan'ın açtığı yol! Kenan Onuk'u kaybettik. Bizim de, spor basınının da, ailesinin de başı sağ olsun! Kenan'ı herkes anlattı. Ama benim anlatacağım çok çok önemli... Kenan, NTV'nin ilk günlerinde, Ömer Üründül'le beni çağırıp, "futbolun teknikleri" içerikli bir program yapmayı düşündüğünü söyledi. Kabul ettik. Bugün Hıncal ve Haşmet'in katıldığı "90 Dakika"dır o program... Ve o programla, Türkiye'de kazananın eleştirebileceğini, kaybedenin övülebileceğini, sistemleri, takımların oyun felsefesine sahip olması gerektiğini futbolseverlere anlattık. O program televizyon tarihimizde bir devrimdir... Nur içinde yat Kenan! İlk bomba İliç! Transferin ilk bombası diyebileceğimiz İliç, en parasız denilen yerden, G.Saray'dan patladı... Ve de bir zamanlar F.Bahçe formasını giymiş, Avrupa'nın iyi hocalarından sayılan Antiç, İliç'i yere göğe sığdıramadı... Antiç'in futbol görüşüne saygım sonsundur. Vatandaşına kıyak yapmıyorsa, şu 10 numara meselesi çözümlenmiş gibi... Bu 10 numarayı da hâlâ, hakiki forma numarası diye yorumlayanlara şaşıyorum doğrusu...ların oyun felsefesine sahip olması gerektiğini futbolseverlere anlattık. O program televizyon tarihimizde bir devrimdir... Nur içinde yat Kenan!