Ya Atilla Gökçe, işte öyle... Atilla Gökçe kardeşim, bunu rahatlıkla yazar, söylerim, çünkü kendisi ile 15 yıl kader birliği yapmışızdır. Bir de duydum ki, by-pass olmuş. Geçmiş olsun! Allah, Nermin'e ve kızlarına bağışlasın... Sigara ile olan arkadaşlığından bir türlü kopamadı. Neyse, asker kökenlidir, yırtar... Sevgili Atilla, ameliyat masasına gitmeden, İnönü Stadı'ndaki tribün düzenlemeleriyle ilgili bir yazı yazmış. Bir zamanlar, başkanlığını yaptığı Türkiye Spor Yazarları Derneği'ni, basın tribününün yerinin değiştirilişine tepkisiz kalışı yüzünden eleştirmiş. Ya Atilla kardeş; sen başkan iken, bu satırların yazarı da, "Basın tribününe girerken zorlanıyorum, işkence çekiyorum. Locacı, mocacı, kim varsa beraber bir dar turnikede sıkışıp kalıyoruz. Ey, derneğim tedbir al" diye yazmıştı. O zaman senden bir gram tepki gelmedi. Şimdi ise Onur ve arkadaşlarına çatmışsın... Haklısın, haklısın da... Neyse, geçmiş olsun! Yanaklarından öperim... Hıncal Uluç'un yanındayım! Şaşırmayın... Futbolda fikirlerimiz çatışır ama, bazı konularda da ortak bakışımız vardır. Hele hele medya olunca... Geçenlerde Cola Turka ile ilgili bir yazı yazmış... Altına imza atmak değil, tura bile yaptırırım... Bu ülkenin kompleksli entel kesimi, hem Amerika'ya saldırır; hem de bu ülkenin Amerika ile rekabete soyunma yürekliliğini gösteren öz malına kaka der. Fenerbahçe, Daum'un malı mı oldu? Gazetelerden okuyorum, televizyonlardan izliyorum... Şayet doğru ise, Serhat, Daum tarafından affedilip, Almanya'ya kampa alınmış. Yusuf da aynı kişi tarafından affedilip, çalışmalara alındığıyla kalmamış, bir de ikinci kaptan tayin edilmiş. Yahu, Fenerbahçe, Daum'la sözleşme imzalarken, yanlışlıkla, dalgınlıkla falan, tapuyu da mı verdi? Daum, bugün var, yarın yok... Tıpkı herkes gibi... Ama Fenerbahçe'nin gelenekleri, örf ve adetleri n'olacak? Fenerbahçe'yi yönetenlerden hiç olmazsa bir tanesinin bile tarihi bilgisi yok mu? Sonra aynı hoca, tutup, futbolculara, her rakibi Galatasaray gibi görmelerini istiyor. Böyle şey olur mu? Futbolcuyu neden geriyorsun? Sonra Fenerbahçe, Galatasaray'ı yendiği hangi sezon başarılı olabildi ki... Dörtlü savunma ile oynayacağım diyorsun. Öyle de yapıyorsun. İyi, güzel de, sistemin oyuncuları yerine, uymayan çoğunluğu transfer ettiriyorsun. Yok mu, bu tabloya bir fırça atacak? Hürriyet'in müthiş haberi! Geçtiğimiz hafta içinde Hürriyet'te, hem de bir gün önceden anoslu, Fenerbahçe'yle ilgili bir haber vardı. Dört parça olan haberin bir bölümünde başkan Yıldırım'ın, Serhat, Yusuf ve Ali Güneş'e, "Birbirinizin kadınlarıyla yatmayın" gibi şaşırtıcı çıkışı yer alıyordu. Doğru muydu, bilemem ama, ertesi gün aynı futbolcular Daum'un koluna girerek, "Biz karaktersiz miyiz" diye bu habere tepki gösterdiler. Ne dersiniz? Oh be, çok şükür! Gazetelerde okuduğuma göre, profesyonel futbolda da kulüplere verilecek en az ceza 25 milyar, en fazlası da 100 milyar oluyormuş... Bu projenin altına imza atarım. Bakın bakalım, o zaman, kafayı yemiş tribünlerin önüne başkanlar, yöneticiler yatıp, yalvarıyor mu, yalvarmıyor mu? Parken'deki fotoğraf! Galatasaraylı yedi futbolcu; Arif, Bülent, Hakan Şükür, Hakan Ünsal, Hasan Şaş, Ergün ve yedek kaleci Mehmet, hocaları Fatih Terim'le, Kopenhag'daki Parken Stadı'nda bir hatıra fotoğrafı vermişler. Darısı her takımın başına... Zaten artık Parken fotoğraflarından başkası da beni kesmez... Ya sizi? Ahmet Hassan en son girer! Bizim spor basını, Beşiktaş'ın en büyük transferi olarak Ahmet Hassan'ı gösterdi. Hatta bazıları, Beşiktaş'ı çok maçta ancak bu futbolcunun kurtarabileceğini iddia etti. Ben de Lucescu'yu iyi tanıyorsam, takıma en son Ahmet Hassan girecek diyorum... Çünkü orta vitesle oynayamıyor. Beşiktaş da takım olarak, kapasite olarak bu tempoya uygun... Sinan ve Okan uydular bile... Ahmet Hassan uymaya çalıştı ve kalite kaybetti. Neyse ki Lucescu gibi bir hocası var... Zamanla uyar... Mehmet Atalay ve Haluk Ulusoy'un dikkatine! Bizim Yılmaz Sarıoğlu eski hakemlerdendir. Darphane'de uzun yıllar çalıştıktan sonra, 25 yıllık hakemlikten de emekli oldu. Şimdi kendince ticaret yapıyor. Ama o ve onun gibi bazı hakem dostların derdi büyük. Yılmaz, cebinden bir kart çıkarıp gösterdi. Başbakanlık, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü vermiş. Baktım, kartın arkasında da özetle diyor ki: "Bütün illerde bu kart sahibi her türlü müsabakayı izleme hakkına sahiptir. Yani, milli maçlar bile dahil..." Ama bu kart sahiplerini içeri sokmuyorlarmış. Yuh be! Oysa, anlı şanlı şeref tribünlerinde, VIP bölümlerinde ipini koparan oturuyor da, benim, yıllarca küfür yemiş hakemim, bir maç bile izleyemiyor. Mehmet Atalay kardeşim, Haluk Ulusoy dostum, bu satırları sizlere yazıyorum haa! Rüştü yalnız mı gitmeliydi? Gazetelerde ve televizyonlarda üzülerek okudum, izledim. Rüştü, tek başına havalimanından Barcelona uçağına binmiş. Böyle mi olmalıydı? Sen 10 yıla yakın bir süre hizmet ver... Sonra da tek başına git... Sonra bu takıma gönülden gelmek isteyenlerin sayısı azalıyor. Neden mi? İşte açık ve net biçimde görülüyor. Yapma be Hasan Şaş! Hasan Şaş, bu ülkenin Batı standartlarındaki üç beş futbolcusundan biridir. Ama geçen gün "Beşiktaş, hakemlerle şampiyon oldu" diyerek, kariyerine, klasına gölge düşürdü. Yapma be Hasan! Geçen sezon sen ne oynadın ki, milletin şampiyonluğuna laf ediyorsun? Biz, ağzıyla değil, ayaklarıyla Milan'ı, Real Madrid'i, Monaco'yu falan yere sermiş Hasan'ı arıyoruz... Hakan Şükür ve diğerleri! Yine gazetelerden biri, hafta sonunda ilgi çekici bir anket yapmış. Şu anda ülkemizde bulunan, yerli-yabancı bütün santrforlar arasında en fazla randıman verenini araştırmışlar. Sonuçta da Hakan Şükür, hepsini sollamış... Görünen köy kılavuz ister mi? İstemez tabii ki... Adam, milli maçlarda 38, Avrupa Kupaları'nda 28 gol atmış. Bu ülkede zaten yerli, yabancı böyle kariyere sahip adam yok. Avrupa ve dünyada bile arayın bakalım, kaç tane bulacaksınız. Ben bir şey ilave edeyim... Bir de şu araştırmayı yapsınlar; acaba dünyadaki gelmiş, geçmiş santrforlar arasında, 7 sene hiç sakatlanmadan oynayan var mı? Acaba, iki sene doğru dürüst maç oynamadan, idman yapmadan çıkıp milli maçta gol atan, rakibi rahatsız edebilen başka santrforlar var mı? Hodri meydan, Hakan düşmanları! Semih Saygıner ders verse! Semih usta dünya şampiyonu olmuş. Biz de gençlik günlerimizde, Kadıköy meydanındaki, rahmetli Celasin'in kahvesinde az buçuk bilardo topuna falso vermeye çalışmıştık. Ama hepsi o kadar. Semih usta, müthiş zekası ile bu şampiyonluğa ulaşmıştır. Ondaki şu zekadan birazcık da, bonservisli futbolcu transfer eden şu yöneticilere aktarsak diyorum... Öyle ya FİFA yolu açmış, 21 yaşındaki adamın kulübüne neden çuvalla para ödeyip alıyorsun. Bekle bir yıl daha, bedava kap! Yok canım, Cem beyin olamaz! Sabah'ın geçtiğimiz Pazar günkü sayısına göre Uzanlar'ın, Amerika'daki Trump Towers'da 31.8 milyon dolar değerinde iki daireleri varmış. Yine Hürriyet'ten Fatih Altaylı'ya göre de aile fertlerinin ayrı ayrı yatları, helikopterleri varmış. Yok be sanmam... Onlarda Allah korkusu müthiştir. Sonra, bu kadar vatanperver, işçi, memur, köylü yandaşı birinin yurt dışında malı olur mu? Siz de amma atıyorsunuz haaaa... 2.5 milyona duyurulur... Luciano'ya tam not! Fenerbahçe savunmasının içine giren yeni Brezilyalı Luciano'ya ne kadar basın mensubu varsa tam not vermiş. Zaten sezon başında hep böyledir. Sonra yavaş yavaş cayarlar... Can Bartu örneği gibi... Üç gün önce süper transferler diye yazdı. Aachen maçından sonra da arıza var diye... Bence mi? Luciano, manevrası çok zayıf bir oyuncu... Ümit'le yan yana oynarlarsa, hem yan toplar hem de göbeğe atılanlar dert olur... Bu da benim görüşüm... Fenerbahçe orta sahası çiklet çiğniyor! Selçuk tamam... Ama Fenerbahçe'nin orta alanında görev alanların hemen hemen tamamı çiklet çiğniyor. Bir iyi servis yapan, adam eksilten, ölü top kullanma şansı oluşturan, yani faule sebebiyet verdiren orta saha tipi bulunamazsa Van Hooijdonk, Feyenoord'dan ayrıldıktan sonra verdiği demecin aynısını burada verir. Okan Bayülgen! Ne zamandır yazacaktım, bugüne nasipmiş. Talk showların içinde yegane izlediğim, Okan Bayülgen'in Zaga'sı... Çok gerçekçi... Nalına mıhına... Açık ve net... Yürekli... Hele hele sabaha karşı olmayınca, daha da güzel... Şimdi ayıp ettin İbrahim! İbrahim Kutluay'ın, Türkiye'ye dönmesine sevinmiştim. Salonlarda bu rüzgara ihtiyacımız vardı. Ama o da ne? Aynı İbrahim, "Florya'yı verseler Galatasaray'a gitmem" diye, durup dururken, hiç gereği yokken, sportmenliğe hiç yakışmayan biçimde bir cevher yumurtladı. Ayıp ettin İbrahim! Sana kimse sordu mu, ya da o semtten birileri sana teklif yaptı mı? Hiç sanmam... Çünkü senin portföyünü o semtte dolduracak güç yok ki... Fatih hoca ne yapacak? Anlaşılan o ki, yani hazırlık maçlarının ışığında, Fatih hoca, bu sezon kalıp sistem uygulaması yapmayacak. Elindeki geniş kadrodan maç gününe kadar, cezalısı, sakatı çıktıktan sonra, ne kaldığını görüp, ya üçlü, ya da dörtlü oynayacak. Bu sinyali aldık, en önemlisi de buydu, hazırlık maçlarından çıkardığımız. Ne dersin hoca?