Haftalığa, yol olur umuduyla, geçtiğimiz hafta farklı kaybeden bir takımı överek başlayacağım. Zaten bunu yıllardır yapıyorum da, ancak peşimize takılan gerçek yorumcu sayısı, ne yazık ki, bir elin parmaklarını geçemedi. Kayserispor, bu sezonun en hazır takımı idi. G.Saray karşısında da, farklı kaybetmesine rağmen, beş enstantanenin kurbanı oldu. Maç boyunda hiç dağılmadı, sanki berabere gidiyormuş gibi oynadı. Oyun disiplininden, bana göre hiç kopmadı. Ertuğrul Hoca ve öğrencilerini kutluyorum. Hakemler 10 kusurlu hareketi yeniden çalışmalı! Ankara'daki maçta F.Bahçe'nin Semih'in kale ağzında itişiyle, G.Saray'ın Arda'ya atılan çelmeyle, Kayserispor'un da M.Hanifi'ye Mondragon'un sol ayağıyla yaptığı darbeyle birer penaltı kazanmaları gerekiyordu. Ama Selçuk Dereli de, Yunus Yıldırım da uyudular. Aman çabuk uyanın... Oh be dünya varmış! Yok yok bu benim haykırışım değil... Bu haykırış F.Bahçeli futbolculara ait. Anelka'sız kalmış takımın futbolcularının huzura kavuştuğu, iyi oynayamamalarına rağmen, sahadaki davranışlarından açıkça fark ediliyordu. Zaten Zico da, "Anelka artık benim futbolcum değil" derken, sanırım ve öyle olmalıdır, başkana bu futbolcunun takımda yeri olamayacağı şeklinde bir mesaj vermiştir. İddia ediyorum; bundan böyle Anelka'nın takıma girmesi, F.Bahçe takımını Lübnan' a çevirir... Peki, ne olacak? Şov uğruna çuvalla parayı sokağa atanlarla, onlara alkış tutan yağcılar düşünsün! Baksanıza Selçuk Yula bile, "Anelka gidecekse, gitsin artık" demiş. İlhan Cavcav bu defa kazıklanmış! Gençler takımına baktım, neredeyse yarısı kararmış. Kararmış ama, bu kararmadan Gençler takımı güç kaybeder. Genç yabancıları ucuza kapatıp, sonra onlardan çuvalla dolar kazanan Cavcav Başkan, galiba bu defa avucunu yalayacak. Hele hele, Mesut Bakkal'ın, Bülent Korkmaz gibi bir futbol emekçisinden yoksun kalışı ile takımın futbolu unutmuş olması çok dikkat çekici idi... Baksanıza Mehmet Çakır çizgide oynatıldı. Keşke tribünde olsaydı... Tigana'dan disiplin gösterisi! Bilmem başkaları da yakalayabildi mi? Devre arasından dönülürken, santrada bekleyen Beşiktaşlı futbolculara yanlarından geçen Tigana'nın sert bir tavırla; "Formalarınızı şortlarınızın içine sokun" hareketi çektiğini gördüm. Aynı Tigana, maçın yıldızı Burak, üst üste iki yerleşim hatası yapınca, hemen kemendi atıverdi. Ama aynı Tigana'nın, acilen, hele hele orta alana Ricardinho gibi biri de gelirse, tek santrfora dönmesi kaçınılmazdır. Yoksa, böyle iyi oynar gibi görünen, rakibin baskı altında tutulduğu gibi sergilenen maçların çoğu kazanılamaz. Bitime iki dakika kala, müthiş bir fizik gösterisi ile kontraya 6'ya 1 çıkılmasına rağmen... Bakınız; maçın son on dakikası! Sadakat gezisi! Meslekte neredeyse kırk yıllık oluyoruz. Ama bir gün dahi, bir kulüp yöneticisinin dolmuşuna bilmedim. Pardon uçağına binip, yabancı ellere seyahat etmedim. Bindiğim yegane avanta uçak, 1980'li yılların başlarında UFO'nun (Ne olduğunu da bilmem. Hiç de öğrenmedim. Ama bir kulübün veya başkanın veya yöneticisinin firması değildi) davetlisi olarak Almanya'daki milli maça gidişimdeydi. Ama ve de maalesef, millet sanki birbiriyle avanta uçmak, gezmek için yarışıyor. Tabii sonra da köşelerinde faturayı ödüyorlar. Yeni listeye bakın; Ergun Babahan (Sabah), Mehmet Yakup Yılmaz (Hürriyet), Ertuğrul Özkök (Hürriyet), Ercan Saatçi (Hürriyet)... Bunlar basından... Selami Öztürk (Kadıköy Belediye Başkanı), Mehmet Ali Erbil (şovmen)... Bunlar da diğer... Peki, Hakkı Yalçın neden yoktu? Öyle ya, F.Bahçe Başkanı'nı ve F.Bahçe'yi, nasıl çark etti anlaşılmaz, övücü yazılarıyla ödül bile almıştı. Hale bakın! Sizin gazetelerinizin parası yok mu? Ne demek, bir kulübün davetlisi olmak? Sorun bakalım başkanınıza, bendeniz, hem de, Yüksek Divan Kurulu genel sekreteriyken, yana yakıla davet ettiği Viyana uçağına binmiş miyim? Neyse sonunda yine bize gelecekler... Hep öyle oldu da... Fatih Hoca pazarı beklemeliydi! Yine söyler, yine yazarım, benim ölçülerime göre şu anda ülkenin en iyi teknik adamı Terim'dir. Belki de bütün zamanların da... Ama son icraatı benim tanıdığım Terim'le taban tabana zıttı. Penaltı kurtardı diye bir kaleciyi, gol attı diye bir genci hemen takıma çağırdı. Hayır yani biraz bekleseydi de, tam yola çıkarken, geçtiğimiz hafta sonunun iyi icraat yapanlarını da çağırsaydı. Ne olurdu yani, kafileye Lüksemburg'da da katılırlardı. Olmadı hocam! Resmi maçın çok yakın... Artık o kulvarda yarışacak asıl takımı toplasaydın, daha doğru olmaz mıydı? Dün Saftigler, Maftigler gidecek, Terimler gelecek diyen hocaya bakın! Kazım, western yazmalı! Bizim Kazım Kanat kardeş geçenlerde, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in, İzmir'de, bazı F.Bahçeli taraftarların hücumuna uğradığını ve korunması adına, aynı restoranda bulunanların şişeleri kırarak harekete geçtiklerini yazmış. Sonra Beşiktaş Kulübü haberi yalanladı. Aslında kulüp bunu yapmayıp, iyi bir fırsatı değerlendirmeliydi. Ne mi yapmalıydı? Kazım'ı çağırıp, bize bir yerli western senaryosu yaz da, köşeyi dönelim demeliydi. Devşirmeye hep karşıydım! Devşirme sporcuların elde edecekleri başarılarla övünmek hiç harcım değildir. Naim'i alkışladım, o kadar ağırlığı nasıl kaldırdığına şaşarak alkışladım. Ama hiçbir zaman övünmedim. Nerede Süreyya Ayhan? Elvan'ı da alkışlarım, bir spor başarısı gösterdiği için ama övünmem... Aurelio'yu da alkışlarım. Bana ülkenin şu anda ön libero oynayacak tek adamı... Ama onunla övünmem... Bilmem anlatabildim mi? Basketbolda neler oluyor? Son yazılarımda basketboldaki yabancı sayısının artışına, ligde, aynı firmanın bir çok takımının bulunmasına değindim. Ülkerspor, sadece F.Bahçe'yle değil, G.Saray ve Beşiktaş'la da sponsorluk anlaşması yaptı. Peki, Alpella'nın işi ne? Siz dünyanın hangi ülkesinde böyle bir lig gördünüz falan derken, sağlam bir kaynaktan, işlerin derinlerde daha da kötüleştiğini öğrendim. Kahrettim. Üzüldüm. Ligden çekilenler de üzdü. O halde tepeden tırnağa bir reform gerekli... Örnek mi? Katılan kulüplerden 1 veya 1, 5 milyon dolar teminat alırsın, sıkıysa çekildim desin bakalım. Neyse, edindiğim ciddi bilgilerle, daha geniş bir yazı hazırlayacağım. Ama durum iyi değil, bunun bilesiniz! Ahmet Çakar'ın pasları gol olur mu? Yok yok, Ahmet Çakar bir santrfor değil... Ahmet Çakar, bizim bildiğimiz Ahmet Çakar... Yani eski FIFA hakemi ve tıp adamı Ahmet Çakar... Önce birkaç yıl önce yazdığım gibi Ahmet Çakar dostumun, ekranlarda yukarıdaki nitelik ve niceliklerini mahalle kavgalarına yem etmesine çok üzülüyorum. Sonra da aynı Ahmet Çakar'ın uykuya dalarken mi, yoksa rüyasında mı, ya da iyi saatte olsunların üflediklerinden mi bilemem ama, yazdığı senaryolarını gazetesi de televizyondan alıp haber yapıyor. Ne tiyatro ama... Yaşasın reyting ve onun uzantısı tiraj kaygısı! Bu millet sandığınız kadar saf değildir. Faturayı hazırlıyorlar, haberiniz olsun! Bak; 13 Ağustos 2006 Pazarı'nın reytinglerine... Trabzon Başkanı'na hiç yakışmadı Trabzonspor Başkanlığı'na seçildiği günden bu yana tutarlı, dengeli ve de fair play uygunluğu içinde davranıp konuşan Trabzonspor Başkanı, Vestel maçı sonrası genç hakem Deda'yı eleştirirken "Bunlar bir çete. Ailece bunu yapıyorlar" şeklinde konuşmakla sanki sönmekte gibi görünen futboldaki terör ateşine benzin döktü. Olmadı Sayın Başkan! Şimdi merakla bu ifadenin Disiplin Kurulu'ndaki yansımasını bekliyoruz. Lazaroni'nin çorbası! Trabzonspor-Vestel maçının ilk yarısını izleyebildim. Aman Allah'ım! Trabzonspor takımı bir çorba görüntüsünde idi... Yattara sık sık içeri girerek kalabalığı daha arttırdı. Gökdeniz alıp gidiyor, ne yapıyorsun diye soran bile yok... Marcelinho gibi bir kalite bu Eminönü işportacılığı kalabalığında ne yapacağını şaşırdı... Yani yol, hayırlı yol değil! Futbol cahillerinin dikkatine! Yahu beyler, arkadaşlar; Nobre alındıktan sonra, sık sık, neredeyse her gün, Beşiktaş'ın sağdan soldan orta atacak kenar adamına ihtiyacı olduğunu yazıp, söyleyip duruyorsunuz. Şimdi size soruyorum; futbol tarihinde hiç, ana prensip, ana hazırlık, ana strateji olarak yan toplardan kafa golü üreten Brezilyalı kulüp takımı veya milli takım izlediniz mi? Hiç bu tip gollerin yapıcısı Brezilyalı futbolcu gördünüz mü? Bakın bakalım; Nobre, F.Bahçe'de attığı gollerin kaçta kaçını, sizin kafanızı kuma sokar örneği, yan toplardan kafayla atmıştır?