Yüksel Özer diye bir şaşkın!

A -
A +

Fenerbahçe TV'nin geçtiğimiz hafta içindeki programlarından birinde sunucu, taraftarlardan gelen şiirleri okudu. Yüksel Özer diye bir vatandaş da gönderdiği şiirde Luciano'yu rahmetli Yılmaz Şen'le, Tomas'ı da yine rahmetli Basri Dirimlili ile aynı kefede değerlendirmiş. Destur beyim! Yılmaz kim, Luciano kim ? Basri ağabey kim, Tomas kim? Anlaşılan o ki, bu vatandaş da birileri gibi pencereden çıkmak üzere... Üzere de, yine kimileri gibi kulübün tarihine ihanettir bu... Taraftar olacaksan önce kulübünün tarihini öğrenecek ve ona saygı göstereceksin... Bak etrafta kıyamet gibi malzeme var, onlara benzet benzeteceklerini... Kapkaççıyı yakalayan gence! Geçtiğimiz çarşamba akşamı televizyonlarda beni müthiş keyiflendiren bir haber vardı. Bir genç, kız arkadaşı ile Beyoğlu'nda gezerken, kapkaççıya rast geliyorlar. Kapkaççı kızın çantası alıp kaçmaya başladıktan sonra, genç, peşine takılıp yakalıyor. Ve bununla da kalmayıp, basıyor dayağı... Sonra da dayaktan yürüyecek hali kalmayan kapkaççıyı polise teslim ediyor. Ellerine sağlık oğlum! Memleketin böyle gençlere çok ihtiyacı var... Ama aynı kapkaççı şimdi nerede? Dikkat edin, aramızda olabilir... Galiba bazı yasaları yenilemek için de böyle gençlere ihtiyaç var... Ortega'nın tenzilatını kim ödeyecek? Basından aldığım bilgilere göre, FIFA, F.Bahçe ile Ortega'nın arasını bulup, tazminatı 11 milyon dolardan 5 milyon dolara indirtmiş. Daha doğrusu, Ortega 5 milyon dolar getirirse, F.Bahçe'den kopabilecek... Peki, bu, öncesi 22 milyon dolar, sonrası da 11 milyon dolar olan bile bile lâdesin faturasını kim ödeyecek? Yoksa yine mi F.Bahçe? Spor medyası popülist olursa! UEFA Kupası üçüncü turu sonunda G.Saray, Beşiktaş ve G.Antepspor gitmiş, Gençler tek başına kalmış... Yani hüsran... Ülkenin iki spor gazetesinden biri olan FOTOMAÇ'ın bu durumdaki manşetine bakın; "Yensen de, yenilsen de bu yürek seninle..." Şunu sanmayın; ne G.Saraylı, ne Beşiktaşlı, ne de G.Antepsporlu bu başlığa hayran olup, kuyruğa girmişlerdir. "Yazıklar olsun" gibi bir başlığın yerine böylesine popülizm kokanını koymanın ülke futboluna yararı değil, zararı dokunur. Ama varsa tiraj, yoksa reyting... Ülke sporuna kötülük edilmiş, tüccarın umurunda mı? Trabzonspor iddiam! Sezon başında bu sütunu okuyanlar çok iyi hatırlayacaklardır; geçen sezonun G.Birliği, bu sezon Trabzonspor olur demiştim... Tabii Samet'le devamı ve de savunmasına takviye yaptığı takdirde diye de eklemiştim. Böyle de giderken, Samet gitti, Turgay geldi. O zaman da iddiamı geri alıyorum diye yazdım. Ziya da gelince, iddiamı yeniden ortaya attım. Sonuç mu? İşte! Tolga'nın gelişi ve de orta alanın kuruluşu, organizasyonu parmak ısırttıracak nitelikte idi... İddiam mı? Daha da büyüteceğim... Bekleyin! İbrahim Kırkayak ve TRT! Vallahi hayretler içindeyim. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı çok iyi tanımasam, bu kadar hayret etmeyeceğim. TRT, yani açılımı ile Türkiye Radyo Televizyonu... Yani devletin ta kendisi... Yani, reyting kaygısı olmaması gereken kurum... Yani ülke futbolseverini bilgilendirecek, düşündürecek kurum... Yani bazı özel ekranlar gibi kavgacı, palavracı, reyting avcısı değil... Eeee peki, "Portekiz'e Doğru" programını, hadi diyelim Güven Göktaş sundu, İbrahim Kırkayak mı yorumlayacak? Ayıp yahu! İETT'nin eski hücum oyuncusu, F.Bahçe'nin transfer listesine girmiş bir eski sporcunun Başbakan olduğu ülkede devletin spor ekranı böyle mi olur? 1960'ta başlayan Avrupa Futbol Şampiyonası'yla ilgili futbol gelişmeleri böyle mi anlatılır? Yaşin'in büyük kaleci olduğunu bilmeyen var mı? Haaa, programda sunulan o eski yılların moda melodileri harikaydı... Hepsi o kadar! Zaten TRT'deki "Futbol özelleştirilmesi" böyle devam ederse, sevgili Tayyip'e özel bir mektup yazacağım... Hem de gazete sütunlarından... F.Bahçe Kongresi'nden çıkmayanlar! Bizim spor medyası, tam anlamıyla bloke olmuş durumda... Kıpırdayamıyor. F.Bahçe Kongresi'nden bir kaç ama, çok önemli notu çıkarıp yazamadılar, ya da çıkardılar da yazamadılar... Biiir; başkan Yıldırım, hem de kongrede, yani herkesin huzurunda "Haysiyet divanına artık hukukçu olmayan giremeyecek" dedi... Peki, öyle mi oldu? Bak, liste... İkiiii; Kadıköy sokaklarında büyümüş, alt yapıdan A takımına çıkmış, kaptanlığa kadar tırmanıp, şampiyonluk kupası kaldırmış Onur Kayador'u genel kurul affetmedi. Kaç tane hakiki F.Bahçeli kalmıştı ki?.. Son yıllarda tanıdığım en iyi F.Bahçeliler'den Aram Markaroğlu da bu yüzden kahretmişti. Üüüüüç; başkan Yıldırım, bazı eski yöneticileri hedef alarak yaptığı konuşma sırasında, Sadettin Saran'ı da haysiyet divanına vereceğini açıkladı. Peki, aynı başkan, kendisine 70 milyonun gözü önünde, kendi sesi ve görüntüsüyle, hem de üç defa "Yalancı" diyen Atilla Kıyat paşayı ne zaman haysiyet divanına verecek? Haaa bunu başkası yaparsa, yemem, hiç kesmez.... Bizzat kendisinin vermesi gerekiyor... Öyle ya, F.Bahçe tarihinde ilk defa bir başkana kamuoyu önünde yalancı denildi. Döööört; başkan Yıldırım, grupçulara yine ateş püskürdü. Bunlar kapanmalı dedi... Tamam... Peki, sayın başkanın kendisinin bizzat kurdukları da kapatılacak mı? Mesela, Onur Kayador'un mensubu olduğu grup gibi... Peki, sayın başkanı bugün bulunduğu iktidara, bu son kongre hariç, kimler taşıdı? Yok canım, hiç gruplar olur mu? Yazın be! Pullarınız dökülmez! Gazeteci olun, maşa değil... Ali Aydın, Rizespor'la ödeşti! Hani şu MHK'nın delikanlı hakemi Ali Aydın var ya... F.Bahçe maçının bitimine 5 dakika kala yaptığı kural hatası ile Rizespor'un 1 puanını yemişti. Ben de o maçın görüntülerini geçenlerde bir kaç defa daha izledim. Vallahi müthiş bir şekilde huylandım... Hem Victoria'yı sırtından çevir sarı kartı yaz, sonra da ilk kartın üzerine yağmur düşmüş de... Neyse, insanlar vicdanlarıyla ömürleri boyu hesaplaşırlar. Haaa ne diyordum... Aynı Ali Aydın, Diyarbakırspor'un bitime bir kaç dakika kala yüzde yüzlük penaltısını, hem de gözlerinin önünde çalmayarak Rizespor'la ödeşti. Ve de galiba kurtulup, hakemliğe dönecek... Hoşgeldin Hasan Şaş! Bence ülke futbolunun son yıllarda bizlere sunduğu en önemli oyuncuların başında Hasan Şaş gelir... Fırtına gibi estiği günlerde, onu Avrupa'nın rakip sahaya en çabuk ve en etkili top taşıyan oyuncusu olarak göstermiştim. Sonra Hasan bir sözleşme bunalımı yaşadı ve ardından sakatlandı. Ve futbol keyiflerimden birinin özlemi ile yanıp tutuştum. Neyse ki, son maçtaki 75 dakikalık oyunuyla Hasan, dönüşünün müjdesini verdi. Hoşgeldin Hasanım! Nejat kardeş; bir de tuttur be! SKY TV, Efes ve Ülker'in Avrupa Kupası maçlarını yayınlayan tek kanal... Önce teşekkür edelim... Bu olmasaydı, büyük boşluğa düşerdik. Ama Nejat diye genç bir yorumcusu var bu maçların... Bu Nejat kardeş, daha bugüne kadar bir tahminini dahi tutturamadı. Ne zaman, "Ülker maçı alıyor" dese, 10-15 farktan maçı kaybediyor... Ne zaman "Efes işi bitiriyor" dese, olmadık sonuçlar çıkıyor. Serde biraz, okuldan da olsa basketbol oynamışlık ve yıllara dayanan sıkı bir seyircilik var. Bu Nejat kardeş ne derse, ben de tersini görüyorum... Bir de şunu ilave edeyim; basketbolda, futbolda olduğu gibi popülist davranmayı kimse yemez. Dikkat! Beşiktaş bombalar altında!!! Beşiktaş, üstüne basa basa bir kere daha yineliyorum; içten - dıştan yediği bombalarla artık kıpırdayamayacak haldedir. Şampiyonluk şöyle dursun, ikinci olması bile artık uzak ihtimaldir. Millet de hâlâ, çöküş - möküş diye boş işlerle uğraşıp duruyor. Dün, Şampiyonlar Ligi'nde altı pas oynayıp, bunların arasına müthiş lig oyunları sıkıştıran takım bir Valencia maçıyla mı gitti? Hadi yahu! Aslan parçası Sergen, dişinden ameliyat olduğu için mi böyle oynamaktadır? Hadi yahu! D.Bakır seyircisi soğukta mı kaldı? Allah Allah! 14 maç yenilmeyen takımları Rize'ye kaybetti diye D.Bakırsporlu taraftarlar futbolculara küfür yağdırdılar. Hatta hatta 'satılmışlar' diye bağırıldığı bile söylendi. Ayıp be! Peki, siz müthiş taraftarlar, geçen sezon gözlerinizin önünde, ligin son maçında sizin takım Elazığ'a maçı sunarken niye bağırmadınız? Haaa? Fatih hocayı kimse yiyemez ! Evet, aynen böyle... Fatih hocayı kimse yiyemez. Ama Fatih hoca kendi kendini yedi. Önce G.Saray'a çok erken döndü. Sonra, elde başarılı olmuş kadronun yarısını dağıttı. Sonra yenileme uğruna, bacaklarında ölülerden alınmış parçalar bulunan Baliç'i, emekli Abdullah'ı ve daha daha benzeri nicelerini aldı. Şimdi burada bunları başkan Canaydın istedi diye kim söyleyebilir ki?.. Sistemi sık sık değiştirdi, unuttuğu oyuncuları tekrar hatırladı, sonra bir daha unuttu. Bütün bunlara rağmen, Fatih Terim çok büyük hocadır... Peki, bunlar nasıl oldu diye sorarsanız, vallahi kendisi de cevap veremez... Daum'un kumar şansı! Daum, Fatih'i, Youla'nın deparlarına karşı Luciano'nun yanına sıkıştırarak, bence maçtaki en önemli taktik düşüncesini yakalamıştı. Ama, Rebrov'u oyuna alıp, zorunlu olarak Aurelio'yu kenara çekerek de yine kumar oynadı. Hem bu defa takımı galipti de... Ama, Daum sezon başından beri bunları yapıp, çok maçı da kazandı. Tabii o zaman akla bir soru gelir; bu değişiklikler doğru olamaz mı? Eh, futbola tabela oyunu olarak bakmayanlar kolayca, hadi canım derler! Samsun'un aklını seveyim! Geçtiğimiz hafta gazetelerde çok ilgi çekici bir haber vardı. Samsunspor yönetimi, bundan böyle Japonya pazarını mercek altına alıp, oralara futbolcu ihraç etmeyi planlamış. Harika! İlhan Mansız'ın gidişini bu kadar iyi analiz etmiş olmalarından dolayı kutluyorum. Ama bu ülkede İlhan tipinde kaç futbolcu var?.. Bence Samsunspor futbolundan çok, ihraç edeceği futbolcuyu İlhan'a benzetmeli... Yani estetik falan yaptırmalı... Eeee İlhan'ın maliyeti göz önünde tutulursa, böyle bir yatırım da göze alınır... Gençler'e ödül! Bakanlar Kurulu, UEFA Kupası'nda üç önemli rakibi, hem de hiç yenilmeden eleyen Gençlerbirliği'ne bu turu atlarsa ödül verileceğini karar altına almış... Bravo! Böyle işler için yasaya masaya falan ihtiyaç yok. Devam!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.