B.Rusya ile oynadığımız hazırlık maçının teknik direktörü için de, oyuncuları için de yorum yapıp bir değerlendirmeye yaklaşacak gazeteci için de çok zor bir durum vardı. O da şuydu: Ersun Yanal neredeyse, Türkiye Süper Ligi'nde ismi biraz öne çıkmış bütün oyuncuları kadroya çağırmıştı. 6 yabancı istilâsından kurtulanlar sanki Denizli'de içtimaya çıkmışlardı. Bu Milli Takım'ın teknik patronu için hem bugünün, hem de yarının arayışı olarak onay görebilirdi ama, şunun şurasında resmi müsabakaya da parmakla sayılacak kadar az gün kalmıştı. Yani, Milli Takım'ın patronu bu son hazırlık oyununda ilk resmi maçın iskelet kadrosunu yedekleriyle birlikte karşımıza çıkarmalıydı. Ama dedik ye, herkes için zor bir durumla karşı karşıyaydık. Yabancı istilâsından arta kalanlara imkân sağlamak ve de ideal kadroyu artık belirlemek... Gel çık işin içinden. Şimdi, biraz da işin teknik tarafına girelim. Ersun hoca, Daum'a birşeyler anlatmak istercesine Serkan'ı Emre'nin yanına, yani orta alanın göbeğine, Önder Turacı'yı da savunmanın aynı yerine koymuştu. Serhat - Tuncay, Gökdeniz - Hasan Şaş alternatiflerinden belli ki, ilk resmi oyunda çekiliş yapacak. Hakan Şükür'le, Nihat'ın bankoluğu, Emre Belözoğlu'yla birlikte çoktan hocanın kafasına da, kalemine de, kağıdına da girmiş. Savunmanın sağında Ümit Özat ciddiyeti, resmi maç oynanana kadar ne kadar yaşar bilmem? Hakan Ünsal'ın varı - yoğu bu maçta ölçüme mi çıktı, yoksa ayıp olmasın diye mi forma uzatıldı, onu da Trabzon'daki resmi oyuna çıkarken anlayacağız. Savunmanın ortası ise nasıl ikilenir, bence bu oyunda da Ersun hocanın kesin bir karara vardığını sanmıyorum. Ama Rüştü'nün 90 dakika oyunda kalması, bence gecenin en doğru ve en sağlam tasarrufu idi. Maçın sonucunu bir kenara bırakalım. Bu herkes için zor durumun resmi müsabakada tarafımıza avantajlı mı, yoksa dezavantajlı mı geçeceği çok önemli. Yazımızın ana fikri, işte böylesine sıkıntılar ve umutlu mu, umutsuz mu bilmiyorum ama bekleyişle noktalanıyor.