Arkadaş değil, anne baba olalım

A -
A +

> Emre Aygın Başkalarıyla yaşadığımız iletişim zaaflarının temelinde, karşımızdakiyle sınırımızı iyi ayarlayamamak vardır. Ciddiyeti abartarak başkalarına karşı, katman katman duvarlar örmenin hoş bir davranış olmadığını biliriz. Bu yüzden, yanına yaklaşılamayan, derdimizi rahatça dile getiremediğimiz asık suratlı bir yüz profilini hayal etmek bile huzurumuzu kaçırmaya yeter. Ancak bunun tam tersi bir durum, yani herkese aşırı samimi davranışlar göstermek de bir iletişim zaafıdır. Çünkü kendine ait mahrem sınırları olmayan bir kişinin, karşısındaki kişi tarafından hayal kırıklığına uğratılması kaçınılmazdır. Bu iki uç durumu birlikte değerlendirecek olursak, sağlıklı bir iletişim, "ciddiyet" ve "samimiyet" dengesinin iyi ayarlanması ile mümkün olmaktadır. EŞİTLİK BOZULURSA... Bu bahsettiğimize paralel olarak, bazen ebeveynler de çocuklarına karşı bir duruş sıkıntısı yaşayabilmektedir. Mesela, hep kendi doğrularını kabul eden ve çocuğa hiçbir söz hakkı tanımayan aşırı ciddi bir ailede, çocuk ya tamamen silik bir kişilik oluşturur ya da başkalarının hakkına hiçbir zaman önem vermeyen narsist bir insan hâline gelir. Madalyonun diğer tarafında ise anne babalarının çocuklarına gösterdikleri ilgiyi abartarak onlara tıpkı bir yetişkin gibi davranmaları vardır. Yani bazı aileler, çocuklarıyla aralarındaki tüm sınırları kaldırır ve onlara tıpkı bir arkadaş gibi davranmayı tercih ederler. Çocuklarla ilgilenmek, onlarla karar verip hareket etmek aile için hoş bir durumdur. Ancak bu durum çocukların otorite ve saygınlık sınırını ihlal etmesine sebep olmamalıdır. Örneğin, çocuğumuz üzüldüğünde, mutlu olması için onun isteklerini yerine getirmek, kontrolün bizden çıktığının bir göstergesi olabilir. YANLIŞ YAKLAŞIM Uzmanlar bu konu ile ilgili olarak çocukların hayatta birçok arkadaşının olacağını, ancak sadece bir anne-babaya sahip olacaklarını vurgulamaktadırlar. Çünkü arkadaşlıkta eşitlik vardır. Çocukların, kendilerine eşit olarak gördükleri kişilerin yönlendirmelerini kabul etmesi ise mümkün değildir. Böyle bir ortamda, çocuk, yanlışta ısrarcı olmaktan çekinmez ve ebeveynin değil kendi kurallarını hayatının merkezine yerleştirir. Ailelerin bu yanlış yaklaşım biçimi ise ortaya ilginç sonuçlar çıkartmaktadır. Yapılan bir araştırma, günümüzde çocukluğun 11 yaşında sona erdiğini ortaya koymuştur. Yani yakınlık seviyesi abartıldığında, daha küçük yaşlardan itibaren yetişkin gibi davranma eğilimi ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda da kendini büyük zanneden, ancak daha kişilik gelişimini tamamlayamamış ve hayatın ciddiyetini kavramaktan uzak bir nesil yetişiyor. PENCERELER Utku Öztürk Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com İçinde mikroorganizma bulunmayan tek su Yalnızca 1.5 m derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını gideriyor. Zemzem hakkında son zamanlarda çok fazla araştırmalar yapıldı. Özellikle yabancıların zemzeme ilgisi büyük. * Avrupalı bilim adamlarının, laboratuarlarda yaptıkları araştırmalara göre zemzem, diğer sulara göre çok daha az kükürt içeriyor, çok daha besleyici ve daha fazla mineral barındırıyor. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun raporlarına göre dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri. * Zemzem, normal suların aksine, ayakta içildiğinde hiçbir zaman belden aşağı inmez. Tabii bu, şu anlama da geliyor: Zemzem idrar yoluyla atılmaz, yani sadece ter ile vücuttan dışarı çıkar (Bunların hepsi bilimsel deneylerle ispat edilmiştir.) * Amerika'da yapılan test sonuçlarına göre dünyada, içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su, zemzemdir. Paylaşım merkezi KURŞUNKALEM neden altıgendir? Esasında en kolay üretim biçimi kare kesitli kurşunkalemdir, ama yazarken elde tutulması pek kolay değildir. Yuvarlak kalemlerin elde tutulması kolaydır, ama üretimi pahalıdır. Altıgen kesitli kalemler ise orta yoldur. Yuvarlak kesitli kalemler kadar kullanılması kolay ve üretimi daha ucuzdur. Kurşunkalemlerin içinde kesinlikle kurşun yoktur. Ana madde olarak kullanılan grafit, 40 değişik malzeme ile karıştırılarak yüksek sıcaklıkta çok ince çubuklar hâline gelene kadar preslenir. Zaten kurşun, çok zehirli bir elementtir. Kurşunkalem denilmesinin sebebi, 16. yüzyılda grafiti bulan İngiliz bilimcinin, onu bir çeşit kurşun elementi sanmasıdır. Ancak 200 yıl sonra grafitin bir çeşit karbon olduğu anlaşılmıştır. tweetçi twitter.com/twtci metinustundag Herkes ağzına kadar başkası dolu... murat_aras Eğer bütün büyük takımlar şike yaptıysa teorik olarak şampiyon değişmemeli... En iyi 'oynayan' kazanmış işte... RamizAga Çin'de bir adam 42 yıldır benzin içiyormuş. Türkiye'de yaşasaydı kesin tüp taktırırdı. komedyieni Eğer bir yaya kırmızı ışığa rağmen karşıya geçmek için sağa sola bakınıyorsa o Türkiye'de yaşıyordur... resulertas Otobüse bindiğinde bir bakışta güneşin nereden vurabileceğini hesaplayıp oturan bir milletten bir Galile çıkmamış olması büyük trajedidir. koraypekozkay Beşiktaş kupasını aklanana kadar geri vermiş olabilir... Biz vermeyiz abi, o kadar para verdik... ceriLevis Slm ben petek, sıcak kalorifer peteği. Bi zamanlar sevip okşadığın petek. Duydum ki klimaymış yeni sevgilin. Mutluymuşsun. Yazıklar olsun. musmulafaruk Meteoroloji yetkilileri, yurt genelinde buzdolabı kapağını açıp boş boş bakma sürelerinin arttığını açıkladı. istiklalAkarsu "Lost'un 7.sezonu var mı?" diye zarf attığım korsan cd'ci "Abi 10 dakikada dvd'ye basarım, bi tur at gel" dedi, korsan sektörü çok ilerledi. kalemin yazdıkları Geleceği merak etme, nasıl olsa gelecek. Fakat geçecek olanı iyi düşün, çünkü aklından silinmeyecek. Balzac BİLİYOR MUYDUNUZ? Tasarruflu ampul Tasarruflu ampul, hem cebe hem de tabiata çok fayda sağlar. İçindeki elektronik devre ile normal ampule göre 5 kat daha az elektrik yakar. Yani üzerinde 26 wat yazıyorsa bu demektir ki 130 watlık ışık verirken 26 watlık enerji harcar. GOOGLE ARENA Arama motorlarına göre karşılaştırma COLA 85 milyon ZEMZEM 867 bin YURT İÇİ 18 milyon YURT DIŞI 11 milyon BAŞVURU 22 milyon MÜRACAAT 8.8 milyon etkili- yorum Salih UYAN salih.uyan@ihlaskoleji.com Samimiyet, şiddet ve hoşaf Yabancı bir eğitimci, geçtiğimiz ay Türkiye'ye gelerek çeşitli şehirlerdeki okulları ziyaret etmiş ve ülkesine döndüğünde bir makale yayımlamış. Makalesinde, Türk öğrencilerin teneffüslerde oynadıkları oyunların bolca şiddet barındırmasına rağmen, teneffüs sonunda hiç kavga etmeden sarmaş dolaş sınıfa girmelerini hayretle karşıladığını yazmış. Bu eğitimcinin gördüklerine şaşırması normal. Çünkü dışarıdan bakıldığında düşmanca bir eylem olarak algılanan birçok hareketin, ülkemizde aslında bir samimiyet göstergesi olduğunu bilmesine imkân yok. Mesela yolda gördüğü arkadaşının üzerine araba süren ve son anda kendini kaldırıma atarak ezilmekten kurtulan kişinin, olayın akabinde sarılıp kucaklaşmalarını anlamasını da bekleyemeyiz. Lise yıllarından bir şey hatırlıyorum mesela. İşbirlikçi; sessizce, birisinin arkasına geçerek eğilir. Diğeri de kurbanı hızla iter. Düşme şiddetini artırmak için tasarlanan bu zekice kurgu, kırık-çıkık alanında hem hasta hem de uzman olarak nam salmamızı sağlamıştır. Önün leke olmuş deyip başını önüne doğru eğen kurbanının ensesine esaslı bir şaplak indirmek, gündelik rutinlerimiz arasındadır. Daha birliğe adımını atmadan hava değişimi alan askerlerimiz var. Uğurlama esnasında havaya atılıp tutulmadığı için... Damadın kafasına üç metre yukarıdan kavun atan, gelinin kuşağını damadın ayaklarına bağlayıp damdan aşağı iten Anadolu insanımız, hemen akabinde kameraya yönelerek tüm dünyaya sevgi ve barış mesajları verebilmektedir. Düğünlerde, damadı hakkını vererek dövebilmek için günler öncesinden kondisyon çalışmalarına başlayanlar, hep damadın en samimi arkadaşları olmuştur. Bu tür eylemlerde tehlikenin boyutu, kurbanla fail arasındaki samimiyete bağlı olarak artmaktadır. Hasretle şiddet arasında da benzer bir ilişki vardır. Fransız bir tanıdığım anlatmıştı. İzmir'e gitmek için otogarda beklerken birden 8-10 kişilik bir grup, otobüsten inen çoluklu çocuklu diğer bir gruba saldırmış. Bizim Fransız panik içinde etrafına bakınıp birilerinin müdahale etmesini beklemiş. Ama nafile, kimse dönüp bakmamış bile. Yaşanan arbedenin iki aile arasındaki normal bir karşılama töreni olduğunu beş dakika sonra anlayabilmiş garibim ve şaşırmış. E, haksız da sayılmaz! Özlediğini ifade etmek için bir yandan muhatabını tokatlarken bir yandan da "Nerelerdesin lan sen, şerefsiz!" cümlesini, gerçekten de sevgi dolu bir ses tonuyla söyleyebilen başka bir millet var mıdır acaba? Ben de kendisine, her ne kadar biraz şiddet barındırsa da, dünyanın en samimi insanlarının bu topraklarda yaşadığını anlatmaya çalıştım. Ama şaşkınlığını dindiremedim. Aslında, "Siz hoşafı görünce de şaşırıyorsunuz" demek vardı ama diyemedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.