Bilimi pratikle sevdirin

A -
A +

> Sinem Bütün Üretme becerisine sahip birey ihtiyacının her an arttığı ülkemizde, fen bilimleri öğretiminin önemli bir yeri bulunmaktadır. Çünkü fenin konusu; içinde yaşadığımız dünya ve olaylardır. Çocuk; yaşadığı dünyayı, çevreyi korumayı, kendi vücudunu ve sağlıklı hayat için gerekli olan bilgileri fen eğitimi aracılığıyla öğrenir. İçtiği suyun özelliklerinden, solunum yaptığı havaya, kullandığı bir aletten, yediği besinlere kadar merak ettiği her şeyi fen dersinde bulur. Öğrencilerin "Bilimi seviyorum" demesi, bilimsel çalışma içinde yer almaları için yeterli değildir. Sevdikleri oranda ilgi duymaları ve önem vermeleri gerekir. Burada öğretmenlere büyük sorumluluk düşer. Ancak iletişim becerilerini çok iyi kullanabilen öğretmenlerin sınıflarında bilimsel anlamda bir başarıdan söz edilebilir. ÖĞRENMEYİ ÖĞRENSİN Fen eğitiminin başarısı için eğitimde materyal kullanımı çok önemlidir. Bilgilerin kalıcılığını ve öğrencinin dersten alacağı hazzı artırmak istiyorsak teoride öğrenilenlerin pratiğe dökülmesi gerekir. Çocuğa: "Bir çiviye tel sarıp çivinin üstünden akım geçirirseniz çivi mıknatıslanır ve iğneleri çeker" bilgisini isterseniz tahtaya yaldızlı kalemlerle yazarak, isterseniz taklalar atarak söyleyin! Yeterli değildir. Çocuğun eli, o tele, o çiviye değmediği sürece ondan; geçen akımı, mıknatıslığı ya da çekim gücünü anlamayı beklemek mantıksız olur. Alacağı bilgi, en fazla, yakında gireceği sınava kadar aklında kalacaktır. Öğrenmek zordur ve çocuk, öğrenmenin zevkini almadıkça bu zorluk artar. O hâlde öğretmene düşen görev; çocuğun kendini ifade edebilmesine, dolayısıyla da kendini gerçekleştirmesine imkân sağlayarak "öğrenmeyi öğretmektir". Onu bilimsel bir projenin içinde yer alması için yüreklendirmektir. Çocukları; araştırmak, test etmek, hata yapmak, tekrar etmek, her şeye rağmen pes etmemek ve her adımından zevk almak üzerine kurulu bir üretim sürecine teşvik etmektir. Herhangi bir proje yarışmasında edinilen keyifli deneyimin, öğrenciyi nasıl etkileyeceğini bilip o yönde çalışmaktır. "Bizi bilgili yapan" okuduklarımız ya da ondan bundan duyduklarımız değil, "kafamıza yerleştirdiklerimizdir". Bu ise ancak nitelikli bir eğitimle sağlanabilir. YARIŞARAK EĞLENİYORLAR > Fen ve teknolojinin sadece okulda görülen bir ders ve o derste alınan notlardan ibaret olmadığını bilen okullar, bu dersin kendimizi ve çevremizi anlamamızı sağlayan ve hayatımızı kolaylaştıran bir bilim olduğunun altını çizerek öğrencilerine bu doğrultuda bir eğitim verir. İhlas Koleji ilköğretim okullarında bu yönde ilginç bir yarışma düzenleniyor. "Sen ve Fen" isimli yarışmada, öğrenciler; fizik, kimya ya da biyolojinin hayatlarındaki yerini ve önemini ister kısa bir filmle ya da fotoğrafla ister bir afişle ya da kendi kalemlerinden çıkan bir karikatürle anlatıyor. Bilimin, hayatın ne kadar içinde olduğunu göstermeyi hedefleyen bu yarışma ile öğrenciler, yeteneklerini sergileyebilmenin heyecanını yaşıyorlar. PENCERELER Utku Öztürk / Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com YAZILI YOKLAMA Soru: Servet-i Fünûn Edebiyatı hangi edebî akımlardan etkilenmiştir? Cevap: Elektrik akımından Soru: Komşunun penceresinden duman ve ateş çıktığını görsen ne yaparsın? Cevap: İtfaiyeyi ararım, anneme söylerim, komşuya haber veririm, telaş yaparım. YILIN TELESEKRETER MESAJI PAYLAŞIM MERKEZİ California'daki "Pacific Palisades" adlı bir okulda okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava etmiş, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları hâlde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor ve "yılın telesekreter mesajı" ödülünü kazanıyor. Mesaj şu şekilde: "Merhaba! Pacific Palisades'e hoş geldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz bölümle ilgili tuşa basınız. Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1'e, Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2'ye, Müdür ve diğer yetkililere hakaret etmek için 3'e, Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul servisi hakkındaki şikâyetleriniz için 4'e, Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 5'e, Bıraksanız bütün okulu yiyebilecek olan çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikâyet etmek için 8'e basınız. Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yaşadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız ve eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz. İyi günler dileğiyle... HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY- YAĞ > Diyet menüsü, 3 öğün 1 dilim leptin: Leptin, yağ hücreleri tarafından kana karıştırılan açlık giderici bir hormondur. Ne kadar yağ tüketirseniz o kadar leptin üretirsiniz. O hâlde leptin, zayıflamak için kullanılamaz mı? Hayır; çünkü aşırı kilolu insanların vücudu leptine karşı duyarsızlaşır. > Ziyan olmasın, onu da yiyeyim (!): Cinsiyete ve hareketliliklerine göre değişmekle beraber, bir yetişkin günde, ortalama, 2500 kalori tüketmelidir. Fakat bir insan için günlük 3900 kalorilik besin üretilmektedir. > Suçu ebeveynlerinize atın! Obezitenin kalıtsal olarak çocuğa geçmesi, yüksek tansiyon ve şizofreni gibi hastalıklardan daha muhtemeldir. Fakat yemeklerinizi evde değil de genelde dışarıda yiyorsanız suç sizin; bu, obezite riskini iki katına çıkarıyor. Gelsin dönerler, gitsin dürümler derken kilo alıyor; sonra da diyet programlarına sarılıyoruz. AY'DA TARIM Ay'da toprağı inceleyen astronotlar, Ay toprağının kara benzediğini, barut gibi koktuğunu ve tadının çok da kötü olmadığını söylediler. Ay toprağı büyük ölçüde, gök taşlarının Ay'ın yüzeyine çarpmasıyla oluşan silikon dioksitten meydana gelmektedir. muhtar Tuvaletlerine fotoselli lamba koymak suretiyle bizi "Meksika dalgası" yapmaya zorlayan işletmeleri saygı duruşuna davet ediyorum. nakresipek Fotosel teknolojisinin temelleri Osmanlı odabaşılarına dayanmıyorsa ben de ne olayım, daha kapıya yaklaşırken dışarıdan kapıları açıyorlar. resulertas "Kadınlar çok kötü araba kullanır, kaza yapanlara bak, hepsi kadın" diyen de "ikinci el araba alacaksan bayandan al" diyen de aynı insan. selisharef Kadınları mutlu etmenin 20 yolu; 1- Size aşıksa zaten yanınızda mutludur 2- Değilse geri kalan yollar için boşuna yorulmayın, gidin maç yapın. ceriLevis Işık sesten hızlı gittiği için bazı insanlar ağızlarını açıncaya kadar zekiymiş gibi görünürler. andacsenyurt Tüm Playstation 3'ler toplatılıyormuş, zira Sabri frikikten gol atmış. ofsaytibiliyom Bisiklet gördüğünde "Kaç vites bu?" diye soran çocukla, telefon gördüğünde "Abi kaç megapiksel bu?" diye soran adamın uzaktan da olsa kan bağı vardır. Ardaerdik Görgü tanığı, katili "Sahte sarışın, eşofman altlı, fondötenli, büyük çantalı ve telefonlu kız" diye tarif edince binlerce zanlı yakalandı. GaniMujde "Seni seviyorum" cümlesi eğer bir kadın tarafından söyleniyorsa o cümle aynı zamanda soru cümlesidir. İçinde "Ya sen" sorusunu barındırır. rahimer İnsan kurar, kader güler. İnsan, hayaller ve ümitlerle yarınlara köprüler kurar. Kaç istek kaç hayatta kaç kere gerçek olmuştur? GOOGLE ARENA arama motorlarına göre karşılaştırma Hastane 16.1 milyon Hasta 753 bin Cefa 23.6 milyon Sefa 8.7 milyon Hayvanat bahçesi 765 bin Hayvan barınağı 192 bin Etkili- yorum İbrahim CEBECİ icebeci@ihlaskoleji.com Değer kaybı Ömrümüzden bir kış daha geçti ve havaların ısınmasıyla bahara merhaba dedik. Divan şairleri, ilkbaharda tabiatın canlanması sebebiyle bu mevsimi insanın doğmasına benzetirler. Bahar mevsimi, İstanbul Boğazı, erguvan ve laleler... Mor erguvanlar, baharın güzelliğiyle bütünleşirken Lale Devri'ne adını veren laleler de yüzyıllar sonra bu müstesna şehri tekrar gelin gibi süslemeye başladı. Mihrabat Korusu'nda esen ılık rüzgâr, Rumeli Hisarı'nda tarihe şahitlik, Galata Kulesi'nde seyri âlem, Boğaz'da vapur sefası, Çamlıca Tepesi'nde çay molası... Bahar İstanbul'da bir başka güzel... Her ilkbaharın bir de sonbaharı vardır. Sonbaharda ise tabiat yavaş yavaş ölmeye başlar. Yapraklar, çiçekler sararıp solarken ağaçlar ve bitkiler uzun bir kış uykusuna yatar. Laleyi unutmuştuk, bu narin çiçekten geriye sadece "Lale Devri" kalmıştı. Fakat bir de İstanbul'a has "İstanbul beyefendisi"ni unuttuk, unuttukça unuttuk ve bu beyefendiyi zamanla kaybettik. Bu kayıp da büyük zararlara yol açtı. İstanbul beyefendisini kaybederken farkında olmadan asaleti, nezaketi, vefayı, şükrü, insanlığı ve edebi de kaybetmeye başladık. Derken bir boşluk oluştu ve hemen bu boşluğu serseri tipli apaçi, tiki, emo gibi ucubelerle doldurmaya başladık. Bunlar da serseri mayın misali ortalıkta her an patlayacak gibi dolanmaya başladı. Gelen gideni arattı, hem de çok arttı; aramaya devam ettik, biz aradıkça o kaçtı, kaçtıkça uzaklaştı. Gelelim bizim İstanbul beyefendisine. Onun uykusu çok uzun sürdü ve hâlen uyanmamakta ısrar ediyor. Haksız da değil; çünkü ne arayan var ne de soran. Hatta uyanır diye korkudan ses bile çıkarmayanlar var. İnsanların itibarlarını ve kültürlerini kaybetmeleri, para kaybedip iflas etmekten çok daha kötüdür. Çünkü kaybedilen para yerine gelebilir. Fakat kaybedilen itibarı yerine getirmek çok zordur. Biz en iyisi, ilkbahar gelmişken bu güzel mevsimle yeni başlangıçlar yapalım; sadece tabiat değil güzel hasletlerimiz de canlansın bu mevsimde. Mesela "İstanbul beyefendisini" canlandıralım. "Ya sonbaharda ölürse!" diyenleri duyar gibiyim. Hiç üzülmeyin, sonbaharda illa da bir şeyler ölecekse bırakalım, İstanbul serserisi ölsün, hem de bir daha dirilmemek üzere... Elimizi çabuk tutalım. Bu devirde vaktin hızına kimse yetişemiyor. Geçmişten gelen itibarımıza tekrar kavuşmak istiyorsak ha gayret! Yoksa değer kaybı her şeyi kaybetmemize sebep olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.