Ev okul ütopya mı ihtiyaç mı?

A -
A +

> Azmi Aksoy Yazımızda bu hafta Başbakanımızın seçim gezilerinde dile getirdiği ev-okul (homeschool) uygulamasına değineceğiz. Ev-okul uygulaması, en özet biçimde, ebeveynlerin çocuğu, geleneksel bir devlet veya özel okul eğitimi yerine evde eğitmesi olarak tanımlanabilir. 1999'da, ABD Eğitim Departmanı, Amerika'da ev-okul uygulaması gören 850 bin çocuk bulunduğunu bildiriyor. Bu sayı, o zamandan beri muntazam olarak artmaktadır. Şu anda herkes için uygun olduğu varsayılan tek bir sistem önerilmektedir. Bu da günümüzde, uzmanlar tarafından eğitimin en çok eleştirilen yanıdır. Öyle ki bu sistem; bireysel ve yerel farklılıkları, geçmiş tecrübeleri, potansiyeli, ihtiyaçları, istekleri, iradeyi hiç dikkate almaması ile tepki toplamaya devam ediyor. İlgi ve merak duygusunu körelterek bireyleri adeta tornadan çıkar gibi tek tip olarak yetiştiriyor. Yine uzmanlara göre, bunun belirli bir yaşa kadar zorla uygulanması ve bu yolla eğitimin güçlü bir baskı aracı hâline dönüştürülmesi de en rahatsız edici tarafı. EDISON ÖRNEĞİ Tabiatı gereği, her insanın zekâsı, algısı, öğrenme hızı, yeteneği, zihnî becerileri, sosyalliği, duygusal durumu kendine özgüdür. Thomas Edison'a okuldaki eğitmenleri tarafından "sersem" tanımı yapılması ama annesinin bu tanıma karşı çıkarak onun evde eğitim görmesini sağlaması, okulun, öğrencinin potansiyelini tam olarak tanıyamadığını/açığa çıkaramadığını gösteren en temel örnek olarak gösteriliyor. Nitekim 1960'larda eğitim eleştirmenleri, ABD'deki devlet okulları hakkındaki endişelerini dile getirmeye başladılar. Bostonlu Profesör John Holt, ebeveynlerin en iyi öğretmenler olduğuna evin, doğanın, kısacası gerçek dünyanın en iyi öğrenme ortamları olduğuna inanıyordu. Bu sistemin en çok eleştirilen kısmı ise, çocuğun yaşıtlarıyla olmamasının sosyalleşmesini geciktireceği düşüncesidir. Bu sebeple ebeveynler çocuklarının sıkça sosyal, kültürel ve sportif etkinlik ve organizasyonlara katılmasını sağlarlar. Birçok ev-okul öğrencisi de yerel yönetimlerin düzenledikleri etkinliklerin içindedir. Arkadaşlığı geliştirmek için, ev okulu öğrencilerinin diğer ev okulu öğrencileriyle düzenli olarak bir araya gelmeleri de ayrı bir organizasyondur. Bu tip buluşmalarda ebeveynler, eğitim uzmanları rehberliğinde tecrübelerini paylaşırlar. NASIL UYGULANIYOR Amerika'daki mevcut bir uygulamaya göre, çocuklarını ev okulu uygulamasına tabi tutmak isteyen ebeveynlere, ev okulunun listedeki konularda düzenli, bütünlükçü bir öğretim sağlayacağına ve öğretimin yeterli sürede yapılacağına dair bir "Niyet Bildirisi" imzalatılır. Temel eğitimden geçirilmiş ebeveynlerden, ilgili materyallerden oluşan bir dosya hazırlamaları ve denetçinin yılda 3 kere gelip bu dosyayı incelemesi için tarih belirlenmesi istenir. Eğer denetmen dosyayı yetersiz bulursa, ya ailenin bu eksikliklerini gidermesi için onlara 30 gün süre verir ya da ev okulunu durdurur. Ev-okul eğitimi gören 5 - 16 yaşları arasındaki tüm çocukların evde eğitimi için belirli öğretmen özellikleri yoktur ve yıllık standartlaşmış testler gerekmemektedir. Gerekli konular listesinde dil bilimi, matematik, sosyal çalışmalar, bilim, sağlık, müzik, sanat ve fizik eğitimi gibi konular var. Ev okulun en önemli avantajı, öğrencilerin kendi hızlarında öğrenebilmeleridir. Çocuklar, bu bireysel öğrenme hızı sayesinde daha erken yaşlarda üniversiteye geçebilirler. Ev okulu, teknolojideki ilerlemeler sayesinde daha da popüler olmuştur. İnternet, ev okulcular için büyük bir destek sağlamaktadır. Mesela, American Online (AOL), ev okulcular için ders planlarını ve diğer ev okulcularla iletişimi içeren forumlar kurmuştur. Diğer ev okulcu ailelere önerilerde bulunan birçok ev okulu ebeveyni, web siteleri oluşturmuşlardır. Mültimedya teknolojileri kullanarak geliştirilen yeni müfredatlar yapılmıştır. Ev okulcular, birbirleriyle ve sertifikalı öğretmenlerle ulusal seviyelerde e-postalarla iletişim kurabilmektedir. KALEMİN YAZDIKLARI Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum; fakat dördüncüsü taş ve sopa ile yapılacak. (Albert Einstein) BİLİYOR MUYDUNUZ? ELİN FRENK'İNİN NİŞANINI BEN NE YAPAYIM! Kırım Savaşı'ndaki büyük hizmetlerinin ödülü olarak, Fransız hükümeti tarafından Deli Hasan Ağa'ya nişan verilmiştir. Hasan Ağa'nın, bu nişanı takmadığını fark eden Fuat Paşa da ona nişanı takmama sebebini sormuş. Hasan Ağa ise cevaben: "Paşam, benim vücudumda harpte kazandığım yedi nişan (yara izi) var. Onlar varken elin Frenk'inin nişanını ben ne yapayım!" tweetçi twitter.com/twtci ceriLevis Uzaya gönderilecek ilk cep telefonu iPhone olacakmış... Bi marlboro light, bi de araba anahtarıyla beraber yollasalar da yabancılık çekmese.. serkmutlu Serdar Ortaç'ın Another Brick In The Wall yorumunu dinleyen Roger Waters evinde ölü bulundu. gafebesi Kırık dökük olduğu halde çalışabilen tek şey, insan kalbidir. Birinceses Bir mühendisin CV'sine çok iyi derecede world biliyorum yazması için öncelikle world diye yazdığı şeyin word olduğunu öğrenmesi gerekir. beyaztenlizenci Önemli olan medeni halinin bekar olması değil, bekar halinin medeni olması. twit_perisi 6 yaşındaki yeğenim "Nasıl oluyorda renkli bir sabundan beyaz köpük çıkıyor?" diye sordu."Düşüneyim" dedim. Hâlâ düşünüyorum... seytin "Barajı aşamayacağını düşünen bir grup öğrenci, LYS'ye bağımsız olarak girmeyi planlıyor..." resulertas İzlanda yeni anayasasını Facebookta halk katılımıyla yapıyormuş. Aynı şeyi biz yapsak 1.madde şöyle olurdu; "TüRkİyE 1 cUmHuRiyeTTİR PaNpA :) HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY: DNA DEDİĞİMİZ ŞEY! > Sakın evde denemeyin (!): DNA'nızı hücrelerinizden çıkarıp genişletebilseniz, vücudunuzda bulunan tüm hücrelerinizdeki DNA yaklaşık16 milyar kilometre uzunluğunda açılacaktır. Yani DNA'nızla Plüton'u falan aşarsınız artık. AŞI DENEMELERİ... > Yapay - Gerçek DNA savaşı: Bilim adamları, yapay DNA parçalarından HIV, grip ve Hepatit C aşısı üretmeye çalışıyorlar. Bu yapay DNA, vücudu kandırarak virüs tabanlı zararsız protein üretme ihtiyacı hissettiriyor. Bu üretilen proteinler ise bağışıklık sistemini, gerçek virüslerin saldırılarına karşı savaşacak türde eğitiyor. EĞER BİR FAREYSENİZ... > İyi haber: Amerika'da Boston eyaletinde Kanser Enstitüsünde çalışan araştırmacılar, kobay farelerinin DNA'sındaki telomere, dışarıdan açılıp kapanabilir bir enzim eklediler. Enzim açıkken, yani aktifken, fareler yeni beyin hücreleri ürettiler ve daha uzun yaşadılar. > Kötü haber: Osaka Üniversitesinin bilim adamları da kobay farelerinin yapısını değiştirerek DNA kopyalamaya daha hassas olmalarını sağladılar. Amacı farelerin mutasyon oranını düşürmek olan deneyin sonucu: kısa ayaklı fareler, eksik parmaklı fareler ve muhabbet kuşu gibi şarkı söyleyen fareler. GOOGLE ARENA Arama motorlarına göre karşılaştırma Mangalda 25 milyon Tavada 2.5 milyon Köfte 6.9 milyon Pirzola 608 bin Kanka 8.15 milyon Panpa 640 bin etkili- yorum Salih UYAN salih.uyan@ihlaskoleji.com Enerji israfı Bu aralar ekranlarda kimi dinlesem "kendisiyle barışık". Her şey "inanılmaz keyifli" gidiyor. Tanıştığımız her insandan "müthiş bir elektrik" alıyoruz. "Pozitif enerji"nin bini bir para. Modern Polyannalar termik santral misali aramızda dolaşıyor. Toplum olarak keyiften ölüyoruz. Peki imrenilecek bir durum mudur bu insanın kendisiyle barışık olma durumu? Megalomanlıkla, kendiyle barışık olmak karıştırılıyor olabilir mi acaba? Şöyle ki, eğer kişi kendisiyle barışıksa nefsiyle barışık demektir. Bu da iki ihtimali akla getiriyor: Ya hiçbir sınır tanımadan canının her istediği şeyi yapıyordur. Ya da evliyadır. Yani nefsini terbiye etmiştir. İkisi de olmayan bir insan, her fırsatta kendisiyle barışık olduğunu söylüyorsa o insan henüz olmamış, boşlukları dolmamıştır. Hobilerle dolmayacak boşluklardan bahsediyorum. Kara delik gibi toplumdaki maneviyatı sinsice emen boşluklardan... İstediğin kadar model uçak yap, resim çiz, ata bin. Doldurduğun zamandır. Kimisi bin kitap okur, cahildir. Kimisi bir kitapla âlim olur. Kişisel gelişim kitaplarını açın. Sloganlar belli. İçindeki sesi dinle! Gönlünün götürdüğü yere git! Hadi oradan! İçindeki ses şeytan, gönlün de nefsin olmasın sakın! Herkesin kendi iç sesini dinlediği bir toplumdaki senfonik anarşiyi bir düşünsenize... Modern dünyada şiddeti giderek artan bu kendine güven dalgası, pusulasız gemileri narsizm sahiline sürüklüyor. Ve kendine âşık insanların bırakın topluma, kendilerine bile bir faydası olmuyor. Hâlbuki dünyadaki en mühim eserler, hep kişilerin kendileriyle olan mücadelelerinde, varoluşun sebebini aramak için çıkılan ızdıraplı yolculuklarda verilmiştir. Büyük insanlar hiçbir şeyi kendilerinden bilmemiş, kendilerini bir hiç saydıkları için devleşmişlerdir. Öyleyse kendinle barışmak için önce hatalarınla yüzleşmen, nefsinle sözleşmen; enerji yaymak için de yanıp közleşmen gerekir... İçindeki boşluğu doldurmadan elektrik veremezsin. İstediğin kadar kendinle barışık ol! Yanmayan odundan enerji, dolmayan barajdan elektrik beklenmez! Vesselam...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.