> Sinem Bütün 19. yüzyılın sonlarından günümüze dek, özellikle hafıza, zekâ, başarı, iletişim gibi insanın düşünce ve duygularına dayanan: "Hafızama Ne Oldu?", "Başarının Kilometre Taşları", "Düşünce Gücünde Son Nokta", "Zekâ İz Düşümü" gibi binlerce eser yazıldı ve bu eserler, insanlar yaşadığı sürece gündemdeki sıcaklığını korumaya devam edecek gibi görünüyor. Bu kitaplardan özetle, beynimizdeki yaklaşık 140 milyar sinir hücresine yüklenmiş bilgi kümeleri arasındaki bağlantı oluşumu zekâmızı ortaya çıkarırken, öğrenme ve hatırlayabilme yeteneğimizi hafızamız belirliyor. Bazıları yolda gördüğü eski bir tanıdığının ismini hatırlamak için kıvranıp en yakınının telefon numarasını bile aklında tutamazken bazıları da 13 yaşındayken Euclides'in 32 yardımcı teoremini çözüp (Blaise Pascal), 11 yaşında Harvard Üniversitesine girebiliyor (William James Sidis). BUHARİ'NİN HAFIZASI Tarihte "inanılmaz" denilebilecek hafızalar var. Tony Buzan'ın "Dehânın El Kitabı" adlı eserinde kısaca belirttiği gibi, büyük bir hadis âlimi olan İmam Buhari 300.000 hadisi, haber zinciri ile ezberlemiştir ki bu yaklaşık 21 milyon kelime eder. Bir arkadaşı, Buhari'yi şöyle anlatıyor: "Buhari; işittiklerini, küçük yaşına rağmen yazmıyor, ezberliyordu. Basra'da bizimle hadis âlimlerini dolaşırdı; biz yazardık, fakat o yazmazdı. Biz de ona, yazmamasının sebebini sorar dururduk. Aradan on altı gün geçmişti ki bize: 'Artık bana sataşmakta çok oldunuz. Yazdıklarınızı getirip gösterin bakalım.' dedi. Getirdik. Hepsini ezberden okuyuverdi." Buhari'nin bir hadisi ezberlemesi için, bir defa işitmesi veya okuması yetiyordu. Bu noktada, bahsi geçen zekâ ve hafızası güçlü insanlarla diğerlerinin zihinsel bilgisayarlarının arasında çok az fark olduğunu belirtmek gerekir. Yaşadığımız olaylar, heyecanlarımız beynimize protein olarak şifrelenir. 2-3 gün sonra aynı olayları heyecanları ile hatırladığımızda beynimiz o bilgileri kayıtlı odacıktan yani disketten okur ve biz anlatmaya başlarız. Bütün bu bilgiler, kimyasal ve elektriksel olarak kodlanır. İşte beynini iyi kullananlar içerideki kimyasallara saygılı davranan insanlardır. PENCERELER Utku Öztürk Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY: HURMA Bir insan sadece hurma yiyerek hayatta kalabilir > Hurma, insanoğlunun yetiştirmiş olduğu en eski ağaçlardan biridir ve meyvesi çok yararlıdır. İnsan bünyesi için gerekli olan her şey vardır içinde: protein, yağ, vitamin, mineraller vs. Farklı farklı birçok şeyi yiyerek alabileceğimiz bu ihtiyaçları hurma tek başına karşılar. Yani bu demektir ki bir insan yalnızca hurma yiyerek hayatını idame ettirebilir. > Hurma sadece bir gıda değil ilaçtır aynı zamanda. Şeker açısından çok zengindir, yani insana enerji verir. Fakat şişmanlatmaz; çünkü içerdiği şeker, meyve şekeridir. Lif yönünden zengin olduğu için kabızlığa da iyi gelir. > Hurma, aç karnına yenmelidir ki kendinden beklenen faydaya kavuşulsun. Hurmanın genel faydaları şöyledir: Hafızaya iyi gelir, kanser önleyici özelliği vardır, kolesterole iyi gelir, kalp ilacı özelliği vardır, doğumu kolaylaştırır, sindirim sistemini çalıştırır, yaşlanmayı geciktirir, mideyi kuvvetlendirir, ülsere birebirdir, yaraları çabuk iyileştirir, zihni açar ve dinlendirir, öksürük ve gribe karşı etkilidir ve karaciğeri güçlendirir. Paylaşım merkezi Bacak bacak üstüne atmanın zararları var Merkezi Malezya'da bulunan ve Çin genelinde de faaliyet gösteren M.J. Sağlık Yönetimi Merkezi adlı kuruluş bir anket yaptı. 18 bin 61 kişinin katıldığı bu anket sonucunda yayımlanan rapora göre, modern (!) toplumun bazı alışkanlıklarının insan sağlığına etkileri araştırıldı. Bu alışkanlıklardan biri de bacak bacak üstüne atmak. Her ne kadar bacak bacak üstüne atmak, modernlik göstergesidir diye düşünen ve kendini modern zanneden bir grup insan olsa da bu davranış gerçekten vücuda zararlı. Bacak bacak üstüne atılınca kan akışı engellendiği için kan pıhtılaşması oluşuyor, kambur durulduğu için bel inciniyor, omurga diskleri kayıyor ve skolyoza (omurgada anormal eğrilik) yol açıyor, varisler artıyor. tweetçi twitter.com/twtci Elif_Safak Başkalarının ne dediğini kafamıza takmaktan, hep ama hep başkalarını dinlemekten, kendi yüreğimizin fısıltısını duyamıyoruz. siminya Herkes ölür de "O'na üzüleceğinize şuna üzülün!!!"cüler gene ölmez. ceriLevis Altın fiyatlarındaki yükselişi yiyim, şezlong kiralarındaki yükselişe bak bi de sen.. Sanırsın 3. Selim'in tahtına oturtuyor fırsatçılar. sokaktakiadam Şimdi biz 87'liyim, 92'liyim gibi doğum tarihimizi pratikçe söylüyoruz da 2001 doğumlu çocuk ne yapacak. 1'liyim mi diyecek. ege_bamyasi Depremden şu an haberi olmayanlar belki de sadece flash tv stüdyosundakilerdir. Halay hız kesmeden sürüyor. kafamagoreyim Sivrisineklere İsmail YK açtım oturdular raid içiyolar. AbSurDMaN_ Komşudan gelen kısır tabağının "Boş göndermek olmaz" denilerek kısır koyulup geri gönderilmesine kısır döngü denir. kafamagoreyim Biz Türkler "kimooo?" sorusuna verilen standart "been" cevabının ses analizini yapıp, kişinin kim olduğunu anlayabilen eşsiz bir gene sahibiz. sokaktakiadam İnsanlardaki deprem olunca avizeye bakma güdüsü çağımızda yerini deprem olunca twitter veya facebook'a bakmaya bıraktı. resulertas Kandilli rasathanesi kendini fesh etme kararı aldı; "Twitterla rekabet etmemiz artık mümkün değil." GOOGLE ARENA Arama motorlarına göre karşılaştırma Keser 14 milyon Testere 4.6 milyon Ayakkabı 22.3 milyon Terlik 4 milyon Kutsal 13 milyon Mukaddes 2.4 milyon Kalemin yazdıkları "Hayat bisiklete binmek gibidir, pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz." Claude Pepper 'UNUTTUM' DEMEMEK İÇİN Akılda tutma metodunu bilin > Uzmanlara göre, kötü hafızanın birinci sorumlusu dikkatsizliktir. Dikkate alınmayan bilgiler suya yazı yazmak gibidir, hemen kaybolur. > İkinci sorumlusu ise öz güven eksikliğimizdir. İnsan beyninde biyolojik bir saat vardır. Eğer o saate bilerek ve inanarak sabah 7'de kalkacağımızı söylersek öyle programlanmış oluruz. Kolumuzdaki saate güvendiğimiz kadar hafızamıza güvenirsek o bizi yanıltmaz. > "Önem vermek" hafızamız için önemli başka bir noktadır. Unutulan bilgiler genellikle önemsemediğimiz bilgilerdir. "Unuttum" demek aslında o konuya önem vermediğimizi gösterir. > Çoğumuzun yaptığı yanlışlardan biri de akılda tutma tekniklerini bilmemesidir. Örnek vermek gerekirse lamba, bulut, karınca, silikon, denizanası kelimelerini akılda tutmak istiyoruz. Ezberlersek unutma ihtimalimiz çok yüksek ama bunun yerine; "Lambamın üstündeki bulut resmine silikonla yapıştırılmış karınca düşüp denizanasının üstüne kondu" şeklinde bir tasavvurda bulunursak kelimeleri unutmak zorlaşacaktır. > Hafızamızı kuvvetlendirmek için önerilebilecek başka bir yol da bilgilerin kullanılmasıdır. İnsan beyni "kullan ya da kaybet" mantığı ile çalışır. Bilgiler tekrar edildikçe pekişir ve kalıcı hâle gelir. etkili- yorum İbrahim CEBECİ icebeci@ihlaskoleji.com Şerefli bir misafir "Edebini takın!", "Edebe riayet et!", "Edepsizlik yapma!" "Edep ya hu!"... Varsa yoksa edep. Eskiden çocuklara ilk önce âdâb-ı muaşeret öğretilirmiş. Temel sağlam atıldıktan sonra da temelin üstüne kaç kat çıkarsan çık. Paranın, şöhretin, makamın ve fizikî güzelliğin ön plana çıkmasıyla âdâb-ı muaşeret maalesef küme düştü. Çocuklarımız için okul, iş vs. gibi onların geleceğine yön verecek durumlarda herhangi bir araştırma yaptığımız zaman, onlara parlak bir gelecek vadederken onları karanlık bir çukurun içine attığımızın çoğu zaman farkında bile olmuyoruz. Medyanın şöhreti ve parayı pompalaması bizlerin de bütün görüş açısını daraltıyor, hatta gören gözlerimizi kör ediyor. Evlatlarımızı düşünerek onlar için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan yaptığımız yatırımlar, her geçen gün biraz daha ters tepiyor. Panzehir ürettiğimizi zannediyoruz; fakat zehir ürettiğimizin farkında bile değiliz. Ondan sonra da zehri verdiğimiz çocuklarımızın ölmesine "Allah Allah, şimdi bu çocuk niçin öldü?" diye şaşırıp kalıyoruz. Göz bebeğimiz evlatlarımız... Romanlarda okuduğumuz, filmlerde seyrettiğimiz veya medyadan takip ettiğimiz ürkütücü olaylar bize hep hayal gibi gelirken tehlike günbegün yaklaşıyor. Boşanmaların arttığı, huzurevleri adındaki huzursuzlukların çoğaldığı, bunalım takılanların, intihar edenlerin, psikolojik sorun yaşayanların zirve yaptığı bir zamanda yaşıyoruz. Bu gidişle bundan on sene sonrası daha beter olacak ve maalesef bugünler için "Ne güzel günlerdi!" hayıflanmasıyla yanıp tutuşacağız. Belki vardır ama ben bugüne kadar varlıkla terbiye olan insana pek şahit olmadım. Fakat yokluğun terbiye ettiği ve olgunlaştırdığı insanlara hepimiz şahit olmuşuzdur. Fakirlerin sürekli düşünüldüğü ve yardım edildiği, açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunun çok iyi anlaşıldığı, suçların azaldığı, huzur ve mutluluğun arttığı bir dünya, insanlığın mutlak özlemidir. Fakat günümüz dünyasında, bunların bir hayal olduğu da hepimizin malumudur. Fakat İslâm âlemi için bunlar hiçbir zaman hayal olmamıştır, olmayacaktır. Belki bunları bir yıla yayamasak da kıymetini anlatamayacağımız ramazan-ı Şerif elhamdülillah gelmek üzere. Bu kıymetli misafiri çok iyi karşılayalım, bu buluşmanın; misafirimizin menfaati için değil kendi menfaatimiz için olduğunu bilelim. Hayallerin gerçeğe dönüştüğü bu ayın, bir koyup bin alabileceğimiz bir ay olduğunu da hem kendimiz öğrenelim hem de sorumlu olduğumuz kişilere öğretelim. Ne duruyoruz o zaman, düğün hazırlıklarına başlayalım. Şimdiden hayırlı, mübarek olsun. Bizi açlık ve susuzlukla terbiye eden, bize insanlığımızı hatırlatan sevgili ramazan hoş geldin, şeref verdin. Edeple başladık, edeple bitirelim: Edeb bir tâc imiş nur-i Hüdâ'dan Giy ol tâcı emin ol her belâdan.