> Rukiye Şahin ÜRETMENİN KEYFİNİ YAŞIYORLAR "Hikâyelerde anlatılan maceralar hem öğretmeni hem öğrencileri öğretmeye, öğrenmeye, üretmeye ve bu üretimden keyif almaya sevk eder." Geçmişte ertelenen hayallerin dilidir, geleceğin umudunu, sevincini ve hüznünü anlatır hikâyeler... Kimi zaman bir ninenin dizinde, kimi zaman başucumuzda hayat bulur, dilden dile dolaşır, alır götürür bizleri bir anlık bile olsa bulunduğumuz diyardan bambaşka uzaklara, hayatlara... Mutluluksa öykünün söylediği, dudağımızın kenarına gelir yerleşiverir tatlı bir tebessüm. Kalbimiz burulur, gözlerimiz bulutlanır keder karışmışsa hikâyemizin tadına. Sıcak kavuşmaları içimizde hissederken, sonunu merak ederken, bitmese deriz, keşke bitmese! İşte tüm bu anlatılanlardan yola çıkılarak hikâyeler yabancı dil öğretim metodu olarak eğitim öğretim alanına da taşınmış, etkileyici bir anlatımla süslenen kelimelerin gücü öğrencilerin hayallerini süslerken farkında olmadan, öyküler aracılığıyla hedef dili kazanmaları sağlanmıştır. EZBER YAPTIRMADAN... İngilizce hikâye anlatım derslerinde öğretmen kitabın içinden çıkar, hikâyesini anlatır, oynar, kahramanlarla güler, onlardan biriymişçesine önce bu meraklı dinleyicilerin kulaklarına, ardından kalplerine girer. Kimi zaman bir astronottur, kimi zaman uykuya hazırlanan minik bir kız... Öğrenciler her an uzaya da gidebilir, rüyalarına giren bir ejderhanın hışmından kurtulup kendilerini hikâye anlatıcısının güvenli kollarına da atabilirler. Öğretmen, derse son verdiğinde kitabın içine saklanacak, orda olanların tek şahidi de böylece ortadan yok olacaktır. Öğretmen, kitabın içine girip kaybolmadan minik kalplerin içine bir merak salar, gelecek hafta dinlenmesi gereken kısım için bir sebep. Ezber yaptırmadan, dilin yapı taşlarını öğretmeden, sessizliği sağlamak için öğrencilerin çiçek olmasına gerek kalmadan da bir şeylerin öğretilebildiğini bizzat gören öğretmen, bir sonraki ders için hayal gücünü zorlamaya başlamıştır çoktan. ÖN YIKAMASIZ VE ALT YAZISIZ Dersin sonunda hafif buruk bir veda yaşanır, çalışmaları çekmecelerde yerini bulurken yazın hepsini alıp teker teker anı tazeleme fikri, bu hüzünlerini biraz olsun azaltır ve sevinçle ayakkabılarını giymeye koşarlar... Tam bu esnada, göz ucuyla da öğretmene bir bakış... Eğer öğretmen o an bir şeyle meşgulse, kitabı gizlice açıp bir sonraki hafta ne olacak diye bakmaya çalışmak bir alışkanlıktır, sevimlidir, görülmeye değerdir. Zil çoktan çalmıştır; ama merak bitmemiştir, öğretmen kitabın içine girecek mi merakından mı, ya da kuklalarla biraz daha fazla oynama merakı mı bilinmez, oda bir türlü terk edilemez. Bu her hafta ve her yeni kitapta böylece sürer gider, yeni maceralar, sürpriz gelişmeler birbirini kovalar... Bu merak; hem öğretmeni hem öğrencileri öğretmeye, öğrenmeye, üretmeye ve bu üretimden keyif almaya sevk eder. İşin eğitim öğretim kısmı planlandığı üzere gerçekleşirken tüm klişelerden uzak bir keyifle dil öğretmek bir tutku hâlini alır ve hepimiz bunun bir parçası olarak payımıza düşeni alırız. Ön yıkamasız ve alt yazısız... Öykülendirme sistemi, öğrencilerin kalplerinde ve kulaklarında, bir varmış bir yokmuştan fazlası olabilmektir. PENCERELER Utku Öztürk / Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com YAZILI YOKLAMA Soru: Tozlaşma nedir, hangi yollarla oluşur? Cevap: Tozlaşma asfaltsız yolda olur, en çok da köy yollarında. Soru: İnsanları hayvanlardan ayıran özellik nedir? Cevap: Bazen insanların hayvanlar kadar düşünceli olamamalarıdır. Soru: Nüfus artışının zararlarını yazınız. Cevap: Nüfus arttıkça santikareye düşen insan sayısı çoğalır, her yer kalabalaşır. "Tweetçi" twitter.com/twtci twidinebandim Twitter, Google ve Facebook CEO'larından ortak açıklama: "Buralar eskiden hep zeytinlikti." AbSurDMaN_ 2012 YGS için crack çıksa bari, şifre falan uğraşmayalım. murat_aras Bu devirde TV, cep telefonu ya da bilgisayarı açmadan yarım saat geçirebilen birini görürsen, sessiz ol. Muhtemelen uyuyordur. hernasilsa Yeni gittiğim kuaför, muhabbet açmak için gösterdiği gayreti saç kesimine yöneltse ömür boyu başka berbere gitmem. tootsieroll Şüphesiz Türkiye'de gündemden hiç düşmeyen yerleşim yerleri sırasıyla Adana Bursa Ceyhan Diyarbakır ve Edirnedir. ofsaytibiliyom Hanım ağlıyorsa yaklaşın yanına, okşayın saçını, gözlerine bakın ve "Mango'da bir alana bir bedavaymış" deyin. Bakın bakalım kalıyor mu hüzün. hyaman Twitter; tasarrufu öğreten, yetinmeyi bildiren, aza kanaat ettiren bir internet servisidir. bknz. 140 karaktere dünyaları sığdırmak. ofsaytibiliyom Öldüğüm zaman beni fil kemikleriyle gömsünler diye vasiyet ettim, maksat ilerde arkeologlara uyuzluk olsun, kafaları karışsın. Hehe. Zeheka 'Ders çalışmaya başlayacağım' dememin üzerinden 1.5 saat geçti. Muhtemelen 2.5 saat sonra da 'sabah bakarım' diyerek yatacağım. Terminatorcan İş görüşmesinde formu doldurup yetkiliye verdikten sonra teşekkürler ben sizi ararım dedim, mosmor oldu arkadaş. xkbrnr Hissediyorum! Bir gün benim tweetlerim de tweetçi de çıkacak. HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY- BAL 28 gram bal arıya dünya turu attırır > Yirmi bin arı türünden sadece dördü bal yapabilir ve 450 gram bal yapabilmek için arıların yaklaşık 2 milyon çiçeği dolaşması gerekir. Tek bir arı ise hayatı boyunca çay kaşığının 1/12'si kadar bal üretebilir. > Bal, hayatımızı devam ettirebilmek için gerekli olan tüm maddeleri (su dâhil) içeren bir yiyecektir. > 28 gram kadar bal yakıt, bir bal arısına devriâlem yaptırabilir. BİLİYOR MUYDUNUZ? Batı musikisinde başyapıtlara imza atan Mozart'ın, Türk tarzında "Alla Turca" denilen eserini yazarken, yüzlerce metre öteden sesi duyulduğunda düşmana dehşet veren Mehter Marşları'ndan etkilendiğini ve yararlandığını biliyor muydunuz? PAYLAŞIM MERKEZİ Google'ın mânâsı "Google" kelimesi aslında "googol" kelimesinin üzerinde oynanmış hâlidir. Amerikan matematikçi Edward Kasner'in, çalışırken işlemleri kısaltmak amacıyla 100 sıfırlı sayılara koyduğu isimdir. "Google"ı kuran mühendislerin de site ismi ararken akıllarına ilk bu isim gelmiş ve daha sempatik olması için "google" demişler. Ayrıca fazla bilinen bir isim olmadığından, site için isim hakkı boşta olacaktı ve birkaç dolar bastırıp isim hakkını alabileceklerdi. Başka bir sebep de arama sonuçlarında çıkan sayfa sayısı çoğaldıkça "gooooooogle" diye uzatılabilecek olmasıydı. GOOGLE ARENA Arama motorlarına göre karşılaştırma Okul 42.5 milyon Dershane 2.3 milyon Kavak Yelleri 9.5 milyon Sakarya Fırat 3.5 milyon Oyun 112 milyon Ödev 8 milyon İbrahim Cebeci icebeci@ihlaskoleji.com Etkiliyorum Lütfen okuyun! Mart ayının son haftası kütüphaneler haftasıydı. Yine bir kütüphaneler haftasını geride bıraktık. Kütüphaneler haftasıyla; okumadığımız kitapları, en boş mekânlar olan kütüphaneleri, evimizdeki kitaplıklarda ve dolaplarda yer alan öksüz kitapları da geride bıraktık. İleriye bakarken birçok şey geride kaldı. Biz de maçı kaybeden futbolcuların, önümüzdeki maça bakacağız, demesi gibi ileriye bakmaya başladık. İleriye bakarken okumayı geride bıraktıkça bıraktık; fakat buna rağmen ilerlemek ve dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmek istedik. Zaten okuma konusunda, en geri ülkeler listesinin ilk sıralarında yer aldık, hatta liderliğe oynadık. Ülke olarak yeni yeni keşifler yaptık, uçak ve otomobil üretmeye başladık. Üretimde hızımızı alamadık kanserin ilacını da ürettik ve dünyadaki bütün kanser hastaları bize minnettar oldu. Çevre felaketlerini sona erdiren projelerle gıpta edilir hâle geldik. Cep telefonlarının insanlara verdiği zarara son verdik. Artık herkesi, cep telefonu vasıtasıyla rahatça muhabbet ettirdik, muhabbet ettirirken de "Beynim başta olmak üzere bütün vücudum zarar görecek!" derdinden kurtardık. Derken denizler aklımıza geldi. Üç tarafımızın denizlerle çevrili olduğunu hatırladık, üç rakamından ilhamla dünyanın da dörtte üçünün sularla kaplı olduğunu düşündük. Geliştirdiğimiz çok ucuz ve basit bir sistemle başta kendi denizlerimiz olmak üzere bütün denizleri temizledik. Ormanları çoğaltırken orman yangınlarına çözüm bulduk. Artık hektarlarca orman yok olmayacak, insanlar ve hayvanlar derin bir nefes alacak. Hâlen nükleer santrali olmadığı için enerjide dışa bağımlı olan ülkemize bir de enerji reformu gerekliydi. Öyle bir santral geliştirdik ki bu santralden, nükleer enerji kadar çok, rüzgâr enerjisi kadar çevreye zarar vermeyen enerji elde etmeye başladık. İşte bu, devrim niteliğindeydi. Fukuşima faciasından sonra dünyaya rahat bir nefes aldırdık. Bunları yaparken çok çalıştığımız için sıkıldığımız ve bunaldığımız zamanlar oldu, tebdil-i mekânda ferahlık vardır diyerek can sıkıntısını dağıtmak için uzaya bir gezinti yapmak istedik. Uzay mekiğine, yepyeni ufuklara yelken açmak için bindik. Mekik, fırlatıldıktan belli bir süre sonra infilak etti, biz de bu arada deriiiin bir uykudan uyandık ve uyku sersemliğini üzerimizden atınca yanı başımızda duran kitaplıktaki tozlu kitaplara melul melul bakarak "Eyvaaaah, yine bir kütüphaneler haftası geride kaldı!" hayıflanmasıyla "Önümüzdeki maçlara bakacağız!" dedik. Film âşığı olan insanlar, okuyarak ilim âşığı olursa yukarıdaki hayaller neden gerçekleşmesin.