Kurşunkalem İHLAS KOLEJİ'NİN KATKILARIYLA... Emre Aygın İnsan, okul hayatı boyunca acı tatlı birçok olay yaşar. Ancak bu yaşadıkları içinde sınavların ayrı bir yeri vardır. Öncesi ve sonrasıyla sınavlar, öğrencilik hayatının belki de en zorlu, en heyecanlı anlarıdır. Sınav öncesinde uykusuz geçen geceler, sorular görülünce yaşanılan heyecan, sınavdan sonra sonuç merakı ve sonunda da belki sevinç, belki de hayal kırıklığı... Bu yaşananların her biri hayatımızda ayrı bir iz bırakır. Ancak son yıllarda sınav kavramına yüklediğimiz anlam değişmeye başladı. Sınav deyince aklımıza artık öğretmenler tarafından yapılan yazılılar değil; merkezî olarak yapılan çoktan seçmeli sorulardan oluşan sınavlar geliyor. Ülkemizde, iyi bir kariyer için, kaliteli bir lise ve üniversite okumaya hak kazanmanın ilk şartı bu sınavlarda başarılı olmaktır. Bu yüzden çocuklar başarıyı yakalayabilmek adına küçük yaşlardan itibaren test çözmeye ve deneme sınavlarına girmeye alıştırılmaktadır. "MERKEZÎ" PROBLEM Okul sınavları ve merkezî sınav sistemi arasında çocukların kişiliklerini olumsuz etkileyecek bazı farklılıklar var. Örneğin, okul sınavlarında, bir sınıftaki tüm öğrencilerin başarılı olma şansı vardır. Burada başarı, diğer kişilere bağlı olmadığından öğrenciler sorumlu oldukları konuya daha çok yoğunlaşırlar. Merkezî sınav sisteminde ise öğrencilerin sıralaması, bireysel performanstan daha önemlidir. Puan olarak başarısız olan bir öğrenci, arkadaşlarının da düşük puan alması sebebiyle başarılı olarak görülebiliyor veya yüksek puan alsa da çok küçük puan farklılıkları ile listenin altında yer alabiliyor. Bir sınavın sonucu merak edildiğinde çocuklara "Derslerin nasıl?" yerine "Sınıfta ya da okulda kaçıncısın?" şeklinde sorular yöneltmek, onların kişilik gelişimleri ve arkadaşlık ilişkileri bakımından zararlıdır. Çocuğu, arkadaşları ile kıyaslama amacı taşıyan bu tür sorular, onun kaygısını her geçen gün artıracaktır. Çocuk, içindeki birikmiş bu gerginliği kıyaslandığı kişilere yansıtarak, zamanla onlara karşı gizli bir kin besleme ihtimali ortaya çıkacaktır. Hatta arkadaşının başarısızlığına sevinir hâle bile gelebilir. Çünkü herkesin kendisinden beklediği başarıyı başkalarının başarısızlığına bağlayabilir. RAKİP ARKADAŞLAR Sıradan bir deneme sınavından sonra, sıralamada arkadaşlarının gerisinde kaldığı için gözyaşlarına boğulan birçok öğrenciyle karşılaştım. Öğrenciler, sınavlar için o kadar çok dolduruluyor ki herkes sınav sonuçlarına bakarak en yakın arkadaşlarını bile rakip olarak görmeye başlıyor. Kendi yaşındaki herkesi rakip olarak görmeye alışmış bir çocuğa da paylaşmayı ve yardımlaşmayı öğretebilmek kolay olmayacaktır. Bu sebeple, çocuğumuzun sınav sonuçlarını başkalarına göre değil, kendi gelişimi içinde değerlendirmeliyiz. Aksi takdirde yapılacak her kıyaslama, onun sağlıklı arkadaşlık ilişkileri geliştirebilmesinin önündeki en büyük engeldir. PENCERELER Utku Öztürk / Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com "Tweetçi" brudermartin Bir öğrencinin ders çalışma hikâyesi: "Şimdi yatayım sabah kalkar tekrar yatarım" misafirsertliği Annen odana gelsin istiyorsan 2 saat ders çalış, 5 dakika da pc başına geç. İşte o an gelecektir... Çağırmana bile gerek yok. beyaz tenli zenci Evlerin pencerelerinde beyaz perde gördüğüm zaman filmin her zaman perdenin önünde değil bazen arkasında da olduğunu anladım. ceriLevis Bırak 8 açılı diş fırçasını, protonları çarpıştırmayı falan, pazartesi sendromuna çare bulabiliyor musun onu söyle İsviçreli bilim adamı? acımasıztweet "Neyin var" sorusuna "Yok bir şey!" diyen kadının ruh haline çözüm bulabilen erkek; 7 bilinmeyenli denklemi çözer, Einstein'a da tur bindirir. hiskolik "Kim o?" sorusuna "Benim" diyen herkesi ayırt edebilen bir milletin; gördüğü her Uzak Doğulu'ya "Japon" demesi şaşırtıcı. ardaerdik Facebook, Formspring, Friendfeed, Fizy.. Sanal dünyaya hapsolanlar için F tipi internet.. selveryildirim Aralık sonu "seneye görüşürüz" esprisinden daha kötü bir şey varsa o da "yılbaşı özel" bölümü çekip 3-5 şarkıcı çıkaran tv dizileridir. punkursad Ray-Ban, 2011 kreasyonunu ünlü isimlerin de katılacağı çok özel bir cenaze töreniyle Teşvikiye Camii'nde tanıtacak... kerizella Türkçe'nin zenginliği: Nela bu? Bune la? Nebu la? Lane bu? Labu ne? YAZILI YOKLAMA Soru: Hayalinizdeki okulu yazınız. Cevap: Okul müdürü babam, öğretmenler de akrabam olsaydı. Cevap2: Yazılı soruları telefonumuza SMS olarak gelse ya! Cevap3: Keşke matematik, toplama çıkarmadan ibaret olsa. Soru: Petrol nasıl oluşur? Cevap: İnsanların çürümesiyle. Soru: Evin beş çekim hâlini yazınız. Cevap: 4 duvar bir çatı. HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY -SU- > Her yer su... Dünya yüzeyinin yaklaşık 361 milyon km2'si sudur, fakat şişelenmiş suları dâhil ettiğimizde bile bunun %1'inden azı içilebilir ve ulaşılabilir durumda. > Oregon Eyalet Üniversitesi bilim adamlarının çalışmalarına göre okyanusların zeminlerinin altında geniş su rezervleri bulunmakta. Yani muhtemeldir ki okyanusların içinde değil dealtında daha çok su var. > Bahçıvanlar bilirler ki bitkiler gündüz sulanmaz. Bunun önemli bir sebebi vardır: Yaprakların üzerinde kalan su damlacıkları, büyüteç gibi güneş ışığının etkisini arttırabilir ve bitkilerin yanmalarına sebep olabilir. SALİH UYAN salih.uyan@ihlaskoleji.com Etkiliyorum Bilinçte doz aşımı Son yıllarda Türkiye'de özel okulların artmasıyla, alıştığımız veli profili de değişmeye başladı. Öğretmenin yanında borçluymuş gibi ezik duran veli tipinin değişmesi sevindirici. Ancak bilinçte doz aşımı yaşayan bazı anne babalar, farkında olmadan çocuklarına zarar veriyor. Eti senin, kemiği benim zihniyetinden "Eti de benim, kemiği de... Sen sadece tart!" noktasına gelindi. Yani bazı veliler, öğretmenleri sadece çocuğun ölçme değerlendirme işlemlerini yapan bir memur olarak görmeye başladı. Evet, bilinçli tüketici olmak hizmet sektöründe kaliteyi artırır. Mesela aldığınız hizmetten memnun değilseniz ve işin peşine düşüp hakkınızı arıyorsanız, sizden sonraki müşteriler için iyilik yapıyorsunuz demektir. Ancak okuldaki durum biraz farklı... Bilinçli tüketici olacağım derken bilinçsiz bir şekilde çocuğu tüketme tehlikesi çok büyük. Yaşadığı her problemin ertesinde okulda anne babasını gören bir çocuğun sağlıklı gelişmesi mümkün değildir. Böyle yetişen çocuklar ileride her sendelediğinde koluna girecek birini bekler. Eğer çocuğunuzun yanında öğretmenin ve okulun aleyhinde konuşuyor ve: "Ben yarın okula gelip onlara gününü gösteririm!" türünden naralar atıyorsanız, gelişmekte olan veliler grubundasınız demektir ve acilen bir kalkınma planı oluşturmanız gerekir. Veya çocuğunuz derse geç kaldığı için öğretmeninden azar işitiyor ve siz ertesi gün öğretmenle bu konu hakkında tartışmaya gidiyorsanız, emin olun çocuğunuz ileride işe geç kalacak demektir. Hâlbuki anne babasından yüz bulamayan çocuk, meselelerini kendisi çözmeye çalışır. Hayata atıldığında dirençli ve dirayetli olur. Fikirleri uğruna mücadele ederken bir yumurta atımı menzile sıkışıp kalmaz. Velhasılı kelam, her çocuğun ilk öğretmeni anne babasıdır. Doğumla birlikte çalan ders zilini duymayan veliler kaybetmektedir. Çünkü okula yansıyan birçok davranış bozukluğu, altı bezli dönemden kalma hatıralardır. Ve "çiş"li geçmiş zamanlarda yapılan hataların gelecek zamanlardaki telafisi, maalesef çok ağır olmaktadır. Çocuğumuza elbette gözümüz gibi bakacak, onları el üstünde tutacağız. Hatta çoğu zaman sevgimizden dolayı çocuklarımızı şımartmamız da mümkün. Ama bu konu, çocuk şımartmaktan daha mühim bir mesele olarak ele alınmalı. Yaş ilerleyince şımarıklık belki geçer; ama asalaklık baki kalır.