Ödevi yapan veli notu alan öğrenci

A -
A +

EN ÇOK KIRTASİYECİLER SEVİNDİ Performans görevleri en çok kırtasiyecileri sevindirmiş. Bu dükkânlarda artık kitap, defter, silgi gibi malzemelerin yanı sıra hazır proje ödevleri de satılıyor. > Fatih Selek Bir okurumuz, geçtiğimiz günlerde halterci Naim Süleymanoğlu'nun 1988 olimpiyatlarında kazandığı şampiyonlukla ilgili gazetemizde çıkan haberlerin kupürlerini çekmek için müracaatta bulundu. Sebebini sorunca ilginç bir cevap aldım: "Bizim çocuğa öğretmeni ödev vermiş de..." "Çocuğun hangi liseye gidiyor" diye sordum. "İlköğretim üçüncü sınıf" dedi. İletişim fakültesi öğrencileri bile böylesi bir ödev için araştırma zahmetine katlanmazken 9 yaşındaki bir çocuğa, bu kadar ağır bir yük nasıl yüklenir? TBMM'DE BİLE TARTIŞILDI Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2006 yılında uygulamaya koyduğu "performans ödev yönetmeliği"ne göre, ilköğretim öğrencileri her dersten yılda iki defa performans ödevi (sonra performans görevi oldu) vermek mecburiyetinde. Performans görevleri, dersin ortalamasına yüzde 20 oranında etki yapıyor. Yılda bir defa verilen proje ödevi ise ortalamaya başlı başına bir ders gibi dâhil ediliyor. Hâl böyle olunca bazı öğretmenler ve veliler işi abartıp çocuklarının ödevlerini kendileri yapıyor. Yani okullarda, öğrencilerin değil anne ve babaların çalışmaları yarışıyor. TBMM'deki bütçe görüşmelerine de damgasını vuran performans görevlerinin istenilen faydanın sağlanıp sağlanamadığını sorgulamak için velileri, öğretmenleri, uzmanları dinledik. YALANA MI ALIŞIYORLAR? Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu eski başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan, ödevin yapılması esnasında anne babaların tamamen aktif rol oynamasının doğru olmayacağını söylüyor. Prof. Dr. Erdoğan şunları ifade ediyor: "Bakanlık bu konuda bir araştırma yapmalı. Performans görevlerini tamamen velilerin yaptığı konusunda bir sonuca ulaşılırsa uygulama yeniden değerlendirilmeli. Hatta gerekirse kaldırılmalı. Aksi takdirde bundan hem çocuğun hem de okulun bir fayda görmesi söz konusu olamaz. İyi niyetle atılmış bir adım, ödevi yapmadığı hâlde yapar görünüp çocuğu yalana alıştırma gibi hesapta olmayan olumsuz sonuçlar doğurabilir." ÖĞRETMENLER ANLATIYOR Baba hayatında ilk defa 100 almış Sosyal Bilgiler Öğretmeni Kenan Kayacı: "Bir öğrencim verdiğim proje ödevini mükemmel bir şekilde yapıp getirmişti. Çok beğendim ve 100 verdim. Ertesi gün çocuğun babası geldi. Biraz çocuğun durumu hakkında konuştuk. Bir şey söylemek ister gibiydi ama sanki söyleyemiyordu. Biraz daha sağdan soldan konuştuktan sonra birden: "Hocam, çocuğun proje ödevini ben yaptım!" dedi. Şaşırmıştım. Nasıl tepki vereceğimi bilemedim. "hocam" dedi. "Ben okul hayatım boyunca hiç 100 almadım. Çocuktan proje ödevine 100 verdiğinizi duyunca çok sevindim. Hayatımda ilk defa 100 alıyorum. Biraz geç oldu ama olsun! Çok teşekkür ederim." dedi ve mutlu bir şekilde odadan çıktı. ÖDEV KAPIDAN SIĞMADI Fen Öğretmeni Sinem Bütün: "Basit bir mancınık modeli yapma üzerine bir performans görevi vermiştim. Ödevin amacı yayların nasıl çalıştığını gözlemlemekti. Bir kaşık ve bir yayla yapılabilecek basit bir performans ödeviydi. Öğrencilerimden, malzemelerini okula getirmelerini istedim. Fakat sınıfa geldiklerinde bazı öğrencilerimin salon mobilyasını aratmayacak biçim ve güzellikte modeller yaptığına şahit oldum. Modeller, bir mobilyacının elinden çıkmış gibiydi. Kimilerini sınıfa sokmakta bile zorlandılar. Performans görevlerini kimin yaptığını araştırdığımda şoke oldum. Kimisi marangoza gitmiş, kimisi babasından ve dedesinden yardım alarak ödevini yapmıştı. Amacından sapmış olan bu sunumları değerlendirmeye bile almadım. Ertesi gün dev mancınıklardan birini yapan öğrencimin dedesi sitemli bir şekilde yanıma geldi ve 'Hoca hanım, o kadar emek verdik. Nasıl olur da ödevi değerlendirmeye almazsınız?' dedi." KIZIMIN ÖDEVİYLE STRES ATIYORUM İbrahim Sağlam, iki kız babası bir veli. Her dönem performans ödevleriyle hummalı bir çalışmaya girdiklerini belirten Sağlam şunları söylüyor: "Çocuklarımın bütün ödevlerini ben yapıyorum. Hem notlarını yüksek tutuyorlar hem de malzemeleri perişan etmiyorlar. Bu hafta sonunu tamamen onlara ayırdım. Adana'da yetişen ürünleri anlattığımız bir pamuk fabrikası yaptık. Ben kestim, kızım baktı. Arada bir 'Baba olmadı!' filan dedi. Yani müteahhitliğini o, işçiliğini ben yaptım. Aslında bu durum hoşuma gidiyor. Stres atıyorum bir nevi..." VELİLER NE DİYOR? Çocuklara deği lbize ödev veriliyor "Kızım 6. sınıfa gidiyor. Öğretmeni bir ecza dolabı yapılmasını istemiş. Ama "Bilindik değil farklı olsun" demiş. Tahtadan olacakmış. Çocuk bunu nasıl yapsın? Mecburen biz tasarlayacağız. Zaten bütün ödevlerini biz yapıyoruz. Bu ödevlerle dolaylı yoldan aileleri mi eğitiyorlar diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü öğretmenler ödevleri bizim yaptığımızı bal gibi biliyor. Kendimizi kandırıyoruz." Aziz Altıntaş Ben yaptım "Baba 90 almışsın" dedi "Yedinci sınıfta okuyan oğluma bir tane manzara resmi çizdim. İyi de süsledik resmi. 'Oğlum ayıp olmasın, bari kenarlarına bir iki çizik at, emeğin olsun!' dedim. Ucundan yardım etti. Ertesi gün eve geldi, 'Baba, 90 almışsın!' dedi. Çocuklar gibi sevindim. Resmi okula asmışlar ve bu resim orada bir hafta kalmış. Oğlum, 'İyi yapmışsın baba, yaptığın resim bir haftadır asılı!' diye takıldı." Mehmet Kalkan SİZ DE BU KONUDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BİZİMLE PAYLAŞABİLİRSİNİZ kursunkalem@tg.com.tr 0 212 454 31 75 PENCERELER Utku Öztürk / Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com YAZILI YOKLAMA Soru: Hayalinizdeki okulu yazınız. Cevap: Hayalimdeki okulda herkesin yerçekimine karşı koyan kaykayı var, öğretmeni sinirlendiren olursa öğretmen o kişinin kaykayını alıp o kişiyi yerçekimine mahkûm ediyor. Soru: En sevdiğiniz özelliğinizi yazınız. Cevap: Kararlılığım. Matematikten hep zayıf alırım, ama yine de çalışmam. Soru: Roma'yı kim yakmıştır? Cevap: Francesco Totti "Tweetçi" twitter.com/twtci l_OMER_l Türkiyedeki ilk 3D maç yayınına ev hanımlarından engel çıktı. "Evin içinde top oynamak yasak." hollyjoker GS - FB derbisine en çok yakışan şarkı; 3D'ne 3D'ne 3D'ne bandım... resulertas Kadın pozitiftir. Alışverişten döndüğünde eşine "300 lira harcadım" demez, "Yüzde 25 indirim vardı. 100 lira kârdayım" der. istiklalAkarsu "Uyusun da büyüsün" cümlesi gerçek olsaydı, dünyanın en büyük ülkesi olurduk şüphesiz. KIZILGIN Dünyanın en büyük endişesini, veli toplantısından çıkan velilerin yüzünde görebilirsiniz. murat_aras Bu demokrasi getirmeler hep hafta sonuna denk gelir. Çünkü batı, doğunun demokrasisinden önce kendi borsasını düşünür. AbSurDMaN Kum saati var, su saati de var ama beton saati olmadan duvar saatine nasıl geçilmiş anlamıyorum. Nurzltn Boya kataloglarındaki renk isimlerine bayılıyorum. "Sıcaklığını titrek ve bir o kadar nazikçe bahara ekleyen okaliptüs ağacı moru..." Uuu beybi. mor 1.5 iskender ve künefenin yanında diyet kola içerek kilo vereceğini zanneden insan, kiloyu göbekten değil beyinden vermişsin haberin yok. ozguRugzo Bizim santralde sızıntı olsa bedava nükleer doldurmak için çevre ilçelerden kovasını alan gelmezse neyim. Goş goş uranyum toplüücük. _ufunet Tıp bayramında annemi SSK hastanesinde muayene etmesi için özel muayenehanesine para verdiğim doktorları hatırladım. ged1kali Avrupa gol krallığı yarışması kızışmış: Messi: 30 gol c. Ronaldo: 29 gol. Galatasaray: 28 gol:) HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY- KAN Nüfusumuzun yüzde 30'u A Rh pozitif Bir vampir olmayabilirsiniz, bir flobotomist1 ya da hematolog2 da olmayabilirsiniz, hatta bu kelimelerin ne manaya geldiğini bile bilmiyor olabilirsiniz, fakat yine de kan hakkında 3 şey öğrenebilirsiniz: "İnsanlarda 4 tip kan bulunur: A, B, AB ve 0. Her biri RH+ ve RH- olabiliyor (Tamam, bunu biliyordunuz.) fakat hayvanların kan gruplarının insanlardan çok farklı olduğunu biliyor muydunuz? Mesela kedilerde 11, köpeklerde 4, ineklerde ise 800 tip kan grubu yer alır. "Kan, vücut ağırlığınızın %7'sini oluşturur. Ortalama bir yetişkinin vücudunda, 14 ila 18 ünite kan bulunmaktadır. Aynı zamanda, göz rengi gibi kan grubu da genetiktir. Mesela Çin'deki insanların %99'u Rh pozitiftir. Türkiye'de ise nüfusun %30'u A Rh pozitiftir. "Dünya genelinde, damarların içindeki kanın mavi olduğuna dair popüler bir düşünce mevcut, fakat insan kanı -demir içerdiği için- kırmızıdır. Mavi kan yengeçlerde bulunur, çünkü mavi kan, demir değil de bakır içerir. Sülüklerin kanı ise yeşildir, çünkü yeşil kan, klorokruorin3 içerir. 1. Flobotomist: Kan alma uzmanı 2. Hematolog: Kan hastalıkları uzmanı 3. Klorokruin: Hayvanların kan plazmasında bulunan solunum pigmenti BİLİYOR MUYDUNUZ? Hepimizin çok acıkıp da yemeğin soğumasını bekleyemediği zamanlar olmuştur, fakat nasibimizi yerken sıcak yemenin zararlarından da nasibimizi alırız: Aşırı sıcak yemek, sağır olmaya sebep olabilir, benzi sarılaştırabilir, dişleri sarartır ve yemeğin lezzeti de alınamaz. Aynı zamanda insan doyduğunu hissedemez, hâliyle daha çok yer. İbrahim Cebeci icebeci@ihlaskoleji.com Etkiliyorum "Ev"lenmek "Her dağın başında bir evin olsun." derdi babaannem. Günümüzde bunun altından TOKİ bile kalkamaz diye düşünebilirsiniz. Böyle bir düşünceye kapılmamam için de hemen açıklamayı yapardı: "Yavrum, 'Her dağın başında bir evin olsun.' demek, her yerde mutlaka bir dostun olsun demektir. Eğer böyle dostların olursa nereye gidersen git yalnız kalmaz ve sıkıntı çekmezsin." Babaannem, dostlukların yaygın olduğu kendi dönemiyle ilgili güzel nasihatlerde bulunuyordu; fakat günümüzdeki değişim de çok acımasız bir şekilde katliama devam ediyor. İnanılmaz değişimlerin yaşandığı günümüzde dostluklar da bundan nasibini aldı. Artık, insanlar dostunun evine istediği zaman gidemiyor. Çünkü engeller ve tereddütler çok. Mesela, herkesin bir dizisi var. Bu diziler de hemen hemen haftanın bütün günlerini istila etmiş. Dizilerden kurtulanlar da internetin ağına takılıyor. Zaten internete bağlanınca bilgisayar da "Ağ bağlantınız hazır." diye uyarı vermiyor mu? Kurtar kendini bu ağdan kurtarabilirsen. Acaba dostumun bir sıkıntısı var mı, hasta mı, işleri nasıl? Bu tür meseleleri dert edinenler eskilerde kaldı. Varsa yoksa dizi dizi diziler, bilgisayar, televizyon, internet... Hiç olmazsa hafta sonunu dostlara ayıralım diyeceğim; fakat o günleri de maçlar işgal etmiş. Eğer evin erkeği maçkolikse ev halkı ayvayı yedi. Çünkü sırtındaki lisanslı formayla, dört gözle hafta sonu oynanacak olan maç beklenir. Evin reisi, takımın futbolcularından daha fazla maça hazırlanır ve bu arada strese de girer; takımı maç kazansın diye hafta sonu tam bir taktik savaşıyla geçer. Kurduğu kadro, değiştirdiği oyuncular ve kadro dışı bıraktığı futbolcular... Nihayet maç başlar. Kazara bir de takım maçı kaybederse olacakları hiç sormayın. Beyefendinin morali çok bozuk, gören de ülkenin ekonomisi batmış sanır. Bu moral bozukluğu bir hafta devam eder, tek teselli hafta sonu yapılacak ve kazanılacak maçtır. Yeni taktikler ve yeni umutlar... "Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan bizden değildir." kültüründen gelen bizler, komşumuzdan ve dostumuzdan bî-haber günümüzü gün etmenin derdiyle geleceğe güvenle (!) bakmaya devam ediyoruz. Ah babaanneciğim yetkililerle bir görüşsen de şu, "Her dağa bir ev" projesine bir el atsalar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.