Oğlum üstün yetenekli mi?

A -
A +

> DR. A. FARUK LEVENT SORULARINIZI CEVAPLIYOR... Beşinci sınıfa giden bir oğlum var. Çocuğuma ödevlerini yapma ve deftere yazma alışkanlığını bir türlü kazandıramadık. Hareketli ve dikkati çabuk dağılan bir çocuk olmasına rağmen notları çok yüksek. Matematiğe karşı özel ilgisi var, problemleri kalem kullanmadan yapabiliyor. Ne yapacağımızı şaşırdık, çocuğumuzu nasıl yönlendirmeliyiz? (Mehmet Özcan / İstanbul) Bahsettiğiniz özelliklere göre çocuğunuzun, akranlarından, zihinsel kapasite açısından ileride olduğu anlaşılıyor. Hatta çocuğunuz "üstün yetenekli" olarak tanımladığımız %2'lik grup içinde bile yer alabilir. Çünkü üstün yetenekli çocukların en belirgin özelliklerinden biri dinlemiyormuş gibi gözükseler de anlatılan konuyu arkadaşlarından daha iyi anlayabilmeleridir. Bu özellikteki öğrenciler; sürekli araştırmak, yeni bilgiler öğrenmek ve kendilerini zihinsel açıdan zorlayan faaliyetler yapmak isterler. Ayrıca üstün yetenekli öğrencilerin birçoğu gerçek anlamda ilgisini çekmeyen ödevleri yapmaktan ve yazı yazmaktan hoşlanmaz. Dolayısıyla bu konuda fazla endişelenmeyin. Ancak yazı yazmanın faydalarını örneklerle açıklayabilirsiniz. Mesela yazı yazmanın, bilgilerin beyinde kalıcılığını artırdığından ve yorum becerisini geliştirdiğinden bahsedebilirsiniz. Bunun yanında çocuğunuz üstün zekâya sahip olsun ya da olmasın, zekânın tek başına başarıyı getirmediğini ona benimsetmek çok önemlidir. Özellikle dünyanın; çok zeki, çok yetenekli insanlarla dolu olduğunu ancak başarılı olmak için çok çalışmak gerektiğini uygun bir dille ona anlatın. Sınıfında bebekmiş gibi davranıyor İlköğretim 3. sınıfa giden bir oğlum var. Öğretmenlerin yönlendirmesiyle okula yaşıtlarından bir yıl önce başladı. Şimdi okulda, bebek gibi konuşmakta ve çekingen davranmakta. Bu durum derslerini olumsuz etkiliyor. Evde ise abla ve abisiyle arası çok iyi, konuşması düzgün. Bu konuda ne yapmalıyız? (Gaziantep Nizip'ten bize yazan bir okurumuz) Okula, yaşıtlarından erken başlayan öğrencilerde bu tür sıkıntılar maalesef yaşanıyor. Bu durum, duygusal yönden gelişim basamaklarını arkadaşlarına göre bir adım geride takip eden çocuklarda, birinci sınıfta olmasa da ilerleyen yıllarda olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Ancak okulda yaşadığı veya şahit olduğu bir olayın, bu durumu tetiklediğini söyleyebiliriz. Çünkü çocuğunuz evde abisi ve ablasıyla düzgün konuşuyor, okulda normal konuşamıyor. Başka bir ifadeyle, sınıf içinde çok korktuğu ve olumsuz etkilendiği bir olay sonrasında kendisinin aynı durumla karşılaşmaması için böyle davranıyor olabilir. Bu durumu, "kendini okulda güvende hissetmediği için bebeksi tavırlar sergileyerek savunma mekanizmalarından birinin kullanılması" şeklinde açıklayabiliriz. Sonuç olarak çocuğunuzda konuşmasını etkileyen yapısal bir problem bulunmamakta. Sadece bir şeylerden çekindiği veya birilerinin dikkatini çekmeye çalıştığı için bu tür davranışlar sergiliyor. İzlenecek en sağlıklı yol, sınıf öğretmeniyle işbirliği yaparak onun gözlemlerine ve tavsiyelirine göre hareket etmektir. Eğer bu sıkıntı, uzun süre devam edip çocuğunuzun günlük hayatını tehdit edecek aşamaya gelirse bir psikologdan yardım almanızı tavsiye ederim. BİZE YAZIN SORULARINIZ İÇİN... faruk.levent@ihlaskoleji.com 0 212 639 68 81 PENCERELER Emre erdoğan emre.erdogan@ihlaskoleji.com Onsuz sinema düşünülemez! "Patlamış mısır, cin mısır tanelerinin ısı etkisiyle patlayarak şişmesi sonucu elde edilen ve çerez olarak yenilen bir yiyecektir" diye tanımlamış Wikipedia patlamış mısırı. Fakat tiryakileri için bu tanımdan çok öte bir şeydir o. Sinemayla da özdeşleşmiştir, onsuz filmin tadı çıkmaz. Patlamış mısır hakkında bilmediğiniz 3 şey... 1. Mısır nasıl patlar? Her mısır tanesi az bir miktar nem içerir. Mısır ısındıkça, bu nem buhara dönüşmeye başlar. Mısırın kabuğuysa diğer tahıllara nazaran çok farklıdır ve bu buharın dışarı çıkmasına izin vermez, ta ki mısır 175 dereceye ulaşana kadar. Bu noktada mısır resmen ters düz olur ve basınçla beraber içindeki buhar da dışarı çıkarak patlar. 2. Sinema < Mısır+İçecek: Son yıllarda, sinema salonu sahipleri sinema biletlerinden ziyade patlamış mısırdan elde ediyorlar kârlarını. Yedikçe sinemaseverleri susatan mısır, bu sefer de içecek aldırıyor. Salon sahibi de sinema biletinden kazandığı para kadar mısır ve içecekten de para kazanıyor. 3. Beşbin yıllık: İlmî adı zea mays everta olan, patlayabilen tek mısır cinsidir bizim binlerce yıldır patlattığımız mısır. 1948 yılında, Amerika'nın bir eyaleti olan New Mexico'da, yaklaşık 5000 yıllık patlamış mısır taneleri bulundu. KARMA SÖZLÜK Sözlüklerde Kepler 22b > 600 ışık yılı uzaklıktaki, ısısı dünyanınkine çok benzeyen gezegen. (NASA) > Işık hızında giden bir araç bulabilirsek 600 yılda oradayız. Çekilmez abi o yol. (yozishanko) > Çakma dünya! (radioheadbanger) > Ergen nicki gibi adı var ya! Oldu olacak crazyboy19 koysaydınız adını! (crowley) > Üzerinde kelepir araziler olduğu söylenen gezegen. Şimdiden kaparsak ilerde torunlar rahat eder. (limon kabuğu) > Durdurun dünyayı inecek var sözünün hayat bulduğu "hayat olmayan" gezegen. (ap7ril) > Metrobüs hattını bi iki seneye kalmaz oraya kadar uzatırlar, Keplerliler de katılır "metrobüs dünyasına" (kediii) > Yerçekimi dünyanın birkaç katı olsa da, kızlar yine 50 kilo civarında sabitlenecektir. (kolgezer) > Bu anlamlı günde, "orada bir köy var uzakta" adlı şiirini okuması için 2-b sınıfı öğrencimizi mikrofona davet ediyorum. (thenextday) LÜGATİ'T UYDURUKÇA Dilimizde bir uydurukça furyasıdır gidiyor. Herkesle anlaşabilmek için bu kelimeleri de bilmek gerekiyor. Fakat asıl doğru hâlini, yani uydurma olmayan hâlini bilmek lâzım. UYDURUKÇA TÜRKÇE Ayrım ............................... Fark Bireysel ............................. Ferdî Çağrışım ... ........................Hatırlatma Taslak .......................... .....Müsvedde Ayrıntı ............................ ..Teferruat, detay tweetçi Utku Öztürk utku.ozturk@ihlaskoleji.com tootsieroll Merhaba ben ilkokuldan Ali. Hayatım yok benim. Sadece topu tutarım. Süt, ekmek filan alırım. Bir de atlara ilgim var o kadar. emreroktay Tıp okuyacak birisine neden coğrafya dersi verilir ki? Hastayı kaybettik ama üzülmeyin dağlar denize paralel. centilmengaga 'Çekyat'ın ismini koyan adamdır benim adamım. Düz mantıktır, hızlıdır. Mesela 'Avize'nin adını koyan adamla muhatap bile olmam. ziyaturp Sevdiğime "gülü bir gün, seni her gün seveceğim" dedim. "Gülü de sevmek zorunda mısın?" dedi. haksizmiyim Düğünlerde, halaydan anlamadığı halde bi özgüvenle halaya dalıp kendinden sonrakilerde domino taşı etkisi yapan tiplere pasta vermeyin. BeyniKucuk "Sürümden kazanıyorum." Çoban bordogiyenadam Erkeklere odun, öküz, romantizimden anlamaz falan diyosunuz ama ben nedense hiç ünlü kadın şair tanımıyorum. littleiv3 Ayağa kalkmış birini gören Türk insanı çayı yarıda bile olsa haşlanmayı göze alıp fondipleyip 'bana da doldur' der. etkiliyorum İbrahim CEBECİ icebeci@ihlaskoleji.com Vitaminli meyveler Başlık okunduğu zaman, vitamini bol meyvelerden ve bunların faydalarından bahsedeceğimi zannedenler olmuştur. Böyle düşünenler tahminlerinde yanıldılar. 3 Aralık Cumartesi günü Türkiye gazetesinde bir haber okudum. "Bu Ağacın Meyvesi Kitap" başlıklı haberin özeti şöyle: Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesinde kitap okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması amacıyla halk kütüphanesinin bahçesine, içi bölmeler hâlinde oyularak kitaplarla donatılan ağaçlar dikilmiş. Evet, çok parlak bir fikir. Haberden çok etkilendim. Hele, "kitap okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması" ifadesi beni çok şaşırttı. "Vay be, demek ki Amasya'da kitap okuma alışkanlığı varmış ve bunu yaygınlaştırmak için mücadele ediliyormuş!" diye düşündüm. Sonra da "Kim bunu düşünmüşse tebrik ederim, çok farklı bir fikir" diye de düşüncelerim devam etti. Bu arada da bir taraftan haberi okumaya devam ediyordum. Haberin devamında da bunu düşünen yetkilinin ifadelerine yer verilmiş ve yetkili bu uygulamayı ilk defa Almanya'da gördüklerini ve ilçelerinde de böyle bir hizmetin faydalı olacağını düşündüklerini belirtmiş. Faydalı şeyleri ülkemize getirmek çok güzel. Fakat ben yine kendi kendime düşünmeye devam ettim: "Kitap okuma konusunda sınıfta kalmış bir ülkeyiz. Bu fikir de mi yabancılardan!" Sevgili okurlar, bu iş çekirdekten olmalı. Biz yeni yetişen nesli okumaya alıştırmalıyız. Ülkemizde hemen hemen her veli çocuğunun okumamasından şikâyetçi. Biz öğretmenler ise sadece çocukların değil velilerin de okumamasından şikâyetçiyiz. Asıl mesele bu zaten. Size çözüm tavsiye ediyorum, hem de slogan niteliğinde: "Önce oku, sonra okut!". "Hayır, olmaz, biz çok yoğunuz, vaktimiz yok, okuyamayız!" diyorsanız çocuklarınıza sözünüz tesir etmez. Onlar da yoğun olduğu için onlar da okumaz. Bakın çocuklar televizyon konusunda sizi hiç üzüyor mu? Onlara: "Hadi yavrum, çok kitap okudun, biraz da televizyon seyret!" diyor musunuz? Demenize gerek yok, çünkü siz onlara sözünüzle değil hâl ve hareketlerinizle örnek oluyorsunuz. Siz, bol bol televizyon izlediğiniz için çocuklarınız da sizi örnek alıyor ve onlar da bol bol televizyon seyrediyor. Hatta sizi tam örnek alsınlar diye televizyondan da fedakârlık yapıp aynı familyadan olduğu için bilgisayarla vakit öldürüyorlar. Anne yengeç yavrusuna: "Niçin böyle yan yan yürüyorsun, düzgün yürüsene!" demiş. "Pekâlâ, anne" demiş çocuk. "Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim." Bu iş sadece yılda bir kez kitap fuarına gidip oradaki broşürlerden ve bedava dağıtılan diğer materyallerden alarak olmaz. Bu iş, örnek olarak ve bu işin ehemmiyetini anlatarak olur. Biz ümitliyiz ve mücadele ediyoruz. Mücadelemiz iki türlü: "Önce okuyoruz, sonra okutuyoruz!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.