Şaban Yılmaz Bazen ders çalışırken veya öğretmeni dinlerken dikkatiniz başka şeylere kayabilir. Böyle durumlarla sıkça karşılaşırsanız, işler, içinden çıkılmaz bir hâl almıştır! Bu ilgi eksikliği ve yansıması olarak görülen konsantrasyon bozukluğu hafife alınacak bir durum değildir. Bu durumun, kronik öğrenci hastalığına dönüşmeden, üstesinden gelmekte fayda var. Bu yazımızda, ders yılının daha başındayken ve konular birikmeden derslerde odaklanma problemi yaşayan öğrencilerin bu problemlerinin çözümüne katkıda bulunmaya çalışacağız. Hani öğretmen ders anlatırken herhangi bir sebepten hayal kurmaya başlarsınız ya... Bu durumda anlatılanları duymazsınız bile. Kendiniz sınıftasınızdır; ama aklınız başka yerdedir. Eğer bu şekilde dikkatinizi toplayamıyorsanız, bunun mutlaka bir sebebi vardır. Her şeyden önce dikkatinizi neyin dağıttığını belirleyin. Daha sonra dikkatinizi dağıtan şeyleri kontrol altına almak için kendinize bir yol haritası çizin ve bu yolu alışkanlık hâline getirin. Sizi dersten alıkoyanı değil de derse bağlayan unsurları daha çok besleyin. Bu alışkanlıklar bünyenize yerleştikçe kendinizi ödüllendirmeyi de unutmayın. Konsantre olmadan çalışmak için harcadığınız saatler, öğrenme adına size pek bir fayda getirmezken; kendinizi vererek yaptığınız az bir çalışma, önemli bir konunun anlaşılmasını sağlayabilir. Hepimizin ufak ya da büyük, günlük hayata ya da geleceğe dair hedefleri vardır. Önemli olan bu hedeflere ilişkin önceliklerin ne olduğudur. Yani öncelikleri belirlerken elimizde nasıl bir ölçüm aleti vardır. Ölçüm aletiniz, hayatınızdaki önemlileri öne çekmeye yaramalıdır. ASLA YATARAK ÇALIŞMAYIN Dersi sevmenizi sağlayacak bir sebep bulmaya çalışın ve ona sarılın. Bu sebep öğretmen olabilir, dersin içeriği olabilir ya da o dersin size ileride getireceği puanlar olabilir. Bir yerinden sarılın yeter. Dikkatinizi dağıtan ortamlardan uzaklaşın ya da ortamı yeniden düzenleyin. Bu esnada almanız gereken radikal kararlar olabilir; ama kararlı olun. En sevdiğiniz yarışçının posterini duvardan indirmek, ders çalışma masasından biricik laptopunuza yol vermek gibi mesela... En verimli çalışabildiğiniz saatlerde çalışın. Bu, herkes için farklılık gösterebilir; fakat genel ağırlığın uykudan ya da yorgunluktan uzak saatlerin, çalışmak için en müsait dilimler olduğunu gösteriyor. Beyniniz, vücudunuzdan sürekli mesajlar alır. Yatarken ve uzanırken beyninize giden tek mesaj, "Şu an yapılacak çok önemli bir işim yok ve dinlenmeye vakit ayırıyorum" olmalıdır. O hâlde bu kadar önemli bir işi, yani ders çalışmayı daha sonra yapsam da olur. Bu şekilde çalışan, sürekli erteleyen bir düşünce yapısına bürünür ve işler onun için hep birikir. Birikmeyen tek şeyse uzanarak çalışılan dersten kalanlardır. DİKKATİ TOPLAMAK İÇİN Bugünün ödevinin geleceğimize şekil verdiğini unutmayın. Hayal kurmaya başladığınızda derse ara verin ve o hayalden, dersler için pay çıkarmaya çalışın. Beslenmenize özen gösterin. Araştırmalar, beynin beslen- mesiyle öğrenme isteği arasında doğrudan ilişki kurabiliyor. Ders çalışma ortamınızı en rahat çalışabileceğiniz şekilde düzenleyin. İnanın ve ısrarcı olmaktan vazgeçmeyin. Çalışırken uykuyu hatırlatacak ortamlardan; televizyon, bilgisayar, telefon ve müzik setinden uzak durun. Aşırı yorgun ve uykuluyken dersten çok verim beklemeyin. Dikkatiniz dağıldığında tüm çabanıza rağmen dikkatinizi toplayamıyorsanız 5-10 dakika ara verin. Sonra tekrar çalışmaya başlayın. PENCERELER Utku Öztürk utku.ozturk@ihlaskoleji.com "Tweetçi" emreerdogan İş çıkış saatlerinde metrobüse binebilen ilk 10 kişiye Türkiye Güreş Federasyonu sahip çıktı. hoanes Şu an çoğumuzun uğraştığı şeyler; resim dersinde, elişi kâğıdını kalem ucuyla tek tek kopararak yapılan resimler kadar anlamsız ve boş. cagdassimsek İstanbul'da gerçekleşen depremde depremi twitlemek için içeride kalan 3 milyon twitter kullanıcısı öldü. sedephecelen Türk olmak, deprem olduğunda tedbir almak yerine tweet atıp "trending topic" oldu diye sevinmektir. musmulapenguen Sürekli uyku moduna geçen bilgisayarıma "Kalk yerine yat!" tuşu taktırdım. yaltakgurbuz Kredi kartı aldığımda yedek kartı da anneme almıştım, dün kullanmak gerekti, slip çekemediler, çünkü güzel annem pvc kaplatmış yıpranmasın diye! boss Oyuncağın kırıldı diye üzülme çocuk, büyüyünce kalbin paramparça olacak! ebnembozoklu 118 18'in şarkısına remix yapılsa, bu yaz Bodrum yıkılır bence. Oludus... "Hayal"in üstüne bir çizik atınca "hayat" olur. man Steve Jobs'la Boğazda bir yemek masasına otursam hesabı bana kitlemesin diye "Bill Gates şöyle baba adam, böyle fukara dostu!" gibisinden eserim. metinustundag Yalnızın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır. Osman Koç UEFA maçında Türk takımının gollerini Holosko ve Bobo attı, Avusturya takımında da asisti Yasin yaptı, golü de Veli attı. Maç 2-1 bitti. Maçı Türk takımı kazandı. brudermartin Belediye otobüslerinin sıkıştırma programı: "Arkalara doğru ilerleyelim.rar" sedacankurtaran Sabahları arayıp "Bugün hava yağmurlu, yanına şemsiye al!" diyen ücretsiz hava durumu bilgilendirme sistemine "anne" denir. evrendemirkutlu Eskiden iphone yoktu. Çakmağın iki tarafındaki gaz seviyesini eşitlemeye çalışarak oyalanırdı insanlar. Böyle buluş yok! borastronaut Her şeyi bilgisayarda yaptığımız şu dönemde "Elektrikler kesildi, çalışamadım!" bahanesini ağız tadıyla kullanamıyor olmamıza çok kızıyorum. ÖZLÜ SÖZ: Zaman paraya benzer. Lüzumsuz yere harcanmazsa daima yeter. İbrahim Cebeci Etkiliyorum Vakit çalan mailler İletişimin mektuplarla sağlandığı devirler tarihe karıştı. Çağrı cihazları, cep telefonları, kısa mesajlar derken internet ve mailler... Günümüzde lüzumlu lüzumsuz o kadar çok mail geliyor ki âdeta mail kutumuz çöplüğe dönüyor. Paylaşım sitelerinden ve mail gruplarından gelen maillerin yanında üye olduğumuz sitelerden gelen, bir de insanların "Bu gönderdiğim mailin gönderdiğim kişilere ne faydası var?" diye düşünmeden; hatta bazen okumadan gönderdiği mailler... "Vakit nakittir, zaman ise keskin bir kılıçtır." Zamanımızı nasıl değerlendirirsek değerlendirelim zamanı durdurmak ve geriye getirmek imkânsız. Giden ömürden gidiyor. Dolayısıyla bu kadar kıymetli bir hazineyi çok iyi değerlendirmeliyiz. Lüzumsuz maillerle hem kendi vaktimizi hem de başkalarının vaktini çalmamalıyız. İnsanlar niçin her türlü maili gönderme ihtiyacı hisseder, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Acaba mail göndermek paralı olsaydı insanlar bu mailleri yine de gönderir miydi? Gereksiz mailler okunurken, gönderilirken ciddi bir zaman kaybı oluyor. Bu kayıp da suya atılan taşın oluşturduğu halka misali gitgide büyüyor. Çünkü mail kutusundan özenle seçtiğimiz kişilere gönderdiğimiz mailler, o kişiler tarafından da aynı akıbete uğratılabiliyor. Bir başka gariplik de maillerin sonuna eklenen ve muhatabını, bu maili göndermeye zorlayan lüzumsuz ifadeler: "Lütfen bu maili başkalarına da gönderin!", "Bu maili göndermezsen vebal altında kalırsın!", "İnsan her gün saçma sapan şeyleri etrafına gönderir; ama bunun gibi düşündürücü mailleri niçin paylaşmaz!", "Lütfen bu mesajı arkadaşlarınla da paylaş.", "Lütfen bu maili tanıdığın herkese ulaştır." Lütfen, lütfen, lütfen... Lütfen bu tür saçmalıklarla uğraşmayalım! Lütfen... Eğer gönderilen mail, muhatabımız tarafından okunmuş ve beğenilmişse zaten o kişi de bu maili uygun kişilere gönderir, aksi takdirde maili siler. Bizim yalvarmamıza veya duygu sömürüsü yapmamıza hiç gerek yok. Gelin mail kültürümüzü ve internette yaptığımız gezintileri faydalı bir şekilde yeniden tanzim edelim. Yoksa meşhur münazara konularından olan "Teknoloji faydalı mıdır, zararlı mıdır?" tartışmasında zarar kısmı ağır basacak ve insanlar da bu ağırlığın altında gün geçtikçe daha da fazla ezilecek. Okumayı ve okutmayı sevmeyen bir milletiz. Bunu tersine çevirmek için teknolojinin nimetlerinden faydalanmalıyız. Nasıl mı? Mailler bunun için çok iyi bir fırsat. Yeter ki öğretici ve faydalı olsun. Lütfen...