Okul heyecanı kaygıya dönüşmesin

A -
A +

ÖNEMLİ BİR PROBLEM Genellikle heves ve enerji kaybı, alıngan ve sinirli olma, iştahsızlık, sebepsiz gözyaşlarına boğulmak, mide bulantısı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösteren okul fobisine karşı doğru davranış modelleriyle mücadele etmeliyiz. ALAY ETMEYİN Öncelikle çocuğumuza, okulun amacını, onun anlayacağı şekilde açıklamamız lazım. Onun gözyaşlarıyla asla alay etmemeliyiz ya da onu azarlamamalıyız. Okulun ilk günü sonunda, gününün nasıl geçtiği hakkında konuşmalıyız. A. Faruk Levent Okula yeni başlamak, insan hayatında çok önemli bir ilktir ve ileride çocuk için hatıra olarak kalacaktır. Bu yıl, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi ilköğretim birinci sınıflar "Okula Uyum Programı" kapsamında diğer öğrencilerden bir hafta önce okula başlayacak. Okul açılmadan bir hafta önce çocuğun okulunu ziyaret etmesi, sınıfları ve bahçeyi gezmesini sağlamak muhtemel okul fobisini önleyebilir. Çocuk okul konusunda ne kadar çok bilgi sahibi olursa okulun ilk günü yaşayacağı muhtemel korku ve kaygı da o kadar az olur. Ülkemizde okul öncesi eğitim çok yaygın olmadığı için genellikle çocuklar, ilköğretim birinci sınıfa başlayınca ilk kez ailesinden ayrılır. Çocuk, anne ve babadan ayrıldığı zaman anne-babasını kaybetme ve terk edilme korkusu yaşayabilir. Özellikle okula yeni başlayan çocuklarda oluşan okul fobisinin ve bunun meydana getirdiği yoğun kaygının çeşitli sebepleri olabilir. OKUL FOBİSİNİN SEBEPLERİ Çocuğun okul öncesi dönemini anne ile yoğun bir şekilde geçirmesi ve buna bağlı olarak tüm ihtiyaçlarının fazlasıyla karşılandığı ev yaşantısından ayrılmak istememesi; bunun yanında çocuğun aşırı koruyucu, kollamacı veya telaşlı anne-babasının olması başlıca sebepler olarak karşımıza çıkıyor. Yine, çocuğun okula başlayana kadar anasınıfı tecrübesinin olmaması ve ailesi dışında bir sosyal hayatı bulunmaması önemli bir etken. Ayrıca büyük şehirlerimizdeki devlet okullarında, sınıfların çok kalabalık ve sınıf öğretmeninin sert mizaçlı olması, çocuğun okul fobisi yaşamasını tetikleyici bir rol oynayabilir. Okul fobisi genellikle heves ve enerji kaybı, alıngan ve sinirli olma, iştahsızlık, uykuda bozukluk, ortada bir sebep yokken gözyaşlarına boğulmak, baş ve karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi psiko-somatik belirtiler şeklinde ortaya çıkar. Peki, okul fobisine karşı biz ne şekilde davranmalıyız? > İlk olarak asla sinirlenmemeliyiz. Bazen anne-babalar tepkilerini; çocuğu azarlama, tehdit etme, çocuğa rüşvet verme, hatta fiziksel ceza yollarıyla gösterirler. Oysa öfke göstermek, çocuğun daha endişeli ve sıkıntılı bir duruma düşmesine yol açar > Çocuğumuza, okulun amacını, onun anlayacağı şekilde açıklamamız yararlı olacaktır. Çünkü çocuğun zihninde okul kavramı tam oturmadığı için okula gitmek istemeyebilir. Derslerin ve öğrenmenin neyle ilgili olduğunu tam olarak anlamayan çocuklar, okula gönderilmelerini, daha fazla yaramazlık yapmamaları için verilmiş bir ceza olarak görebilmektedir. Sonuçta da; kendilerini suçlu, kırgın ve reddedilmiş hissedebilirler. Bu sebeple, çocuğun niye okula gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmalıyız. > Onun gözyaşlarıyla asla alay etmemeliyiz ya da onu azarlamamalıyız. Bazı anne-babalar, alay etmenin çocuğun mutsuzluğundan dolayı utanç hissetmesini sağlayacağı, böylelikle bu duygudan uzaklaşabilecekleri şeklinde yanlış bir düşünceyle bu şekilde davranmaktadır. > Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutmalıyız. Vedalaşma ne kadar uzun sürerse, duygusallığa eğilimimiz de o denli artar. Anne ve babayı sıkıntılı görmek, çocuğu sadece daha da fazla endişelendirir. Hızlı bir öpücük verip çocuğumuzu kucakladıktan sonra okuldan ayrılmamız vedalaşmayı dramatik hâle getirmekten çok daha faydalıdır. > Okulun ilk günü sonunda çocuğumuzla, gününün nasıl geçtiği hakkında konuşmalıyız. Okulda yaptıkları ile ilgili konuşması ve yaşadıklarıyla ilgili sohbet etmesi çocuğumuzu rahatlatacaktır. Çocuğun okula gitme konusunda bir haftadan fazla yaşadığı korku ve endişe, sorunun ciddi olduğunu göstermektedir. Bu durumda bir uzmana başvurmak, yapılacak en doğru harekettir. Dileğimiz, problemin bu kadar büyük olmamasıdır. PENCERELER Utku Öztürk "Tweetçi" Abdullah Gül (cbabdullahgul) Twitter'da kendilerini takip etmemi isteyenlere teşekkür ediyorum. Kimseyi kırmak istemiyorum. Şimdilik takip edemeyeceğim. ceriLevis "Bir kürk 10 hayvandan yapılır; fakat bunu 1 insan giyer" anonim. metinustundag Dağ dağa kavuşmaz, insan insana facebook, kötü haber tez twitter! mayonezseverim Aşk, sevgi, nefret, acı, mutluluk... Lütfen gerçekçi olalım! Bu hayatta tamamen bitmeyen tek şey diş macunudur. sizofrenikkafa "Giydikçe açılır" diyen tezgâhtar, "Uzadıkça şekle girer" diyen kuaför, "Zamanla unutursun!" diye teselli veren arkadaş; bunlar hep aynı örgüte üye. resulertas Ne AB'ye girememek ne de dünya kupasına katılamamak. Milletçe en büyük hayal kırıklığımız bayram tatillerinin hafta sonuna denk gelmesi. ozlemhepsen Aileler, birlik duygusunu bayram günleri değil, evin annesinin çamaşır makinesi çalıştırmadan önce "Kirlisi olan çıkarsın!" uyarısıyla yaşar. muratdemir Dr. Mehmet Öz kanser çıkarsa tüm brokolileri çöpe atıp, sporu unutup hayatın tadına varmaya başlayabilirsiniz. Elif_Safak Anneannemin bir lafı kulağıma küpedir çocukluktan bu yana: "Güzel konuş, güzel yaz evladım, Rabbim kıymet vermiş de yaratmış kelimeleri." s_balci Mehmet Öz, sağlıklı yaşam için gereken tüm beslenme ve spor gereklerini yerine getirdi; ama asıl önemli faktörü unuttu: Bir karısı olduğunu... paylaşım merkezi FACEBOOK'TA İLGİNÇ GRUP İSİMLERİ > Galata Köprüsü'nde yürürken suratına olta saplanacağı korkusuyla yaşayanlar. > İlkokulda çöp başında topluca kalem açanlar. > Üniversitede fotokopiye verdiği parayı başka hiçbir şeye vermeyenler > Sabah diline dolanan aptal şarkıyı akşama kadar söyleyenler. > Anadolu Üniversitesi'nde her okuyanı açık öğretimli sananlara uyuz olanlar. > Saçma sapan gruplar açılmasın, Facebook'un tadı kaçmasın! > Ekmek yemeden doymayanlar. > e-okul fotosunu görünce kopanlar. > Yıllarca görüşmediği arkadaşlarını Facebook'ta bulup yine de görüşmeyenler. > İngilizce sınavında dinleme bölümünü 6. hissiyle dolduran gençlik. Her türlü katkınızı bekliyoruz: utku.ozturk@ihlaskoleji.com İBRAHİM CEBECİ Etkiliyorum Suyun içinde suya hasret İnsanoğlu olarak çok âciz bir varlığız. Kışın soğuktan, yazın sıcaktan şikâyet ederiz. Açlığa ve susuzluğa asla dayanamayız. Bütün bunların bir tahammül sınırı var. Bu sınır aşılınca acziyet de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Marifet, nimetin kıymetini elden gitmeden anlamakta. Son zamanlarda dikkatimi çeken ve çoğu zaman mühim kelimelerde yaptığımız vahim hatalar silsilesine dâhil olan "iğrenç" kelimesi var. Maalesef bu kelimeyi insanlarımız çok iğrenç bir şekilde kullanıyor. Kelimenin kendisi iğrenç değil; fakat kullanıldığı yer çok iğrenç. İğrenç kelimesi çok iğrenç bir kelime olduğu için sadece ve sadece iğrenç durumlarda kullanılır. Mesela bir kanalizasyondan ortaya çıkan lağım için veya bir leş için bu kelime çok rahatlıkla kullanılabilir. Fakat yediğimiz nimetler için asla ve asla kul-la-nı-la-maz! Bırakın kullanmayı, kullanılması hayal bile edilemez. Ama gelin görün ki şu anda bu kelime gitgide yaygınlaşıyor, çocuklar ve gençler bu kelimeyi fütursuzca nimet için kullanıyor. "Bu yemek çok iğrenç, ben bunu asla yemem çok iğrenç, böyle iğrenç yemek hayatımda görmedim!" gibi insanın kulaklarına inanamayacağı, bizim kültürümüzde hiç mi hiç yeri olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Nasıl olur da önümüzde Afrika, Filistin, Afganistan, Endonezya, Pakistan... gibi sel, deprem, açlık, susuzluk felaketlerine uğramış ülkelerin çaresiz insanları dururken onları görüp de ders almayız! Geçen hafta mesai arkadaşlarımızla İstanbul'un meşhur restoranlarından birine iftara gittik. Yer çok büyük ve kalabalık olduğu için serviste gecikmeler yaşandı. İftarımızı açtık, çorbalarımızı da yedik ve önümüzde atıştıracağımız yiyecekler de olmasına rağmen ana yemek geciktiği için garsonlar sürekli müşterilerin fırçasına maruz kaldı. Yemeklerin gecikmesine 20 dakika bile tahammül edilemedi. Böyle bir durumda insanın aklına ister istemez Pakistan geliyor. Aslında akla gelecek örnek binlerce; fakat "Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür" hükmünden hareketle geçmiş örnekler nasıl olsa unutulmuştur diyerek biz Pakistan'ı hatırlayalım. Ülkenin büyük bir bölümü sular altında, insanlar çadır kuracak kuru bir toprak parçası bulmakta zorlanıyor ve ilginç olan da suyun içinde yüzen insanlar susuzluktan ve açlıktan kıvranıyor. Biz de rahat koltuklarımızda kanalları değiştirip gazete manşetlerine bakarak "Ah Pakistan, Vah Pakistan!" diye üzülür gibi gözükürken Allah korusun, yarın bir gün aynı felakete biz de uğrarız düşüncesini hiç aklımıza getirmiyoruz. Restorana dönecek olursak müşteriler, servisler gecikmiş de olsa karınlarını doyurmanın rahatlığıyla evlerine doğru yola koyuldular, masaların üzerinde artan kebap, tatlı, içecek ve iftariye çeşitlerini geride bırakarak. İşte böyle bir neslin çocukları yemeğe iğrenç diyor! Yokluk çekmeyen varlığın kıymetini bilmez. Allahü teala kimseyi açlıkla terbiye, yoklukla imtihan etmesin. Âmin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.