Okul öncesi Çin işkencesi olmasın!..

A -
A +

> Dr. A. Faruk Levent Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye'de okul öncesi eğitimin 2013 yılına kadar kademeli olarak zorunlu hâle getirileceğini açıkladı. Okul öncesinde, 5 yaş (60-72 ay) grubunun zorunlu eğitime dâhil edilmesine ilişkin alınan bu karar çerçevesinde bu eğitim-öğretim yılında 14 ilde, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise 10 ilde daha okul öncesi eğitim zorunlu hâle getirilecek. Bu projeyle, önümüzdeki yıl 5 yaş grubunun tamamının Türkiye genelinde kademeli olarak okul öncesinde zorunlu eğitime başlaması sağlanacak. TÜRKİYE ÇOK GERİDE Çocuk gelişiminde 0-6 yaş en önemli dönemdir ve zekâ gelişiminin yüzde 70'i, 7 yaşına kadar tamamlanır. Bu dönemde amaç sadece çocuğun bakım ve gözetimini üstlenmek değil, eğitim yoluyla onun zihinsel, sosyal ve fiziksel gelişimi ile ilgili planlı çalışmalar yapmaktır. Yaşadığımız yüzyılda hızlı değişen şartlar, çalışan annelerin oranının giderek artması gibi sebepler bu gruptaki çocuklarımızın bakım ve eğitim ihtiyaçlarını öne çıkardı. Okul öncesi eğitimin önemi maalesef ülkemizde çok geç anlaşıldı. Erken çocukluk eğitimi alanlar, oranlarına göre kıyaslandığında, gelişmiş ülkelerin çok altında kaldığımız söylenebilir. Doğu Avrupa ülkelerinde okul öncesinde eğitim oranı %80'in üstündeyken Türkiye ile benzer özelliklere sahip olan Meksika'da bu oran %70 civarında. SADECE YÜZDE 15'İ Türkiye'de okul öncesi eğitim döneminde yaklaşık 9-10 milyon çocuk bulunuyor. Fakat bunların sadece %15-20'lik bir bölümü ana sınıfına gidebiliyor. Devlet okulları dışındaki kurumların birçoğu, büyük kentlerde bulunuyor ve paralı eğitim veriyor. Buna bağlı olarak çocuklarını okul öncesinde okula gönderen anne-babalar genellikle sosyo-ekonomik açıdan ileri seviyede. Bu durumda her çocuğun erken çocukluk döneminde eğitim hakkından eşit miktarda faydalanamadığı gerçeği karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarının yetersizliğinin yanında eğitim kalitesi problemi de söz konusu. Geçtiğimiz hafta, yazılı ve görsel medyada İstanbul Bağcılar'da, yedikleri yemekten sonra karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi şikâyette bulunan 42 öğrencinin zehirlendiği haberi vardı. Haberin ayrıntılarında velilerin bu durumdan okulu sorumlu tutarak çocuklarına devlet okulunda gereken ilginin gösterilmediği ve çocuklarının ihmal edildiğinden yakınarak soruşturma açılmasını talep ettikleri yazıyordu. Bu konuda gerekli tedbirler alınmadığı takdirde bu olay ne bir ilk ne de son olacak. Gelecek haftaki yazımızda, ülkemizde okulöncesi eğitim alanında yaşanılan sıkıntılar ve mevcut problemleri ele alarak bu konudaki çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşacağız. PENCERELER Emre Erdoğan emre.erdogan@ihlaskoleji.com HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY: FACEBOOK TÜRKİYE O artık bir hayat kaynağı Türkiye'nin yarısının ortak noktası nedir diye sorsalar ne derdiniz? O artık bir hayat kaynağı, yemeğin yanında su, çayın yanında şeker... Hakkında bilgi sahibi olmayan, haberi olmayan yok. Yaşadıklarımızı, fotoğraflarımızı, düşüncelerimizi en yakın arkadaşımızdan önce onunla paylaşıyoruz. Onun adı Facebook. Nüfusun yarısı: Memleketi Amerika'da 155 milyon kullanıcısı olan Facebook'un Türkiye'de 30 milyona yakın üyesi var. Türkiye, kullanıcı sayısıyla dünya sıralamasında 4. sırada yer alıyor. "En"ler: Facebook kullanıcıları tarafından Türkiye'de en çok beğenilenler sıralamasında en çok beğenilen futbol takımı 5.7 milyon kişi ile Galatasaray, sanatçı 2.7 milyon kişi ile Cem Yılmaz, film 1.2 milyon kişi ile "Aşk Tesadüfleri Sever", müzisyen 2.8 milyon kişi ile Emre Aydın, en çok beğenilen dizi ise 1.7 milyon kişi ile Ecel, pardon Ezel. Günde 1 saat olmazsa olmaz: Türk kullanıcıları Facebook'ta günde ortalama 1 saatini harcıyor. Kullanıcıların %36'sını bayanlar, %64'ünü ise erkekler oluşturuyor. Yüzde yüzlük kesimde 50 yaş üstü kullanıcılar sadece %3-4 gibi bir nispete sahip olsalar da bu yaş grubunda Facebook'a ilgi gün geçtikçe artıyor. Paylaşım merkezi Bu sorular adamı akıl sağlığından eder! Bazı şirketler iş görüşmesine gelen adaylara öyle sorular soruyor ki... Bir iş görüşmesine gidiyorsunuz ve size sorulacak suallere cevap hazırlıyorsunuz kafanızın içinde: -Neden bizimle çalışmak istiyorsunuz? -Çünkü bu şirket alanında en iyi şirket. Fakat her şirket, işveren, basmakalıp ve bilindik sualler sormuyor artık. Müstakbel çalışanının hayal gücünü, mantık sınırlarını sınıyor. Google bunu biraz abartanlardan. İşte Google şirketinin iş görüşmesine gelen mühendislere sorduğu sorulardan bazıları: > Bir otobüse kaç tane golf topu sığabilir? > Bozuk para boyutuna ininceye kadar sıkıştırıldınız ve kütleniz orantı olarak yoğunluğunuzu koruyacağınız kadar ufaldı. Ardından bir kıyıcı (blender) içine atıldınız ve 60 saniye içinde çalışmaya başlayacak. Ne yapardınız? > Veritabanının ne anlama geldiğini 8 yaşındaki kuzeninizin anlayabileceği şekilde açıklayın. > Kolunuzdaki saat 03.15, akrep ve yelkovanın arası kaçtır? (Sıfır değil!) > Bir partidesin. Sen ve arkadaşınla 10 kişi var. Arkadaşın seninle aynı gün doğmuş her kişi için 1 dolar vermek üzere bahse giriyor. Ama bulamadıkların için de 2 dolar alacağını söylüyor. Bu bahse girer miydin? LÜGATİ'T UYDURUKÇA Bin yıllık Türk-İslam tarihinde aşağıdaki uydurukça kelimelerin hiçbiri yoktu. Uydurukça Türkçe Anlam Mana Bayan Hanım Dinlence Tatil Erdem Fazilet Düzelti Tashih BİLİYOR MUSUNUZ? Türkiye'nin yaşayan en eski şirketi ve İstanbul'da iki asırdan bu yana aynı hizmeti veren yegâne dükkân Ali Muhiddin Hacı Bekir Şekerciliktir (1777 yılından beri.) kalemin yazdıkları "Ruhunu, fiziğini ve varlığını seven insan mutludur. Mutluluğu kendi benliğinizde arayın. Kepçe kulaklarınızı, ayrık dişlerinizi, çarpık bacaklarınızı, kısa boyunuzu, koca göbekciğinizi, çipil gözlerinizi sevin." Ahmet Şerif İZGÖREN tweetçi Utku Öztürk twitter.com/twtci utku.ozturk@ihlaskoleji.com erdilyasaroglu "Ağlasam mı gülsem mi bilemedim" işareti buldum: (: KediZihni Devamlı uyuyorsanız, habire yemek yiyorsanız ve hiç evden çıkmak istemiyorsanız ya depresyondasınız ya da tebrikler, kedi oldunuz! < ^.^ > ireemyvz Sezen Aksu -Beni unutma (1986) -Unut (1988) -Unutuldum (1991) -Unuttun mu beni ? (2011) -Şst sana diyorum (2025) beyinsiz_adam Hitit krallarının isimleri: Hattuşili, Murşili, Şuppilulima, Telepinu. Böyle ciddiyetsiz bir ülkenin tarihten silinmesi sürpriz olmamalı. resulertas Meteorolojiden açıklama: Evden çıkarken yanınıza şemsiye, güneş gözlüğü, yağmurluk, güneş kremi, kışlık kaban, mayo alın. Altanerus Apple da bir dönemin Tofaş'ı gibi, sonuna S ekleyip aynı modeli çıkartıp duruyor. Sırada iPhone 4 SLX mi var? burak_gungorr Sonbahar, anneler için "sen üşüdüğünü hissetmezsin evladım" mevsimi. sinorellla 'S.c.s' nedir ya? 'Seni cok seviyorum' yazmaya üşenen biri seni ne kadar sevebilir ki..? etkili-yorum İbrahim CEBECİ icebeci@ihlaskoleji.com Katlanmak Melih Cevdet'e sormuşlar "Evlilik nedir?" diye. "Eskiden" demiş, "Kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmak'tır." Melih Cevdet bunları demiş demesine; lakin artık apartmanlar da geride kaldı. Evet, her geçen gün biraz daha katlanıyoruz; o kadar çok katlandık ki neticede gökdelenler aldı başını gidiyor. Fakat bu arada sıkıntılar da katlana katlana devam ediyor. Şirin mi şirin bahçeli, müstakil evlerden üç-beş katlı apartmanlara; üç-beş katlı apartmanlardan on-on beş katlı binalara; on-on beş katlı binalardan gökdelen ve rezidanslara geçtik. Farkındaysanız gittikçe modernleştik, lükslük hücrelerimize kadar işledi; fakat iletişim çağında ve bir arada yaşamamıza rağmen iletişimsizlik aldı başını gidiyor. Şehirleşme adına belki birçok sorunun üstesinden geldik; fakat en önemli zümreyi, yani çocuklarımızı unuttuk. Farkında olmadan yalnızlığımıza onları da ortak ettik. Bu yalnızlık içinde çareler ararken birden kendimizi sanal âlemin ortasında bulduk. Bu hayattan medet ummaya devam ederken çoklu bir ortamda gün geçtikçe daha da yalnızlaştığımızın, bu yalnızlık içinde çocuklarımızın da yok olduğunun farkına varamadık. Böylece, bir arada olup da birbirinden bîhaber yaşayan yepyeni bir nesil sahnede rol almaya başladı. Duygu ve düşüncelerimizi, dertlerimizi ve mutluluklarımızı dostlarımızla bir araya gelerek bazen lisan-ı hâl ile çoğunlukla da lisan-ı kâl ile paylaşırdık. Şimdi ise sanal ve online dostlarımızla MSN, Facebook, Twitter, SMS, cep telefonu gibi teknolojik donanımla halletmeye çalışıyoruz. Bedenen birbirimize yaklaştıkça ruhen birbirimizden uzaklaşıyoruz. Kontörümüz kadar konuşuyor ve mesaj çekiyor, problemlerimize de "Google"dan çareler arıyoruz. Çözümü çözümsüzlükte ararken strese ve bunalıma giriyoruz. Sonra da hazin sonlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kat kat binaların içinde birbirine katlanmaya çalışan insanlar bir gün kaskatı kesiliyor ve stres, bunalım, depresyon derken modern bir rezidansın modern bir katında yer alan psikoloğun yolunu tutup her türlü sıkıntıya bir seansta son vermeye çalışıyoruz. Bakalım bundan sonra daha ne kadar ve nelere katlanacağız?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.