Onun sosyal gelişimine yardımcı olun

A -
A +

Emre Aygın Geçtiğimiz iki hafta sizlere "oyun"un çocuklarımızın fiziksel ve sosyal gelişimleri bakımından önemli olduğundan ve onların dışarıda oyun oynama özgürlüklerini kısıtlayan mantıksız endişelerimizden bahsettik. Günümüz çocuklarının en ciddi problemlerinden biri, eve hapsedilmiş hâlde sanal hayatlar yaşamak zorunda kalmalarıdır. Bunun sonucunda dışarıda oyun oynama imkânı olmayan çocuklar, enerji fazlalıklarını atamaz ve sağlıklı bir gelişim gösteremezler. Bu hafta da sizlere çocuklarımızın oyun alışkanlıklarını geliştirebilmeleri ve onları dışarıda güvende hissedebilmemiz için anne baba olarak yapmamız gereken birtakım tavsiyelerde bulunacağız: BIRAKIN KAYNAŞSIN > Çocuğunuzun dışarı çıkma isteğini geri çevirmeyin. Onun bu beklentisi sürekli karşılıksız kalırsa, o da oyun ihtiyacını sanal ortamda gidermeye çalışacaktır. Bunun, çocuğunuz için sokakta oynamaktan daha tehlikeli olabileceğini unutmayın. > Çocuğunuza, arkadaşları ile oynayabileceği güvenli yerler arayın. Gerekirse böyle yerlere başlangıçta kendiniz götürün. Ancak bir süre sonra yalnız hareket etmesine imkân tanıyın. > Çocuğunuzu yakın yerlere arabayla götürmeyin. Gerektiğinde onunla yürüyerek yol güvenliği ile ilgili ona örnekler gösterin ve onun tecrübe kazanmasına yardımcı olun. Bulunduğu bölgenin potansiyel tehlikelerine dikkat çekin ve ona, güvenli güzergâhları tercih etmesi için yol gösterin. > Çocuğunuza arkadaş seçimi konusunda sürekli nasihatlerde bulunmayın. Onun yapısına uygun bir çocukla arkadaşlık kurmasını istiyorsanız, onların birlikte oyun oynayabilecekleri ortamı hazırlamaya çalışın. Gerekirse o aileyle tanışın ve çocukların da kaynaşmasını sağlayın. > Çocuğunuzu olumsuz hava şartlarında da uygun biçimde giyindirerek dışarı çıkarın. "Çocuğum her an hasta olacak!" tedirginliğinden kurtulmaya çalışın. > Anne baba olarak boş zamanlarınızda çocuğunuzla oyun oynayın. En sevdiği şeyi sizinle yapması, çocuğunuzun size olan bağlılığını kuvvetlendirecektir. GÜVENİNİ SARSMAYIN > Daha az televizyon izleyerek endişelerinizi azaltın. Özellikle olayları abartılı biçimde sunan haber programlarını izlemeyin. Bu tarz haber programları, sizin, eviniz dışındaki her yeri güvensiz yerler olarak algılamanıza neden olacaktır. > Çocuğunuza, şiddet içeren program ve filmleri izlemesine müsaade etmeyin. Özellikle küçük yaşlarda bu tarz program izlenmesi çocuğun özgüven gelişimini olumsuz yönde etkiler. > En önemlisi de çocuğunuza güvenin ve kesinlikle onun güvenini sarsacak davranışlarda bulunmayın. Eğer çocuğunuz size güvenirse kendisinden beklenmeyen yanlış bir davranışta bulunduğunda, bu konuyu sizinle paylaşacaktır. Aksi takdirde, size güvenmezse hatalarını gizleme eğiliminde olacaktır. PENCERELER Utku Öztürk Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com Piramitler ilk yapıldığı yere 5 km uzaktaymış > 4.8 kilometre güneyde: Mısır piramitleri şu anda, inşa edildikleri asıl yerden 4.8 kilometre güneyde bulunuyor. Bu da 4500 yılda dünyanın yüzeyinin nasıl değiştiğini gösteriyor bize. > 70 tonluk kaya ve 2000 kişi: En büyük piramitlerden olan Keops Piramidi, 2 milyonu aşkın taş bloklardan inşa edilmiştir. Bu taş bloklar da ortalama 2 ton ağırlığındadır ve piramitlerin yapıldığı yere taşınması için en az 60 kişi gerekmektedir. 60 kişi size çok gelmesin. Piramitte bazı kaya blokları var ki bunlar 70 ton ağırlığındadır ve üstelik zeminde değil 40 metre yükseklikte bulunmaktadır. Onları taşımak için de neredeyse 2000 kişi gerekmektedir. > Taşlar taşınmamış da olabilir: Bu ağırlıktaki taşların o yüksekliğe taşınması teorisinden daha mantıklı bir teori de var. Bu, tabii ki "piramitlerin uzaylılar tarafından yapıldığı" çürük hipotezi değil, taşların bulundukları yerde yapıldığı teorisidir. Teoriye göre bu taşların; yumuşak kireç taşından, natron tuzundan, kireçten veya kostik sodadan üretildiği düşünülüyor. BİLİYOR MUYDUNUZ? Tarihin ilk yivli topu > Yavuz Sultan Selim Han, Ridaniye Savaşı'nda, ileri görüşlü babası Sultan II. Bayezid'in buluşu olan "içi yivli topları" kullanarak büyük başarılar elde etmiştir. Fakat bugün tarih kitaplarımızda hâlâ II. Bayezid'in bu büyük buluşu: "Yivli top, 1868'de Almanlar tarafından bulunmuştur" diye okutulmaktadır. tweetçi twitter.com/twtci ardaerdik Biliyor musun şarkılara neden "parça" deniyor. İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik bir yanını tamamlıyor. yehso Selam, ben Windows Outlook. Arada bir yanlışlıkla basınca açılayım diye tasarlandım. ceriLevis Başbakan, Ajda'yı da Somali'ye götürüyormuş. "Bakın bu ablanız 350 yıldır yaşıyor" mu diyecek? GaniMujde Hiç tweet yazmayan Cem Yılmaz'ı takip eden 750 bin kişi. Şaka mısınız lem? pinkfreud Erkeğin yalan söyleyeni değil de, yalan söylerken yakalananı çok fena. Hem yalancı, hem beceriksiz. Duble ahmak. istiklalAkarsu Çeyrek altının fiyatı yakında yarım altını bile geçebilir. alirizaesin Merhaba, ben "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" sözündeki yüzmenin deri yüzmek olduğunu yıllar sonra fark edince hiç renk vermemiş kişisi. resulertas Show Tv Doktorlar dizisinin 4. sezonda branşlara ayrılacağını, seyircilerin uzmanlaşmak istedikleri alana göre branşlarını seçmelerini istedi. yektakopan "Bütün yaz kitap okudum!" dedi. Dört tane kişisel gelişim, iki tane diyet kitabi okumuş. Hala mutsuz, umutsuz ve biraz kiloluydu. kalemin yazdıkları İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır. Yunus Emre PAYLAŞIM MERKEZİ Herkesin kendi dili > Fransızca konuşmanın yaygın olduğu dönemlerde ülkenin ünlü yazarlarından biri günlük işlerinde kendi dili yerine daha çok Fransızcayı tercih ediyordu. Yazar, bu dilin çok mükemmel olduğunu söylüyor, bu dili ne kadar çok iyi bildiği için kendisiyle övünüyordu. Yazarın oğlu bir gün babasına "Baba Fransızcayı sen mi yoksa daha iyi biliyorsun, yoksa Victor Hügo mu?" dedi. Baba çocuğunun bu soruyu yöneltmedeki maksadını anlayarak şöyle dedi: "Victor Hügo, Fransızcayı benden iyi bilir ama ben de Türkçe'yi ondan iyi bilirim"... GOOGLE ARENA Arama motorlarına göre karşılaştırma E-POSTA 130 milyon MEKTUP 18 milyon KEPEK EKMEĞİ 800 bin RAMAZAN PİDESİ 400 bin İLİM 6.6 milyon EDEP 3 milyon En korkunç sürüngenlerden biri olan timsahların ter bezleri yoktur bu sebeple terleyemezler. Bu hayvanlar vücutlarını havalandırmak için ağızlarını sürekli açık tutmak zorundadırlar. etkili- yorum İbrahimCEBECİ icebeci@ihlaskoleji.com Yine rekor kırdık! Türkiye'de günde 5 milyon ekmek çöpe gidiyormuş, bunun da 2 milyonu İstanbul'a aitmiş. Bu rakamlar günlük değil de yıllık bile olsa insanın dudaklarını uçuklatacak cinsten. Fakat rakamlar ülkemizde sadece ve sadece bir günün bilançosu. Herhâlde, bu acı tablo her geçen sene daha da artacak ve sürekli, kendi rekorumuzu kendimiz kıracağız. Yukarıda sadece ekmek israfından bahsettik! İsterseniz bir çırpıda diğer israflara da, dolayısıyla diğer rekorlara da bir göz atalım: Lokantalarda, özellikle açık büfe yemeklerdeki yemek israfı, boşa yanan lambalar ve elektrik israfı, boşa akan musluklar ve su israfı, hele bir de zaman israfı var ki sormayın gitsin! Rekorların rekoru da zaman israfında olsa gerek. Somali... Son günlerde maalesef açlıkla ön plana çıkarak dünya kamuoyunun gündemine oturmuş fakir bir ülke... Çok şükür ki orada açlıkla mücadele eden insanlara yine Türkiye sahip çıktı. Peki, bu tür insanlara sadece bu tür günlerde mi sahip çıkacağız? Tabağımızdaki tereyağlı pilav, fırındaki sıcacık ekmek, nefis kokusuyla mercimek çorbası, insanın iştahını kabartan kızarmış piliç, fıstıklı baklava, güllaç vs. çöpe giderken neden Somali ve buna benzer ülkeleri aklımıza getirmiyoruz. Madem onları, göbeğimiz şişmiş ve yana yakıla soda ararken hatırlamıyoruz; bari kendi ülkemize, yakınımıza, gecekondulara, çöpleri kurcalayan insanlara bir bakalım. Bakalım ki vicdanımız biraz sızlasın ve böylece bazı değerlerin farkına varalım. Bazı şeyleri çoktan unuttuk; fakat insanlığımızı hatırlamanın vakti geldi de geçiyor. Tabağındaki yemeğin ve bardağındaki içeceğin hepsini bitirmek bazı çevrelerce ayıp sayılırken açlıktan kırılan insanların ayıbından nasıl kurtulacağız? Vur patlasın çal oynasınla günümüzü gün ederken, kilometrelerce uzunlukta iftar sofralarıyla rekor kırma peşindeyken, otuz kırk çeşit yemekten hangisini beğeneceğiz sıkıntısına (!) düşerken, Somali'de annelerin kucağındaki çocuklar ölmeye devam ediyor. Bunların hesabını nasıl vereceğiz! Bütün bunlara rağmen onları düşünmüyoruz, bari kendimizi düşünelim. Bugün onlara yarın bize; kıtlığın, felaketin ne zaman, nasıl ve kimleri vuracağı hiç belli olmaz. Çok geriye gitmeye gerek yok. 2007 yılını hatırlayalım: Üç beş ay yağmurun yağmadığı ve birçok barajın dibinin gözükmeye başladığı günler... Susuzluğa üç gün dayanamayan insanların, bir sene yağmur yağmazsa hâli ne olur? Büyük büyük barajlar, nehirler, yer altı suları susuzluğumuza ne kadar çare olur? Lâfı uzatmaya gerek yok, Allahü teala hiç kimseyi açlıkla, susuzlukla terbiye etmesin! Âmin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.