KILAVUZ OLUNMALI Birçok anne ve baba; okul çağındaki çocuklarına harçlık verip vermeyecekleri, vereceklerse ne zaman ve ne kadar vereceği konusunda kararsız olur. Oysa anne-babalar bu konuda çocuklarına kılavuz olabilir SORUMLULUK ALSIN Harçlık alan çocuk, paranın ne anlama geldiğini ve istediği şeylerden ne kadar alabileceğini öğrenir. Bu konudaki asıl amaç, çocuğun küçük yaşlardan itibaren para idaresi konusunda sorumluluk almasıdır. ONA BİR KUMBARA ALIN Çocuğunuza, harçlık olarak verdiğiniz paranın bir kısmını biriktirmesi için bir kumbara alabilirsiniz. Böylece çocuk, cep harçlığının bir miktarını kumbarasında saklama alışkanlığı kazanabilir. Bu yöntem, onlara, artırmanın veya tasarruf yapmanın önemini öğretir. > A. Faruk Levent Tüketim ve tüketicilikle ilgili tutum, davranış ve alışkanlıklar hayatın ilk yıllarında belirlenmeye ve şekillenmeye başlar. Aile, çocuğa diğer tutum ve davranışların yanında tüketim ve tüketicilikle ilgili rolleri de öğreten birincil kurumdur. Birçok anne ve baba; okul çağındaki çocuklarına harçlık verip vermeyecekleri, vereceklerse ne zaman ve ne kadar vereceği konusunda kararsız olur. Cep harçlığının verilmesinde anne babaların tavrı, çocuğun tüm hayatını etkileyecek tüketim alışkanlığı ve sorumluluk bilincinin kazanılmasında son derece etkilidir. Aynı zamanda geleceğin yetişkin tüketicilerine temel oluşturan çocukların tüketim alışkanlıkları da psiko-sosyal kimlikleri gibi 3-6 yaş döneminde gelişmeye başlamakta ve tüm hayatlarını etkilemektedir. Aileler harçlık verirken çocuklara bu konuda kılavuzluk edebilmelidir. Örneğin, verilen parayı nereye harcamaları gerektiği konusunda müdahaleci olmadan beraberce karar alınabilir. Paranın ne anlama geldiği, nasıl kazanıldığı, değeri ve nelere harcanabileceği çocuğa anlatılmalıdır. Bununla birlikte, çocuğa verilen paranın bir miktarı ile tasarruf yapılması gerektiği çeşitli yollarla çocuğa öğretilebilir. HarçlıK Vermenin FAYDALARI Harçlık alan çocuk, paranın ne anlama geldiğini ve istediği şeylerden ne kadar alabileceğini öğrenir. Bu konudaki asıl amaç, çocuğun küçük yaşlardan itibaren para idaresi konusunda sorumluluk almasıdır. Harçlık, çocuğun her istediğini alması ve her istediğini yapması için değil; paranın değerini öğrenmesi için verilir. Parayı nereye harcayacağı konusunda alternatifleri olan çocuk, harçlığını kullanırken seçimler yapmayı da öğrenir. Örneğin, almayı çok istediği herhangi bir şey için para biriktirmeyi ne kadar erken yaşta öğrenirse ileride de hedeflediği şeye sahip olmak için belirli bir süre sabretmesi gerektiğini daha kolay öğrenecektir. Özellikle ailenin karşıladığı temel ihtiyaçlarının dışındaki marka kıyafetler, çok istediği; ama anne ve baba tarafından pahalı bulunan veya alınması gerekli görülmeyen bir oyuncak için para biriktirmesi teklif edilebilir ya da daha önceden belirlenen bir sürenin sonunda istediği herhangi bir şey alınabilir. Miktarı YAŞINA UYGUN OLSUN Cep harçlığı konusunda, anne ve babalar için bir diğer önemli konu da uygun harçlık miktarının ayarlanmasıdır. Verilecek harçlığın miktarında, ailenin genel gelir düzeyi etkili olsa da dikkat edilmesi gereken bazı ortak noktalar vardır. Çocuğa verilen cep harçlığı arkadaşlarından ne çok fazla ne de çok az olmalıdır. Cebinde çok fazla para olan çocuk, her istediğini alabileceğini düşünebilir ve parasını harcama konusunda savurgan davranabilir. Ayrıca fazla harçlık, çocuğun ileriki yaşlarda tatminsizlik duygusu yaşamasına da sebep olabilir. Az miktarda para alan çocuk ise arkadaşları arasında yetersizlik duygusuna kapılabilir veya sahip olmak istediği ufak tefek şeyler için zaman zaman çalma davranışı sergileyebilir. Verilen harçlık, çocuğun yaşıyla doğru orantılı bir şekilde artırılmalıdır. Bu noktada, 6-10 yaş arasındaki çocuklara ufak miktarlarla harçlık verilmesi, 11 yaşından sonra ise haftalık olarak verilmesi önerilebilir. TUTARSIZ OLMAYIN ANNE BABALAR OLARAK ORTAK TAVIR SERGİLEYİN Anne ve babanın çocuğa verilen harçlık konusundaki tutarlılığı asıl amaca ulaşma noktasında hassas bir öneme sahiptir. Bu konuda gerek anne gerekse baba birbirleri arasında görüş alışverişinde bulunarak ortak tavır sergilemelidir. Örneğin anne belli bir miktar çocuğa harçlık vermişken babanın eşinden habersiz para vermesi bir takım problemlere zemin hazırlayabilir. Anne ve baba arasındaki bu tutarsızlığı fark eden çocuk, bu durumu kullanma yoluna gidebilir. Özet olarak bir çocuğun tüketim davranışlarını belirleyen ya da tüketici olarak sosyalleşmesini sağlayan en önemli kurum ailedir. Ailenin harçlık verirken bu paranın çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesine yardımcı olduğu akıldan çıkartılmamalıdır. Ayrıca anne-babanın hemen her konuda olduğu gibi harçlık verme konusunda da tutarlı ve bilinçli davranması gerektiği unutulmamalıdır. HARÇLIK ALAN ÇOCUKLAR... > İstedikleri bir şeyi elde etmek için para biriktirmeyi, beklemeyi ve sabretmeyi öğrenir. > Paranın ne aldığını ve istedikleri şeylerden ne kadar alabileceklerini öğrenir. > Harcamalarını kendi paraları ile yaparak paranın değerini anlar. > Tasarruf yapmayı öğrenir. > İstedikleri zaman istedikleri miktarda para alamayacaklarını, harcamaları için belli bir para miktarı olduğunu bilir. > Özgüven ve sorumluluk duyguları gelişir. > Aldığı harçlıkla kendini daha değerli hisseder. Bir birey olduğunun farkına varır. PENCERELER Utku Öztürk / Emre Erdoğan utku.ozturk@ihlaskoleji.com PAYLAŞIM MERKEZİ Cepteki tehlike Onsuz yaşayamayacağımızı düşündüğümüz cep telefonumuzla her konuştuğumuzda, aslında onunla yaşayamayacağımızı anlatıyor bizlere. İşte cep telefonunun kısa vadeli bazı zararları: > Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma > Kalp pilinin bozulma riski > Görüş alanında daralma > Yoğun stres ve yorgunluk hissi > İşitmede geçici aksaklıklar oluşması > Baş ağrıları ve sersemleme "Tweetçi" borastronaut Bütün üniversite hayatını kantinde geçirenlere normal diplomanın yanında "Serbest Meslek Erbabı" belgesi de verilsin, gençler rahat etsin. mesutbahtiyar Eskiden yapçak bir şey bulamadığımda buzdolabını açıp mal gibi amaçsızca bakardım. Şimdi kendimi mal gibi internete bakarken yakalıyorum. beyaztenlizenci 80 günde dünyayı dolaşacağıma, altın gününe katılıp 80 ev dolaşırım pasta börek bedava. Ev Hanımı (42). hoanes hoanes Bence parklardaki jimnastik aletleri halkın bedensel gelişiminden çok üreticiliğini geliştiriyor. Bisiklette barfiks çeken teyzeler var. brudermartin Bugün Türkiye'de fotoğraf sanatı bu kadar gelişmiş ise bunu; sümüklü çocuklara, buruşuk yaşlılara, vapurun etrafında uçuşan martılara borçlu... acimasiztweet New York'ta 5 Minare filminden sonra Mahsun Kırmızıgül yeni filmlerin çekimine başlasın; Utah dağın eteğinde..., Detroit bağlarında dolanıyorum... cilekli_seker Eskiden birbirlerine, "Öküz!" diye hitap edenler modayı takip edip "Angus!" diyorlar artık. ceriLevis Sevgili kadınlar; paralı, kültürlü, akıllı, romantik, yakışıklı ve evliliğe can atan birini istediğinizi biliyorum... Yok öyle biri, iyi geceler. kornelyus Her gece "Ya Rabbim sen Alman Devleti'ne zeval verme" diye dua ediyorsam bunun sebebi her an kesin dönüş yapabilecek yüz binlerce İsmail YK. erdilyasaroglu National Geographic'ten biri Tarkan'a "Belgeseli uzay istasyonunun ana bilgisayarı gibi seslendir abi" demiş. YAZILI YOKLAMA Soru: Deprem sırasında ortaya çıkan enerjiye .............. denir. (depremin magnitüdü) Cevap: Helal olsun! Soru: What is your mother's telephone number? Cevap: Annemin telefonunu veremem. Soru: Ovalar kaça ayrılır? Cevap: Dörde ayrılır: Yeşil ova, kurak ova, ağaçlık ova ve güllük gülistanlık ova. Soru: İnsanları hayvanlardan ayıran temel özellikler nelerdir? Cevap: İnsanların hayvanlardan çok derdi olması. Soru: Türkiye'nin özel konumunu açıklayınız. Cevap: Türkiye çok özel bir konuma sahiptir. BİLİYOR MUSUNUZ? Sivrisinek kovucu spreyler aslında sinekleri kovmaz, bizi onlardan gizler. Bu spreyler sivrisineğin alıcılarını bloke ederek bizim orada olduğumuzu anlamalarını engeller. SALİH UYAN salih.uyan@ihlaskoleji.com Etkiliyorum Öğretmenler Günü hangi gün? Okul koridorunda her zamankinden farklı bir hareketlilik vardı. Sağda solda toplanmış kadınlı erkekli veliler fısır fısır konuşuyorlardı: "Pes doğrusu!" dedi orta yaşlı, hafif kilolu bir kadın. "Dört buçuk sene okut, 6 ay kala çek git. Olacak iş değil!" "Umurunda mı senin benim çocuğum ayol!" dedi başka bir kadın. "Bulmuş yolunu gider tabi!" Hararetli konuşmalar, Muammer öğretmenin, koridorun ucunda gözükmesiyle birden bıçak gibi kesilmişti ki sessizliğin ortasında yüksek perdeden bir ses yankılandı: "Muammer hoca, acımıyor musun şuncacık çocuklara? Bekleyemedin mi altı ay daha?" Bu sesten cesaret alanlar hep birlikte söylenmeye başladılar. "Bir de gülüyorsun hoca!" diye bağırdı kır saçlı, pos bıyıklı bir adam: "Ayıp, ayıp!" Muammer öğretmen sınıfın kapısında durup: "Ben de çok üzülüyorum gittiğim için." dedi. "Ama çocuklarımla son görüşmemde onlara güler yüzlü hatıralar bırakmak istiyorum. Biliyorum, biraz suratımı assam, hepsi ağlayacak." Yaklaşıp gözlerinin içine baksalar, tortulaşmış, kopkoyu bir acıyı ve hüznü görebileceklerdi. Ama onlar uzaktan bakıp dudağının kenarında iğreti bir şekilde duran gülümsemeye sinirlenmeyi tercih ettiler. Muammer öğretmen bir şeyler daha söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı, sonra sadece, "Çocuklarımın üzülmesine dayanamıyorum!" deyip son dersine girdi. Bu kadar sevilen bir öğretmenin birden bire veliler tarafından aforoz edilmesine sebep, yılın ortasında öğretmenliği bırakıp Almanya'ya gidecek olmasıydı. Söylediğine göre iyi bir iş bulmuştu. *** Aradan dokuz ay geçti. Soğuk bir sonbahar günü 5-A sınıfının velileri okul müdürünün odasında toplanmış, az sonra dolacak boş gözleriyle birbirlerine bakıyorlardı. Müdüre bir şeyler anlatan omuzları çökük kadının, Muammer öğretmenin annesi olduğunu yeni öğrenmişlerdi. "Tedavi için Almanya'ya gitmemiz gerekince okula söylemesi için baskı yaptık. Ama o: "Ben öğretmenim anne!" diyordu durup durup. "Benim işim çocuklarımı mutlu etmek, onları üzmek değil!" Odadakiler taş kesilmiş gibi dinlerken yaşlı kadın konuşmasına devam etti. "Bir baba çaresiz bir hastalığa yakalansa, evladına kolayca söyleyebilir mi? Benim de 24 tane evladım var, nasıl söyleyeyim anne?" diyordu. Günlüğüne de şöyle yazmış: "Nasılsa bir sonraki..." Kadın aniden boğazına bir şey takılmış gibi yerinden kalktı. Yarım kalan cümlesini dişlerinin arasına sıkıştırıp pencerenin yanına gitti. Derin bir nefesle dudaklarının arasından dökülen son cümle bir süre havada asılı kaldı, sonra şiddetle sarsılan omuzlarına çarpıp parçalanarak simsiyah bir ağıt olup odaya dağıldı: "'Nasılsa bir sonraki buluşmamızda doyasıya ağlayacaklar, bari şimdi gülsün canlarım." Dediği gibi de oldu Muammer öğretmenin. Bir sonraki buluşmalarında, ertelenmiş gözyaşları sel olup Muammer öğretmenle birlikte toprağa karıştı