Bâtın ilminin önemi

A -
A +

Sual: Selefiyim diyen bir arkadaş, (Ledün ilmi, bâtın ilmi, keramet, evliya diye bir şey yok) diyor. Bu Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere aykırı değil mi? CEVAP: Bunu çok yazdık. Bu yazıda ledün ilminin önemini bildirelim. Ledün ilmi, Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlahi sırlara ait bilgilerdir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. İlm-i ledün sahibi olanlar, olaylardaki gizli sırları ve hikmetleri bilir. Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki: İlmi bâtından habersiz olanlar, tasavvuf kitaplarını okuyunca, âriflerin sözlerini küfür ve sapıklık sanıyorlar. Anlamadıkları marifet bilgilerine inanmayıp tasavvuf büyüklerine dil uzatıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan dinimizin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimse bid'at ehli ve sapıktır. (Hadika) Kehf suresinde geçen bir olay bâtıni ilimden, ilm-i ledünden bahsetmektedir. Ubey ibni Ka'b hazretleri bildiriyor ki: Resulullah şöyle anlattı: Musa aleyhisselam, kavmine, (İnsanların en âlimi benim)dedi. Allahü teâlâ, onu ikaz edip (Denizlerin birleştiği yerdeki kulum senden âlimdir) buyurdu. Musa onu nasıl bulacağını sordu. (Bir sepet içine balık koy, balık nerede kaybolursa oradadır) buyurdu. Musa, sepete bir balık koyarak Yuşa ile birlikte yola çıktılar. Bir kayanın dibinde uyudular. O sırada sepetteki ölü balık canlanıp denize yüzerek gitti. Denizde izi belli oluyordu. Yuşa buna hayret etti. Bir müddet daha yol aldıktan sonra Musa, gence, (Yorulduk, gıdamızı getir) dedi. Halbuki Musa emredilen yere kadar yorulmamıştı. Genç: (Biz uyurken balığın denize gittiğini söylemeyi unuttum) dedi. Geri dönüp oraya geldiklerinde, orada elbisesini üstüne örtmüş birisini gördüler. Bu Hızır idi. Musa ona selam verdi. Hızır, (Sen kimsin?) dedi. (Ben Musa'yım) dedi. Hızır, (Benî İsrail'in peygamberi Musa mı?) diye sordu. (Evet. Bildiğin ilimlerden bana öğretmen için seninle gelebilir miyim?) dedi. Hızır, (Benimle arkadaşlığa sabredemezsin. Çünkü Allah'ın bana bildirdiği ilmi sen bilmezsin, sana bildirdiği ilmi de ben bilmem) dedi. Musa, (İnşallah beni sabredenlerden bulursun) dedi. Hızır da, (O halde, yaptığım işlerin hikmetini sorma) dedi. Deniz kenarına gittiler, az sonra gemi geldi. Hızır'ı tanıdıkları için gemiye bunları ücretsiz aldılar. O sırada bir serçe gemiye kondu ve denizden bir iki damla su aldı. Hızır, (Ya Musa, benim ilmimle senin ilmin, şu serçenin denizden aldığı su kadar değildir) dedi. Sonra geminin bir tahtasını söküp attı. [Açılan delikten gemi su almaya başladı.] Musa, dayanamayıp, (Adamlar bizi ücretsiz gemiye bindirdiler. Sen gemiyi mi batıracaksın?) dedi. (Ya Musa, sen benimle yoldaşlığa dayanamazsın demedim mi?) dedi. Musa, (Mazur gör, unuttum) dedi. Hz. Musa sabretseydi... Gemiden indikten sonra, oynayan çocuklara rastladılar. Hızır, çocuğun birini tutup öldürdü. Musa yine dayanamayıp, (Ortada bir şey yokken, suçsuz yere bir cana nasıl kıyarsın? Ne kötü şey bu) dedi. Hızır, (Ya Musa, sen benimle arkadaşlık yapamazsın demedim mi sana?) dedi. Musa, (Bunu da mazur gör. Bir daha işine karışırsam, arkadaşlığı bırakırsın. Çünkü artık yüzüm kalmaz) dedi. Nihayet bir köye geldiler. Köylüler onları misafir etmedi, yemek istediler, köylüler vermedi. Orada yıkık bir duvar var idi. Hızır eli ile [kerametle] duvarı kaldırıp doğrulttu. Musa, bu işe de hayret edip (İsteseydin ücretle yapardın) dedi. Hızır, (Ya Musa, artık ayrılma zamanımız geldi) dedi. Musa aleyhisselam eğer sabretseydi, çok ibretli olaylarla karşılaşacaktı.(Buhari)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.