Dindeki farklı yorumların sebebi

A -
A +

Bugün İslam aleminin durumu ortada. Her kafadan bir ses çıkıyor. Birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyor. İslam adına kimisi kafa kesiyor, kimisi katliam yapıyor. Halbuki İslam tarihi boyunca gerçek Müslümanlar terörden, anarşiden hep uzak durmuşlar. Bırakın insan öldürmeyi hayvanlara bile eziyet, zulüm yapmamışlar. İslamı farklı anlama, nakli bırakıp akli, felsefi yorumlara sapmayla ortaya çıkmıştır. Bunun böyle olacağını Ehli sünnet İslam âlimleri bildikleri için, Müslümanları dini konularda akli yorumlardan, felsefeden uzak tutmuşlar, hep nakli esas almışlardır. Çünkü felsefe, dini bir tarafa bırakıp her şeyin aslını akıl ile aramayı, böylece akıl ile neticeye varmayı kendine gaye edinmiştir. Halbuki, sadece akıl ile neticeye varmak mümkün değildir. Çünkü düşüncenin doğrusu da yanlışı da olur. Nitekim, her felsefeci, kendisinden önceki düşünce sisteminin yanlış olduğunu söyleyip, kendisi yeni bir ekol, yeni bir düşünce sistemi kurmuştur. İslâm âlimleri ise birbirlerini tasdik etmişler, hiçbiri, bir diğerini yalanlamamıştır. Çünkü hepsinin kaynağı birdir. Kendi akıllarını ön plâna çıkarmayıp, neticeye varmada dinin bildirdiklerini esas almışlardır. Kaynak aynı olunca, netice de aynı olmuştur. İslam âlemine aklı, felsefiyi ölçü olarak sokan İbni Sina, Farabi.. gibi felsefecilerdir. İslam âlimleri bunların hatalarını yanlışlarını tek tek ortaya çıkartmışlardır. İslâm âlimleri her düşünceyi incelemişler. Doğruyu, yanlışı bildirmişler. Müslümanların tehlikeye düşmesine meydan vermemişlerdir. Örneğin İmam-ı Gazali hazretleri, İbni Sina ve Farabi'nin, 20 konuda İslam inancına ters düştüğünü söylemiş, bunlardan üçünün ise açık küfür olduğunu bildirmiştir. Bunlar: 1- Ahırette, beden diriltilmeyecek azaba ve mükafata uğrayacak beden değil ruhtur. 2- Kainat sonradan yaratılmamıştır, ezelden beri vardı. 3- Allah külliyatı, bütünü bilir; cüzziyatı, küçük şeyleri bilmez. (el-munkız, 23-24) İbrahim bin Hamevi ise şöyle söylemektedir: "İmam-ı Gazali'nin yaşadığı devir ile daha sonraki devirlerde yaşayan muteber alimler, İbni Sina ve Farabi'nin mutlak küfrüne hükmetmişlerdir." (İbni Hacer, Lisan'ul mizan, II.293) Meşhur tarihçi İzzettin İbnül Esir ise, İbni Sina'nın, Alaüddevle Ebu Cafer ibn Kakeveyh'in hizmetine girdiğini, bu zatın inancının bozuk olduğunda şüphe olmadığını, bu bozukluğu sebebiyle İbni Sina'yı ilhad, (Dinsizlik) ve Şeriatın reddi yolunda eserler yazmaya teşvik ettiğini bildirmiştir. ( El- Kamil IX.456) Birçok darül hadiste hocalık etmiş eser sahibi bir âlim olan fakih ve muhaddis İbnüs Salah Şehrezuri, "İbni Sina İslam âlimlerinden değildir, belki ins şeytanlarından bir şeytandır" demiştir. (İbnül İmad, III.237) Bozuk fikirleri ile dini İslamda büyük yara açmış olan İbni Teymiyye bile, İbni Sina ve Farabi gibi felsefecilerin yıkıcı fikirleri karşısında sessiz kalamamış bunların küfre düştüklerini açıkça söylemiştir. Aristo'nun takipcisi İbni Sina ve Farabi gibi filazofları, İslam âlimlerinden farklı olarak, kainatın ezeli olduğunu, bedenin diriltilmeyeceği, azabın ruha olacağını söyledikleri için "mülhidler" sınıfına sokmuştur. Ona göre, bunlar İslam âlimi değil felsefecidirler. Zira o devrin kadılarından birine, İbni Sina İslam filozoflarından mıdır" diye sorulduğunda, İslamda filozof olmaz" cevabını vermiştir. (Mecmuül fetava IX.186) Aynı kitapta, İbni Sina zındıklıkla, dehrilikle ve batinilikle itham edilmiştir. Zaten, İbni Sina'nın yetiştiği aile ortamı da uygun bir ortam değildi. Çünkü, babası ve ağabeyi mülhid Batıni Karamitilerin halefleri olan Fatimi bir aileden idi. Bu sebeple felsefeye merak sardığını bizzat İbni Sina kendisi söylemektedir. (Mecmuül fetava IX.134)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.