İ­şin as­lı mu­hab­bet­tir

A -
A +

Hik­met eh­li zat­lar bu­yu­ru­yor ki: Ehl-i sün­net âlim­le­ri­ni, ev­li­ya zat­la­rı se­ven ka­za­nır; çün­kü işin as­lı mu­hab­bet­tir. Mah­lû­ka­tın ya­ra­tıl­ma­sı­na se­bep olan, mu­hab­bet sı­fa­tı­dır. Şim­di­ki in­san­lar, hay­va­ni ya­ni nefs­le­ri­nin şeh­va­ni ar­zu­la­rı­na aşk di­yor­lar. Hâ­şâ! Aşk, mu­hab­bet, sı­fat-ı ila­hi­dir, mü­ba­rek­tir, muh­te­rem­dir, mu­kad­des­tir. Ce­nâb-ı Hak kal­bi­mi­ze, bu aş­kın bi­ra­zı­nı ver­miş. Bir kıs­mı­nı ve­rip de, bir kıs­mı­nı ver­me­mek ke­re­mi­ne ya­kış­maz. Azı­nı ve­ren, ço­ğu­nu da ve­rir, in­şal­lah. Ev­li­ya-yı ki­ra­mın ruh­la­rın­dan, ha­yat­tay­ken feyz alın­dı­ğı gi­bi, ve­fat­la­rın­dan son­ra da feyz alı­nır. Hat­ta ve­fat­la­rın­dan son­ra da­ha çok feyz ve­rir­ler. Ye­ter ki, sev­gi, mu­hab­bet ol­sun, Ehl-i sün­net iti­kâ­dı ol­sun, ha­ram iş­le­me­mek ol­sun. Bir de na­maz­lar kı­lı­nı­yor­sa, feyz ke­sil­mez, ar­tar. Ev­li­ya da, Al­la­hü te­âlâ­nın sı­fat­la­rıy­la sı­fat­lan­mış­tır. On­lar da, dün­ya­da dost­la düş­ma­nı ayır­maz­lar. Dost­la­ra yap­tık­la­rı iyi mu­ame­le­yi, dost ol­ma­yan­la­ra da ya­par­lar. Sev­me­yen­ler, dost­lar­la ka­rı­şıp ev­li­ya­nın hu­zu­ru­na ge­lir­ler. Ev­li­ya on­la­ra hiç kö­tü mu­ame­le yap­maz, dost­la­rı­na ol­du­ğu gi­bi, on­la­ra da ik­ram eder­ler, tat­lı ko­nu­şur­lar. On­lar da, (Bu adam, be­nim düş­man ol­du­ğu­mun far­kın­da ol­ma­dı­ğı için dost­luk gös­te­ri­yor) der. Ev­li­ya­nın dost­la düş­ma­nı ayır­ma­ma­sı, ni­met ver­mek ba­kı­mın­dan­dır. Yok­sa on­lar­la soh­bet et­mez­ler, on­la­ra git­mez­ler, dük­kân­la­rın­dan alış­ve­riş et­mez­ler. An­cak, on­lar ge­lir­se, kar­şı­la­şır­lar­sa ayırt et­mez­ler. Fa­kat dost­la­ra gi­der­ler, has­ta­sı­nı zi­ya­ret eder­ler, ce­na­ze­si­ne gi­der­ler, di­ğer­le­ri­ne git­mez­ler. Al­la­hü te­âlâ­nın fey­zi, her an, din­li din­siz her­ke­se ge­lir. Bu fey­zi alıp ala­ma­mak, ki­şi­nin ka­bi­li­ye­ti­ne bağ­lı­dır. Mür­şid-i kâ­mi­lin fey­zi, ta­lep­le ge­lir. Feyz gel­me­si­nin iki şar­tı var­dır: 1- Sev­mek: Sev­mek edeb­le olur. Edeb, pe­ki de­mek, söz din­le­mek­tir. Mür­şid-i kâ­mi­le kar­şı say­gı­sız­lık ya­pı­lır­sa feyz ke­si­lir. 2- İnan­mak: İnan­mak, o za­tın bü­yük­lü­ğün­de zer­re ka­dar da­hi şüp­he et­me­mek de­mek­tir. Ehl-i sün­net âlim­le­ri­nin ki­tap­la­rı­nı se­ve­rek oku­yan, on­la­rın feyz ve be­re­ke­ti­ne ka­vu­şur. Ev­li­ya­nın ruh­la­rın­dan is­ti­fa­de ede­bil­mek için ba­zı şart­lar var­dır: 1- Ta­nı­mak, bil­mek: Şek­li­ni ve­ya is­mi­ni bil­mek de­ğil, mür­şid-i kâ­mil ol­du­ğu­nu bil­mek ve ka­bul et­mek­tir. 2- İnan­mak: Her sö­zü­nün ve işi­nin İs­la­mi­yet'e uy­gun ol­du­ğu­na inan­mak­tır. 3- Sev­mek: İta­at et­mek­le, be­ğe­ne­rek onun yo­lun­da git­mek­le olur. > Tel: 0 212 - 454 38 20 www.dinimizislam.com - www.mehmetalidemirbas.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.