Ateist bir arkadaş, "Evrende her şey kendiliğinden, tesadüfen olmuştur. Bunları yaratan bir şey yoktur" diyor. Herhangi bir varlığın tesadüfen olması mümkün müdür? CEVAP: Şu anda bilgisayarla yazıyorum. Bu aletin kendiliğinden olduğunu, bir ustasının olmadığını söylemek kadar anlamsız söz olmaz. Kâinattaki diğer şeyler de böyledir. Bu muazzam kâinat, tesadüfen olabilir mi? Basit bir örnek verelim. Bilgisayarın klavyesindeki tuşlara rastgele bassak, acaba anlamlı bir cümle meydana gelebilir mi? Peki bir sayfa yazacak kadar tuşlara rastgele vursak veya bir kitap olacak kadar tuşlara bassak, anlamlı, konusu olan bir kitap meydana gelebilir mi? Bunu biz yaparsak, anlamsız da olsa bir kitap dolusu yazı meydana gelir. Peki, klavye hiçbir etki olmadan kendi kendine çalışıp, anlamı ve konusu olan bir kitap yazabilir mi? Bir kayık yapıp denize açılmak istesek, önce ağaç bulmamız, sonra bundan tahtalar çıkarmamız, bunları belli birer ölçüde keserek çivilerle çakmamız gerekir. Sonra küreklerle çekerek istediğimiz yere gidebiliriz. Acaba tahta, çivi, keser, usta gibi şeyler olmadan, kayık kendiliğinden meydana gelir mi? Kendiliğinden istenilen yere gider mi? Yani, bir ağaç kendiliğinden oldu, kendiliğinden kesildi, kalaslara bölündü. Bu kalaslar kendiliğinden çivilenip kayık oldu. Bu kayık, kendiliğinden bir deniz buldu. Kürekler kendi kendine çekiliyor, kayık kendi kendine yüzüyor, rotasını biliyor ve istenilen yere gidiyor. Bunun olması mümkün mü? Bugün robotlar yapılıyor. Muazzam işler yapıyorlar. Bu kayık örneğini bir robot yapabilir. Ama bu robotu da bir yapanın olması gerekiyor. Yani kendiliğinden olması mümkün olmuyor. Kitabın, kayığın, bilgisayarın tesadüfen meydana geleceğini kabul etmeyen kimse, baştan başa bir sanat eseri olan bu muazzam âleme tesadüfen yaratıldı diyebilir mi? Yahut şuursuz, cansız tabiat yaratmıştır diyebilir mi? Elbette diyemez. Hesaplı, planlı, ilimli, sonsuz kuvvetli bir yaratıcının yaptığına şeksiz, şüphesiz inanmaya mecbur kalır. Kâinata bakılınca, her şeyin bir nizam intizam içinde olduğu, hiçbir şeyin başıboş olmadığı görülür. Fezada saatte 1600 km. hızla dönmekte olan, içi ateş dolu bir gezegen olan dünyanın üzerinde, yalnız yer çekimi kuvveti ile kalarak yaşaması ne büyük bir harikadır. Bunu tesadüfe bağlamak ne kadar yanlıştır. İnsan kendine baktığı zaman, bir damla sudan, göz, baş, kan, sinir gibi vücudunun bütün organlarının ve akıl ve ruhunun yaratılmış olduğunu görür. Bunu kendisinin yaratmadığını, bir yaratıcının bulunduğunu zaruri olarak bilir. Tesadüfen muazzam bir vücudun meydana geldiğini düşünmek akla uygun olmaz. Vücuttaki organların yerli yerinde yaratılışını, hiçbir uzuvda eksiklik ve fazlalığın bulunmayışını görür ve bunları yoktan yaratanın kudretini anlar. Bütün akıllılar bir araya gelse, insanın şeklinden daha mükemmelini düşünemezler. İki el yerine üç veya dört el olsa veya göz, başka bir yerde olsa daha iyi olurdu denemez. Her organın en uygun şekilde yaratılmış olduğunu görür. İnsan ne düşünürse düşünsün eksik olur. Allahü teâlânın yarattığı ise en mükemmeldir. Buradan da anlaşılıyor ki, insanı ve her şeyi yaratan Allah, sonsuz kudret sahibidir. İnsan, canlı veya cansız bir mahluka, mesela suya, havaya, Güneş'e, Ay'a baksa, bunların faydalarını düşünse, yine yaratıcının büyüklüğünü, kudretini anlar. Ancak, Ona giden yolu Müslüman olmadıkça bulmuş sayılmaz.