İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Resulullaha uymak demek, İslamiyet'e uymak ve küfrü ve kâfirliği yok etmeye çalışmaktır. Çünkü İslam ile küfür birbirinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, öteki bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey bir arada bulunamaz. Birisine kıymet vermek, ötekini aşağılamak olur. Kur'an-ı kerimde, Tevbe suresinin 73. âyetinde mealen, (Ey Resulüm, kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et! Onlara sert davran) buyuruldu. Çok merhametli olan Peygamberine, kâfirlerle cihat etmeyi, onlara karşı sert davranmayı emrediyor. Bundan anlaşılıyor ki, İslam'a saldıranlara sert davranmak da, yüksek ahlakın gereğidir. İslam'a izzet vermek, kıymetini artırmak için, küfrü ve kâfirleri kötülemek, onları aşağı tutmak lazımdır. Böyle kâfirlere kıymet vermek, onları yüksek tutmak, İslamiyet'i ve Müslümanları kötülemek, aşağılamak olur. Kâfirlere kıymet vermek demek, onları üstün tutmak, karşılarında eğilmek olmakla beraber, onlarla birlikte bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur. İslam düşmanlarından, İslamiyet'e saldıranlardan, köpekten kaçar gibi kaçmak, onların pis ve alçak olduklarını bilmek lazımdır. İslam dinine saldıran, bir mevki', makam sahibi ise ve bir Müslüman'ın bu kimseye bir işi düşerse ve bu işi muhakkak onun yapması gerekirse, tuvalete gider gibi, işi bitirinceye kadar yanına gidilir. Fakat, yine o alçağa kıymet verecek bir şey söylenmez ve böyle bir hareket yapılmaz. Olgun bir Müslüman, onun yüzünü görmemek için, o işinden bile vazgeçer. Onun zehirli, zararlı sözlerini işitmekten, Cehennemlik yüzünü görmekten kurtulur. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde böyle kâfirlerin kendisine ve sevgili Peygamberine düşman olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın ve Onun Resulünün düşmanları ile düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur. Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşitli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allah'ın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazifeleri yapmaya sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür. Kâfirlerle arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman sanır, kelime-i tevhid söyler, Müslüman'ım der. Halbuki kâfirlerle, görüşerek, onun Müslümanlığı, imanı saf kalmaz. Hatta, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. (1/163) "Onu hemen değiştir" Urvetülvüska Muhammed Masum Faruki hazretleri buyuruyor ki: Hz. Ömer'e, (Hireli bir kâfir var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dendi. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi. Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer'e (Gayri müslim kâtibim çok işe yarıyor) dedim. "Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, kâfirleri sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?" dedi. Ben de, "Onu dini için değil, kâtipliği için aldım" dedim. "Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah'ın uzaklaştırdığına yaklaşma" dedi. "Ama Basra'yı onunla idare ediyorum" dedim. "Kâfir ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Derhal onu değiştir"dedi. (3/55) Bir hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ, hakkı Ömer'in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi] Bildirilen âyet ve hadisler ile din büyüklerinin yazıları, kâfirleri sevmenin, onlarla arkadaşlık yapmanın caiz olmadığını açıkça göstermektedir.