Kur'an-ı kerimden iki kıssa

A -
A +

Abdulgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki: İlmi bâtından habersiz olanlar, tasavvuf kitaplarını okuyunca, âriflerin sözlerini küfür ve sapıklık sanıyorlar. Anlamadıkları marifet bilgilerine inanmıyorlar. İbni Arabi, Abdülkadir Geylani, Mevlana Celaleddin Rumi, Seyyid Ahmed Bedevi, İmam-ı Şarani ve İmam-ı Busayri gibi tasavvuf büyüklerine dil uzatıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan, Muhammed aleyhisselamın dininin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid'at ehli ve sapık denir. (Hadika) Süleyman aleyhisselam, "Sebe Melikesinin tahtını bana kim getirebilir?" dedi. Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalkmadan önce onu getiririm, buna gücüm yeter" dedi. İlmi ledün [ilmi bâtın] sahibi olan vezir Asaf bin Berhiya ise, "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi ve bir anda getirdi. (Neml 38-40) [Vezir de, cin de peygamber değildi. Vezir bu işi kerametle yapmıştı. Cin müslüman ise kerametle, kâfir ise sihirle yapacaktı.] Kehf suresinde ledün [bâtın] ilmi hakkında bahsedilen kıssa özetle şöyledir: Hz. Musa, "Ya Rabbi, bâtın ilmini bilen zatı nerede bulurum?" diye sordu. Allahü teâlâ da, "Ya Musa, yola çık, çantana koyduğun balık canlanıp denize gittiği yerde, onu bulursun" buyurdu. Hz. Musa, Hz. Yuşa ile yola çıktı. Bir pınarın yanına geldiler. Bu pınar âb-ı hayat idi. Bu suya dokunan ölü canlanırdı. Bu sudan bir damla balığa değince, balık canlanıp denize gitti. Hz. Musa, denilen yerdeki zatı görüp ona, "Bana bâtın ilmini öğretir misin?" dedi. O zat, "Allah'ın bana öğrettiği ilmin hepsini sen bilmezsin. Bu yüzden de yaptıklarıma sabredemezsin" dedi. Hz. Musa, "İnşallah beni sabredenlerden bulursun" dedi. O zat, "Ya Musa, tuhafına gitse de, yaptıklarımdan bana bir şey sormayacaksın" dedi. O zat, ücretsiz bindikleri gemiyi delince, günahsız çocuğu öldürünce ve bir duvarı ücretsiz yapınca Hz. Musa sebebini sordu. O zat, "Gemiciler on kardeşti. Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebeyi, sağlam gemileri gasp ediyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca almaktan vazgeçecekti. Biz de iyiliğe iyilik ettik. Günahsız çocuğun ana babası salih idi. Çocuk büyüyünce, küfre zorlayıp ana babasına zulüm ve işkence edecekti. Bunun yerine neslinden 70 peygamber meydana gelecek hayırlı bir evlat vermesi için dua ettim. Doğrulttuğum duvar, yetimlere aitti. Babaları duvarın altına bir hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana çıkacak, başkaları alacaktı. Yetimlere de bir iyilik etmiş olduk. Musa aleyhisselama ilmi bâtından bahseden o zatın evliyadan Hz. Hızır olduğu bildirilmiştir. Kur'an-ı kerimdeki bu iki kıssa, bâtın ilmine sahip keramet ehlinin bulunduğunu açıkça bildirmektedir. İlmi bâtın, ilmi zahirden ayrılmaz. Her ikisine kavuşanlara, Ulema-i rasihin denir. Hz. Ebu Hüreyre, (Resulullahtan iki ilim aldım. Birisini size bildirdim. İkincisini bildirmedim, çünkü anlayamazsınız) dedi. Birincisi, İlm-i zahir, ikincisi İlm-i bâtın'dır. Bunu ancak, evliya ve sıddıklar bilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.