Müdahene ve müdara

A -
A +

Bu iki kelimeden, Müdahene, gücü yettiği hâlde, haram işleyene mani olmamak, dalkavukluk yaparak, birinin gönlünü alırken, İslâmiyetin dışına çıkmak, günaha girmektir. Müdara ise, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermek, insanlarla iyi geçinmek, İslâmiyetin dışına çıkmadan, güler yüz göstermek gönlünü almaktır. Müdahene, dünyalık ele geçirmek için, dinden taviz vermektir. Haram işleyenlere olan saygısı yahut dine olan bağlılığının gevşekliği, müdaheneye sebep olur. Fitne olmadığı, yani dinine veya dünyasına veya başkalarına zarar olmadığı zaman, haram ve mekruh işleyene mani olmak gerekir. Mani olmamak, susmak haram olur. Hadis-i şerifte, (Allaha isyan edenlerle gezip tozan, günah işleyene gücü yettiği hâlde, ses çıkarmayan, müdahene eden, kabrinden maymun ve hınzır şeklinde kalkar.) buyuruldu. Müdahene etmek, haram işlemeye razı olmayı gösterir. Susmak çok yerde iyi ise de, hakkı, hayrı söyleyecek yerde susulmaz. (Ya Resulallah, geçmiş ümmetlerden bir kısmına azap yapıldı. Hepsi öldü. Bunların arasında salihler de vardı) denildiğinde, (Evet, salihler de helak oldular. Çünkü, Allaha isyan olunurken susmuşlardı.) buyurdu. Bazı hiziplerin takıyye dediği şeye İslam âlimleri Müdara diyor. Kalbinde olanın aksini söylemek, itikadını, dini ve siyasi görüşünü saklamak demektir. Sırrını açıklayan kimse, çok defa söylediğine pişman olur, üzülür. İnsan, söylemediği sözün hâkimi, söylediğinin ise, mahkumudur. Keşke söylemeseydim, der. Malı ve eşyayı emin olarak saklayan çok kimse, sır saklayamaz. Hiç ummadığınız kimse, gizli sırlarınızı açıklayabilir. Bunlar tecrübe ile bildirilmiş gerçeklerdir. Onun için eskiden, (Zehebini, zihâbını ve mezhebini gizli tut!) derlerdi. Yani paranı, dini ve siyasi görüşünü, hizbini gizli tut demektir. Bu birkaç çeşittir: 1- Kâfirler arasında kalıp, malından, canından korkanın, onlara kalben değil de, dilden sevgi göstermesi câizdir. Kalbindekini gizlememek daha iyidir. Peygamberim diyen yalancı Müseyleme, doğru söyleyen bir sahabîyi şehit etmişti. Sahabinin inancını gizlemesi de caiz idi. Nitekim, müşrikler, Hz. Ammar'a, babası Hz. Yasir ve annesi Sümeyye hatuna işkence edip, "Lat ve Uzza putu, Muhammedin dininden iyi de" derler, demeyince de işkenceyi artırırlardı. Nihayet ana babası şiddetli işkence ile şehit edildiler. Hz. Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Ammar kâfir oldu dedikleri zaman, Resul-i Ekrem efendimiz, (Ammar kâfir olmadı, o baştan ayağa iman ile doludur. O, iki durumda karşılaştığında en doğru olanını tercih eder.) buyurdu. Demek ki küfür olan bir sözü, böyle durumlarda yalnız dil ile söylemek caizdir. Resulullah efendimiz, Hz. Ammar'a (Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle) buyurdu. 2- Kâfirlerin galip olduğu yerde gerçeği söylememek câizdir. Şâfiî'de, zâlim Müslümanlar arasında da câiz olur. Müslümanlar garip ve zayıf olduğu müddetçe kıyamete kadar her yerde câizdir. Çünkü, müminin kendinden zararı, mümkün olduğu kadar uzaklaştırması gerekir. 3- Malını korumak için de, gerçeği söylememek, mesela gaspçılar yakalayınca, parası olduğu halde yok demek caizdir. (Malını korurken öldürülen, şehit olur) ve (Müminin malı, canı gibi kıymetlidir) hadis-i şerifleri buna delildir. Çünkü, insanın mala ihtiyacı pek çoktur. Meselâ, su pahalı satıldığı zaman, abdest almak, farz olmaz. Teyemmüm etmek câiz olur. (Yarın müdara)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.