Hayvanlarda akıl ve nefs olmadığı için, ihtiyaçlarını bulunca kullanırlar. Yalnız bedenlerine zarar veren, kendilerini inciten şeylerden kaçarlar. İslam dini, rahat ve huzur içinde yaşamak için gereken şeylerden ve dünya lezzetlerinden faydalı olanları yasak etmiyor. Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, selim akla ve dine uymayı emrediyor. İnsanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor. Bunun için, selim akla uymayı emredip nefse uymayı yasak ediyor. [Selim akıl yalnız peygamberlerde bulunur.] Nefse uyan, İslamiyetin dışına çıkar. Çünkü nefsimiz hep kötülük yapmak ister. Allahın düşmanıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Esas düşmanın, seni öldürünce seni Cennete sokan veya onu öldürdüğünde sana sevap kazandıran kimse değildir. Asıl düşmanın, kendi nefsin, ailen ve evlâdındır.) [Deylemi] Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar, felaketlere sürüklenirdi. Nefs olmasaydı, insan, yaşaması ve medeni hayat için çalışmasında kusur ederdi. Nefs ile cihad sevabından mahrum kalırdı. Meleklerden daha üstün olma yolu kapalı kalırdı. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ahiret hakkında sizin bildiklerinizi hayvanlar bilseydi, yemek için et bulamazdınız!) [Beyheki] Yani hayvanlar ahiretteki azapların korkusundan dolayı, yiyip içmekten kesilirler, bir deri, bir kemik kalırlardı. İnsanlarda nefs olmasaydı, hayvanlar gibi, korkudan, yiyip içemez, yaşayamazlardı. İnsanların yaşayabilmeleri, nefslerinin gafleti ve dünya lezzetlerine düşkün olması iledir. İslamiyet, nefsin helak edilmesini, yok edilmesini değil, terbiye edilmesini, ondan faydalanılmasını emretmektedir. Her hastalık, sebebinin zıttı ile tedavi edilir. Nefsin çeşitli arzularından kurtulmanın, ilacı, aza kanaat ve sabırdır. Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araştırmalı, bu sebebi yok etmeye, bunun zıddını yapmaya çalışmalıdır. Kötü huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak için çok uğraşmak gerekir. Çünkü insanın alıştığı şeyden kurtulması zordur. Kötü şeyler nefse tatlı gelir. İnsanın, kötü şey yapınca, arkasından riyazet çekmeyi, nefse güç gelen şey yapmayı âdet edinmesi de, faydalı ilaçtır. Mesela, bir kötülük yaparsam, şu kadar sadaka vereceğim, veya oruç tutacağım, gece namazları kılacağım diye yemin edilebilir. Nefs, bu güç şeyleri yapmamak için, onlara sebep olan kötü âdetini yapmaz. Kötü ahlâkın zararlarını okumak, işitmek de, faydalı ilaçtır. Bu zararları bildiren hadis-i şerifler çoktur. Bazıları şöyledir: (Güzel ahlâka sahip olun, güzel ahlâk Cennete götürür, kötü ahlâktan da çekinin, o da Cehenneme götürür.) [ibni Lâl] (Her günahın tövbesi vardır. Kötü ahlâkın tövbesi olmaz. İnsan, kötü huyunun tövbesini yapmayıp, daha kötüsünü yapar.) [Hatib] (Güzel ahlâk, günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlâk ise, sirkenin balı bozduğu gibi salih amelleri bozar.) [İbni Hibban] (Sıcak su buzu erittiği gibi, iyi huylu olmak, günahları eritir, yok eder. Sirke balı bozup yenilmez hâle soktuğu gibi, kötü huylu olmak, ibadetleri bozup yok eder.) [Taberani] (Güzel huy, Cennetin en üstün derecelerine kavuşturur. Nafile ibadetlerle bu derecelere kavuşulmaz. Kötü huy, Cehennemin dibine sürükler, bazen küfre sokar.) [Taberani] (Ya rabbi, kötü huy, kötü iş, kötü arzu ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.) [Ebu Davud]