Kalb hastalıklarının, yani kötü huyların en tehlikelisi, mal ve makam hırsıdır. Tarih boyunca bu hırs yüzünden nice canlar, nice devletler yok olup gitmişlerdir. "Hubbürriyaset" denilen, bu hastalığın tehlikesini şu hadis-i şerifler açıkça göstermektedir: "İki aç kurt, bir koyun sürüsüne girdiği zaman, yaptıkları zarardan, mal ve şöhret hırsının yapacağı zarar daha çoktur.", "İnsana zarar olarak, din ve dünya işlerinde parmakla gösterilmesi yetişir." İnsandan en son çıkacak huy, baş olma, emretme huyudur. Emir almak, peki demek İnsana en zor gelen şeydir. İnsanın malına, canına gelen çoğu zarar bu yüzden gelir: Günün birinde, gözünün biri kör olan bir adam, köyüne muhtar olmak ister. Bu uğurda varını yoğunu harcar. Fakat, gözünün biri yok diye köy halkı muhtar seçmez bunu. O da kızar köyü terk eder. Bir gün yolu garip bir köye düşer. Körler köyüymüş burası, herkesin gözü körmüş. Adam, "Hiç değilse benim bir gözüm var. Körler ülkesinde şaşılar kral olur, derler. Ben de buraya muhtar olayım" der. Körlerin gözleri yokmuş ama, elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Adam onların şaşkın şaşkın hallerine bakıyormuş. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu her işleri başkaymış. Bir gün körlerden biri, öteki körün malını çalmış. Tek gözlü adam bunu görmüş. Bağırarak ilan etmiş, bu malı falanca çaldı diye. Körler şüphe ile yaklaşmış bu söze. Kendisine, "Nereden biliyorsun o kadar uzaktan duyulmaz ki" demişler. Bu da, "Ben duymadım gördüm. Gözüm var benim. Görüyorum" demiş. Körler, göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun yıllar içinde çoktan unutmuşlar bu hissi. Bunun için sormuşlar: "Ne demek görmek, nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?" O da, "Anlıyorum tabii" deyince, "İnanmayız, imtihan edeceğiz seni" demişler. Adamı almışlar uzakça bir yere dikmişler. Tecrübeleriyle biliyorlarmış o uzaklıktan hiçbir şeyin işitilmeyeceğini. Sonra, "Anlat bakalım, şimdi biz ne yapıyoruz?" demişler. Adam anlatmış: "Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz. Şu ayağa kalktı, bu elini oynattı, beriki bacağını sallıyor vs..." Derken körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar: "Anlatmaya devam et!" O da cevap vermiş: "İçeri girdiniz göremiyorum ki!" Körler bilmedikleri için içeri girmenin ne olduğunu: "Ne olmuş yani içeri girmişsek. Elli santim fark etti, anlat anlat, diye ısrar etmişler. O da, "Arada duvar var görmüyorum" deyince körler, "Sen atıyorsun" demişler. "Demincek tesadüf etti. Bak şimdi bilemiyorsun!" "Çıkın dışarı söyleyeyim." " Bu kadar uzaktan duyunca; ha içerisi, ha dışarısı, ne çıkar yani." "Ben duymuyorum, ben görüyorum" diyormuş adam. "Öyle şey olmaz, demişler. Sende bir bozukluk var. Saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun. Hekime muayene ettireceğiz seni!" Adamı yaka paça köyün hekimine götürmüşler. Hekim de kör tabii. Elleriyle yoklayarak muayene etmeye başlamış adamı. Yoklamış yoklamış ve parmaklarını adamın yüzünde gezdirirken, "Buldum, bozukluk burada!.." demiş. Adamın açık olan gözünü kastediyormuş. "Saçmalaması bundan dolayı, ben şimdi hallederim, düzeltirim onu..." diyerek, parmağını bastırdığı gibi gözünü çıkartmış adamın. "Şimdi normale döndü, o da bizim gibi oldu artık" demiş. Böylece, baş olma sevdası ile körler ülkesinde muhtar olmaya kalkışan tek gözlü adam diğer gözünden de olmuş. > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com