Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) buyuruldu. Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz. Oruç tutmamayı mubah kılan özürler şunlardır: 1- Hastalık. Hasta olan veya oruç tutunca hastalığı artan kimse, oruç tutmaz veya tutuyorsa bozabilir. Hastaya bakan da, hasta hükmündedir. Hastaya bakmak için sıkıntıya girerse, oruç tutmayabilir. 2- Sefer: 104 km uzağa giden kimse, 15 günden az kaldığı yerde seferi olur. Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazaya sebep olacak bir durum olursa, orucu kazaya bırakmak caiz olur. Hadis-i şerifte, (Seferde, sıkıntı içinde oruç tutmak iyilik sayılmaz) buyuruldu. 3- Gebe ve emzikli olmak: Kendine veya çocuğuna bir zarar gelecekse, gebe ve çocuk emziren kadın oruç tutmaz. Hadis-i şerifte, (Allahü teala, gebe ve emziklinin orucunu tehir etti.) buyuruluyor. Çocuğu emziren kadın, ister kendi çocuğunu emzirsin, isterse başkasının çocuğunu emzirsin hüküm aynıdır. 4- Açlık ve susuzluk: Kendisine şiddetli açlık ve susuzluk meydana gelen kimse, ölüm tehlikesi varsa veya aklı gidecekse yahut hastalanıp bir zarara uğrayacaksa, orucunu bozabilir. 5- İhtiyarlık: Çok yaşlı kimse, oruç tutamayacak halde ise, oruç tutmaz, iyileşme ihtimali de yoksa, tutamadığı günler için fidye verir. 30 günün fidyesi 53 kg. undur. 6- İkrah: Birisi oruç tutana, (Orucunu bozmazsan seni öldürürüm veya bir uzvunu keserim) diye tehdit etmişse, dediğini yapmaya gücü yetiyorsa, ve blöf yapmıyorsa, oruçlunun orucunu bozması mubah olur. Uşur vermek Toprak mahsullerinin zekatına uşur denir. Fakir veya borçlu olanın da uşur vermesi gerekir. Fakat ticaret malı ve hayvan zekâtı böyle değildir. Borçlar düşüldükten sonra kalanı, nisap miktarını buluyorsa zekât verilir. İmam-ı a'zam hazretleri buyuruyor ki: (Mahsul topraktan alındığı zaman, az olsun, çok olsun onda birini veya kıymeti kadar altın veya gümüşü Müslüman fakirlere vermek farzdır.) İmameyn'e göre, uşur vermek için mahsulün bir yıl dayanıklı olması ve miktarının 1250 litreden [yaklaşık bir tondan] çok olması gerekir. Mesela yarım ton buğdayı çıkan fakir, İmameyn'in kavline göre uşur vermezse günaha girmez. Fakat zenginin yüz kg. buğdayı olsa onda birini vermesi gerekir. Uşur veren fakir, başkalarının verdiği uşru alabilir. Fakat zenginin zekât alması haramdır. Bir kimse tarlasının veya bahçesinin onda birini bir fakire verse, tarlasının veya bahçesinin kalan kısmının uşrunu yine her sene vermesi gerekir. Gülün uşru verilmez. Fakat ticaret niyetiyle yetiştirildiği zaman zekâtı verilir. Buğday ve arpanın uşrunu, arpadan vermek caizdir. Buğdayın uşrunu, başka yılın buğdayından veya undan da vermek caizdir. Zeytinin uşrunu ise zeytinyağı olarak vermek caizdir. Mal sahibi ile kiracı eşit mahsul almışsa, uşru yarı yarıya verirler. Ev bahçesine sebze yerine buğday ekilse, ev bahçesi olduğu için uşru verilmez. Ev bahçesi, ticaret niyetiyle yetiştirilirse uşru verilir. İhtiyaç için yetiştirilen sebzenin uşru olmaz.