Peygamber efendimizin kendiliğinden emrettiği veya yaptığı ibâdetlere Sünnet denir. Sünnet ikiye ayrılır: Sünnet-i hüda: Ezan okumak, cemaatle namaz kılmak gibi İslâm dininin şiarı olan müekked sünnetlerdir, başka dinlerde yoktur. Sünnet-i zevaid: Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin, ibâdet olarak değil de, giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi adet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Peygamber efendimizin böyle adet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların adetlerine bağlı olup, dinî hükümler değildir. Her ülkenin adeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin adeti zamanla değişir. Bununla beraber, adete bağlı şeylerde de, Resulullaha uymak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar.) Sünnet kelimesinin dinimizde üç manası vardır. (Kitap ve Sünnet) ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. (Farz ve Sünnet) ifadesindeki sünnet, Peygamber efendimizin emri demektir. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca İslâmiyet demektir. Bu sünnete uyanlara (Ehl-i sünnet) denir. Teke riayet etmek, yani bir şey yaparken 1, 3, 5, 7 gibi tek sayıda yapmak sünnettir. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, teke riayet edeni sever) buyuruldu. İmam-ı Rabbanî hazretleri, Mevlana Salih'e bahçeden birkaç karanfil getirmesini emretti. Onun, altı tane karanfil getirdiğini görünce buyurdu ki: (Bizim en aşağı talebemiz, en azından (Allahü teâlâ tektir, teke riayet edeni sever) hadis-i şerifini bilir. Teke riayet müstehaptır. İnsanlar müstehabı ne zannediyorlar? Müstehap, Allahü teâlânın sevdiği şeydir. Eğer dünya ve ahireti Allahü teâlânın sevdiği bir şey için verseler, hiçbir şey vermemiş olurlar.) Mübarek, şerefli ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak müstehaptır. Bunlara Sünnet-i zevaid denir. Ayakkabı, gömlek giyerken, saç tararken, misvak kullanırken, tırnak keserken, el, ayak yıkarken, mescide girerken, heladan çıkarken, sadaka verirken, yemek yerken, su içerken sağdan başlanır. Bunların zıttı olanları yaparken, mesela ayakkabı çıkarırken, taharetlenirken, sümkürürken soldan başlamak müstehaptır. Özürsüz, kasten bunların tersini yapmak tenzihi mekruhtur. Bir hadis-i şerifte de, (Allah sağdan başlamayı sever.) buyuruluyor. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca İslâmiyet anlamına gelir, bu sünnete uyanlara Ehl-i sünnet denir, diye nakletmiştik. Şeyhulislâm İbni Kemal Paşazade hazretleri, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu.) hadis-i şerifini açıklarken buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifteki sünnet, İslâmiyet demektir. Çünkü mümin, büyük günah işlese de şefaatten mahrum kalmaz. Nitekim hadis-i şerifte, (Ümmetimden, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) buyuruldu. (Ebu Dâvud) Görüldüğü gibi Ehl-i sünnet olan, günahı ne kadar çok olsa da şefaate kavuşur, Ehl-i bid'at olan ise, şefaate kavuşamaz. Bunun için her Müslüman Ehl-i sünnet itikadını öğrenmelidir. Sünnete uymayanlar, hadis-i şeriflere önem vermeyenler çoğaldı. Halbuki Resule uyan, Allaha uymuş olur. Kur'an-ı kerimde (Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur) buyuruluyor. (Nisa 80) Resulünün emri, kendi emrinden ayrı değildir. Onun için Kur'an-ı kerimde (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!) buyuruluyor. (Haşr 7) Peygamber efendimiz de, (Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz) buyuruyor. (Fütuh-ül gayb)