Ticarette adaleti gözeten, sadece sermayesini kurtarmış olur. Fakat kâr, ihsan edenedir. Aklı olan, ahiret kârını kaçırmaz. İhsan, emredilmeyen iyiliği yapmak demektir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti elbette çok yakındır.) [A'râf 56] İhsan veya cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. Bir de isar vardır. İsar ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir. İsar büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü teâlâ, bütün insanların en büyükleri olan Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki: (Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.) [Haşr 9] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [İbni Hibban] Müşteri, piyasayı bilmediği için veya malı beğendiği için yahut bu mala fazla ihtiyacı olduğu için, çok kâr vermeye razı olsa bile çok kâr istememeli! Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar, bunu daha bereketli bulurlardı. İtimat edene hile yapmak daha çirkindir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Satıcıya itimat eden müşteriden fazla para almak haramdır.) [Taberani] Fakirin malını fazla para ile almalıdır! Mesela dul kadınların eğirdiği ipliğine, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir! Bu suretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapan Peygamber efendimizin duasına mazhar olur. Zenginden mal alırken aldanmak sevap değildir. Malı zâyi etmektir. Pazarlık edip ucuza almaya çalışmalı! Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine: Siz çok sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? dediklerinde, (Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alış verişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır) buyururlardı. İhsanın en kıymetlisi fakirlere daha az kârla vermektir. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamette günahı çok bir kimseyi hesaba çekip derler ki: Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? Hayır yapmadım, yalnız çırağıma, (Fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle! İstediklerini yine ver, boş çevirme) derdim. Allahü teâlâ, (Ey kulum, bugün sen fakir, muhtaçsın. Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün ben de sana acırım) buyurup o kulu affeder.) [Müslim] İstenmeden borcu ödemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Borç alan, ödemeyi niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler dua eder.) [İ. Ahmed] Malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktiren zalim olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, her an, lanet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır.