Din düşmanları ve bid'at ehli çıkardıkları bazı sözlere hadis demişlerse de, Ehli sünnet âlimleri bu sözleri kitaplarına almamışlardır. Hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis yoktur. Kitabına uydurma hadis alan kimseye zaten İslam âlimi denmez. İslâm âlimleri, hadis uydurmanın ve uydurulmuş hadisi nakletmenin vebalinin büyüklüğünü bildikleri için, kitaplarına uydurma hadis almazlar. Çünkü hadis-i şerifte, (Benden duyduğunuz âyet ve hadisi tebliğ edin! Benî İsrailden bildirdiklerimi de söyleyin! Yalnız bana bilerek yalan isnat eden, cehennemdeki yerine hazırlansın!) buyuruluyor. (Buharî) Bu âlimlerin kitaplarındaki hadis-i şeriflere uydurma demek büyük bir insafsızlık ve cehalettir. Hanefilere göre, deniz haşaratı yenmez, diğer üç mezhebe göre yenir. Hanefi, diğer üç mezhebe sizin ictihadınız yanlış diyemediği gibi, üç mezhep de, Hanefi'ye sizinki yanlış diyemez. Bir hadise bir âlim mevdu derken, öteki sahih diyebilir. Bu âlimler, birbirine dil uzatmaz. Seyyid Abdulhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki: Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; "Bu hadis, Peygamber efendimizin sözü olamaz" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre hadis değildir, uydurmadır; fakat başka bir muhaddise göre sahih olabilir" demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Bana göre doğrusu bu der; fakat farklı ictihadda bulunan müctehide dil uzatmaz. Çünkü hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına dil uzatmamalı ve onların kitaplarında uydurma hadis var sanmamalıdır. Bir dergide, daha çok mezhepsizlerden şahit gösterilerek sahih olan birçok hadise uydurma damgası basılıyor. Biz de muhaddisleri ve İslam âlimlerini delil göstererek onların sahih olduğunu ispat ediyoruz. Uydurma hadise sahih demek ne kadar tehlikeli ise, sahih olan hadise uydurma demek, Resulullahın mübarek sözünü yalanlamak olacağından en az onun kadar tehlikelidir. Bir de İslâm âlimlerinin kitaplarından örnekler veriliyorsa, o âlime suizan edildiğinden ikinci bir tehlike meydana geliyor. Günümüzün mezhepsizleri Resulullahın varisleri olan bu âlimleri küçük düşürmeye çalışıyorlar. Şimdi verilen kaynaklara bakalım: Mezhepsiz Yusuf Kardavi bile delil olarak gösterilmiş. Halbuki bu mezhepsiz, resmen benim mezhebim yok diyor. Çağdaş fetvalar kitabına bakalım: "İnce çoraba meshedilir" diyor. Dört mezhepte de mesh caiz olmaz. "Fitil kullanmak orucu bozmaz" diyor. Hâlbuki dört mezhebde de bozar. "Haşhaş, kenevir ve tütün ekmek haramdır. Çünkü bunlar kötü yerlerde kullanılıyor" diyor. Bunlardan afyon, tıbda çok kullanılır. İlaç olarak az miktarda kullanmak ise caizdir. Kötü yerlerde de kullanılıyor diye haşhaş ekmeye haram demek, şarap yapılıyor diye üzüm yetiştirmeyi yasaklamaya benzer. "Hastaya Kur'an okumak, âyetleri muska şeklinde üstte taşımak haramdır" diyor. Bu mezhepsiz nasıl kaynak olur ki? Kardavi'den daha "süper mezhepsiz" olan Elbani de kaynak olarak gösteriliyor. O Elbani ki, İbni Teymiyeci, mezhepler üstü konuşan, telfıkı savunan bir sapıktır. Elbani'nin kitabını tercüme eden Ali Aslan, yanlış gördüğü bir yere şöyle bir not ilâve etmiş: "Elbani'nin bu fetvası, dört mezhebe muhaliftir. Dört mezhebe göre de altın kadınlara helâldir, bilinsin." diyor. Böyle kimseler nasıl kaynak ve kitapları niye tercüme edilir ki? (Devamı var)