Vahdet-i vücud ve İbni Arabi (2)

A -
A +

Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Onun hakkında konuşanlardan bir kısmı haddi aşıyor, bir kısmı büsbütün mahrum kalıyor. Evliyanın büyüklerinden olan Muhyiddin-i Arabi hazretleri, keşiflerindeki hatalardan dolayı büsbütün reddedilemez. Onun vahdet-i vücud bilgisi, görünüşte, Ehl-i sünnet itikadına uymuyor gibi görünüyorsa da, aradaki fark, yalnız sözde ve kelimelerdedir. (1/266) Kıyas ve ictihad, dinin 4 temelinden birisidir. Evliyanın ilhamları böyle değildir. Bunlara uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir. Tasavvufçuların, Ehl-i sünnete uygun olmayan sözlerine uyulmaz. Fakat, onlara iyi gözle bakarak dil uzatmamalı, şuursuz sözlerinden saymalıdır! (1/272) Şeyh-i ekberi [İbni Arabi'yi] caiz olmayan bazı bilgileri ile, yine makbuller arasında görüyorum. Evliya arasında bulunuyor. Onu reddeden, beğenmeyen tehlikededir. (3/77) İmam-ı Süyuti hazretleri, Tenbih-ul-gabi kitabında, İbni Arabi hazretlerinin büyüklüğünü vesikalarla ispat etmektedir. Ebüssüud efendi hazretleri de, ona dil uzatılamayacağına dair fetva vermiştir. Abdülgani Nablüsi hazretleri, İbni Arabi gibi büyük bir evliyaya dil uzatanın, cahil ve gafil olduğunu, bunların başında, İbni Teymiye'nin geldiğini bildirmektedir. (Hadika) Ehl-i sünnet âlimleri, Vehhabilerin ortaya çıkacaklarını, keramet olarak, bilmişler, bunlara, yıllarca önce cevaplar yazmışlardır. Bu âlimlerin başında, Muhyiddin-i Arabi, Sadreddin-i Konevi, Celaleddin-i Rumi, Seyyid Ahmed Bedevi ve İmam-ı Rabbani hazretleri gibi veliler bulunmaktadır. Vehhabiler, işte bunun için, bu evliya zatlara dil uzatıyorlar. İmam-ı Rabbani hazretleri, Hazret-i Mehdi gelince, Medine'deki bid'at işlemeye alışmış olan [vehhabi] âlimi öldüreceğini bildiriyor. Vehhabiler, İmam-ı Rabbani hazretlerini bu yüzden tenkit ederler. İbni Arabi hazretleri, Vehhâbîlerin Arabistan'da türeyeceğini ve bozuk yolda olacaklarını haber verdiği için, Vehhâbîler onu asla sevmez, şeyh-i ekber değil, -hâşâ- şeyh-i ekfer [en büyük kâfir] diye hakaret ederler. Ehl-i sünnet Müslümanlar, Vehhabilerin oyunlarına, tuzaklarına düşmemelidir. Bu zatın menkıbeleri çoktur. Biri şöyledir: Şeyh-i ekber hazretleri, Şam'da, kalbi para sevgisiyle dolu bir grup kimseye; (Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır) dedi. Orada bulunanlar bu sözü anlayamadılar. Rabbimize hâşâ hakaret etti sandılar. Epey kimse aleyhinde konuşmaya başladı. Vefat ettiğinde de, Şam halkı, kabrinin üzerine çöp döktüler. Ancak vefatından sonra onun ne mübarek bir zat olduğu meydana çıktı. İbni Arabi hazretleri (Sin, Şın'a gelince, Muhyiddin'in kabri meydana çıkar ve muradı anlaşılır) buyurmuştu. Osmanlı Sultanı Yavuz Selim Han, Şam'a geldiğinde; "Sin, Şın'a gelince, Muhyiddin'in kabri meydana çıkar" sözünün ne demek olduğunu firasetiyle anladı. [Sin'den maksat Selim, Şın'dan maksat Şam'dır.] Kabrini araştırıp buldurdu. Çöpleri temizleterek, kabrin üzerine güzel bir türbe, yanına bir cami ve imaret yaptırdı. Ayrıca Muhyiddin-i Arabi'nin, vefatından önce ayağını yere vurarak, (Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır) buyurduğu yeri tespit ettirip, orayı kazdırdı. Orada, küp içinde altın çıktı. Bundan, (Siz, Allahü teâlâya değil de, paraya tapıyorsunuz) demek istediği anlaşıldı. > Tel: 0 212 - 454 38 20 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.dinimizislam.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.