Yalan büyük günahtır

A -
A +

Yalan çok büyük günahtır. Ancak bazı yerlerde caiz olur. Savaşta, iki Müslümanı barıştırmak ve eşi ile iyi geçinmek için. Din düşmanlarının zararından korunmak veya Müslümanları korumak için yalan söylemek caizdir. Zalimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri, malını, günahını saklamak caizdir. İki Müslümanın, karı-kocanın arasının açılmasını önlemek için, malını korumak için, Müslümanın ayıbının meydana çıkmaması için, fakire ucuza satmak için pahalıya aldığı malı ucuza aldım demek ve benzeri olaylarda yalan caiz olur. Ölmemek için leş yemeye benzer. İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan iyidir. Bir arkadaş kravatım nasıl dese, biz beğenmesek de çok güzel demek günah olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Yalan üç yerde caizdir: Savaşta, çünkü savaş hiledir. İki müslümanı barıştırmak için, birinden diğerine iyi söz getirmek. Hanımını idare etmek için.) [İbni Lal] (İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı bir iş için söylenen söz, yalan sayılmaz.) [Müslim] (Eşini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim] İbni Erkam hazretleri, Hz. Ömer'e, (Eşim beni sevmiyor. Onunla nasıl yaşarım) dedi. Hz.Ömer, kadına (Eşine "seni sevmiyorum" dedin mi?) dedi. Kadın, "Bana yemin ettirdi. Ben de yalan söyleyemedim. Burada yalana izin var mı?" dedi. Hz. Ömer de, "Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, sevdiğini söyleyebilir" dedi. Düşmanın biri, oturmakta olan Hz. Ali'nin karşısına aniden kılıçla çıkıp, "Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?" der. Hz. Ali de, parmağı ile adamın arkasını gösterip "Peki ama iki kişiyle mi?" der. Düşman, arkadaki kim diye bakınca, Hz. Ali, hemen kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşmanı, "Bana hile yaptın" der. Hz. Ali de, (Savaş hiledir) hadis-i şerifini bildirip, "Ama sen de beni gafil avlayacaktın" der. Yani seninki hile değil miydi der. Hz. Sevban, (Bir mümine faydası dokunan veya bir müminin zararını kaldıran yalan hariç, her yalan günahtır) buyurdu. Yalan söylemek zorunda kalan, sözün manâsını değiştirerek, doğru söylemeyi tercih etmeli. Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı (Bu kadar çalıştın, zekat topladın, bize ne getirdin?) dedi. O da, (Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim) dedi. O, Allahü teâlâyı kastetti, eşi ise, Halifenin onu kontrol ettirdiğini sanıp, Hz. Ömer'in evine giderek, (Muaz, Resulullahın ve Ebu Bekr-i Sıddık'ın yanında emin idi. Siz niçin onun peşine adam takıyorsunuz?) diye söylendi. Hz. Ömer, işin aslını Hz. Muaz'dan öğrenince gülümseyip hanımına vermesi için ona bir miktar hediye verdi. Müşrikler, Hz. Ammar'ın ana babasını işkence ile öldürüp sıra ona geldi. Lat ve Uzza putu, İslamdan iyi demezsen seni de öldüreceğiz dediler. O da kâfirlerin işkenceleri üzerine dili ile söyleyince onu serbest bıraktılar. Bu olay üzerine şu âyet nazil oldu: (Allaha küfredenlere şiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde [küfre] zorlanıp, sadece dili ile söyleyenler hariç.) [Nahl 106] Resulullah efendimiz, Hz. Ammar'a (Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söylersin) buyurdu. Yalan söylemek zorunda kalan, kinayeli konuşmalı. Mesela birini evden arasalar, onun da bir mazereti olup gitmek istemese, oğlu da, (Babam, genelde falanca parka gider) dese, günah olmaz. Yahut bahçede ise, (Babam evde yok) diyebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.