ABD tarihini incelediğimizde bu "kovboy" ülkeye güvenen daima hüsrana uğramıştır. Sözünde durmamak ABD'nin özelliğidir. Birleşmiş Milletlerin müdahale kararı olmadan Irak'a savaş açmasının çok sayıda hedefi vardır. Bu hedeflerin başta geleni Büyük İsrail projesini gerçekleştirmek ve Irak petrolünü işgaldir. Birleşmiş Milletler Denetçilerinin raporuna göre Irak'ta olmayan nükleer ve kimyasal (kitlesel) silahlar için savaş dayatması yapılırken, İsrail'de 200- 500 arasında bulunan nükleer silah ve kimyasal-biyolojik silahların varlığı inkarı mümkün olmayan bir gerçektir. Hal böyle iken değil savaş açmaya inceleme bile yapılmıyor. Bu adaletsizlik dünya kamuoyunu (ABD halkı dahil) öfkeye ve protestoya sebeb oluyor. 13 ya da bazı kaynaklara göre 25 milyon protestocunun asıl yapmak istediği ABD'nin her türlü malını kullanmamak ve ellerindeki doları diğer paralara tahvil etmektir. Zaten herkesin bildiği bir gerçek de ABD'nin putunun (dolar) olduğudur. Muz cumhuriyeti değiliz ki! Bush cuntası, ona destek veren ABD medyası ve Türkiye'deki "Amerikan muhipleri" Türkiye'nin kayıtsız şartsız ABD'nin isteklerini yerine getirmesini istemektedir. Kaldı ki, TBMM'de oylanan ve kabul edilmeyen "tezkere" Türkiye Anayasasının 92. maddesine aykırıdır. Karar alabilmek için uluslararası hukukun meşru saydığı bir durum ve kararın olması gereklidir. Şayet tezkere yeniden meclise gelirse ve kabul edilirse, kararları Cumhurbaşkanı veto edemeyeceği, referanduma götüremeyeceği ve Anayasa Mahkemesine götürme yetkisi olmadığına göre muhalefet ve hatta AKP'nin bu tezkereye karşı çıkanları (Anayasa gereği en az 110 milletvekili) Anayasa Mahkemesine gitmelidir. Bu tezkere ve ilerde Türkiye'nin başına gelecek felaketlerin hesabı Yüce Divan'a götürülebilir. Kaldı ki, bu tezkere meselesi TBMM'de açık görüş olmalıdır. Hükümet bu tezkerenin gerekçelerini göstermelidir. Aksi takdirde milletin gururu rencide olacaktır. 5 milyar dolar hibe ya da 20 milyar dolar kredi (borç) karşılığı ABD'ye yataklık yapılacak şeklinde anlamaktadır. Tezkerenin kabulü Irak'a resmen savaş demektir. Kaldı ki ABD Senato ve Temsilciler Meclisi bile henüz savaş kararı almış değildir. Biz ABD'nin sömürgesi miyiz? ABD Türk halkını "Gurka" mı zannediyor? ABD bunu hep yapar ABD Kongresindeki kayıtlardan bir bölümünü sizlere naklediyorum: 25 Temmuz 1990 gecesi ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Bayan April Glaspie Saddam'ın sarayında Saddam ile yan yana oturuyorlar. Söze büyükelçi başlıyor: "Başkan Bush'dan Irak'la ilişkilerimizi geliştirmek yönünde kesin talimatlar aldım. Siz petrol fiyatlarının yükseltilmesini istiyorsunuz. Kuveyt karşı çıkıyor. Aranızdaki anlaşmazllık normaldir. Sizin ülkenizi yeniden inşa etmek için gösterdiğiniz çabayı takdir ediyoruz. Maddi imkanlara ihtiyacınız olduğunu biliyoruz. Kuveyt sınırınıza asker yığınağı yapıyorsunuz. Normal şartlarda bu bizi ilgilendirmez. Ancak Kuveyt'e yönelttiğiniz sözlü tehditler var. Onun için bunun sebebini size sormalıyım. Ama bir muhalif olarak değil, bir dost olarak soruyorum." Saddam: "Kuveyt'le anlaşmak için yıllardır her yolu denedim. İki gün sonra onlarla yeniden görüşeceğim. Anlaşırsak iyi. Ama anlaşamazsak, Irak ölümü kabul etmeyecektir." Galspie heyecanlanıyor: "Nasıl bir çözümü kabul edebilirsiniz?" Saddam: "Kuveyt bize karşı ekonomik kampanya yürütüyor. Bunu biz askeri hareket olarak algılıyoruz. Ayrıca, İran'la savaş sonrasında, Şattülarab'ın tümünü elimizde tutsaydık, mesele yoktu. Ama Şattülarab'ın yarısı, aslında Irak'ın da yarısıdır. Irak'ın diğer yarısı Kuveyt'tir." ABD Büyükelçisi: "Sizin Kuveyt'le olan sorununuz ya da Arap Dünyası ile çekişmeleriniz bizi ilgilendirmez. Dışişleri Bakanımız Baker, bunu size açıkça bildirmemi istedi. 1960'larda bu sorun ilk çıktığında da söylediğimiz gibi, Kuveyt ABD'nin müttefiki değildir." Tutanaklara göre, ABD başlangıçta Kuveyt'in işgaline açıkça yeşil ışık yakıyor. Peki niye!..