Türkiye'de çok sayıda politikacı, yazar, bürokrat, iş adamı ve aydınlarda şu görüş hakimdir: "Avrupa Birliği bizi alacak ama, bizim de onların istediklerini yapmamız lazım" Bu görüşe dünyanın "efsanevi ekonomist" olarak tanıdığı ve "Kapitalizmin Geleceği" isimli eserin yazarı Prof Lester Thorow: "Bir Avrupalı gibi konuşsanız da, Avrupa'nın istediği bütün yapısal değişiklikleri gerçekleştirseniz bile Avrupalılar Türkiye'yi hiçbir zaman aralarına almayacaklar. Sizi istemeyen biri ile evlenemezsiniz. Türkiye strateji değiştirmek zorunda. Türkiye, kalkınmada Çin veya İrlanda modelini seçmeli. Rekabet avantajlarını iyi tespit etmeli. Milli gelirini Avrupa'nın en fakiri Portekiz mi, yoksa Almanya seviyesine mi çıkarmak istediğine karar vermeli." Avrupa Birliği treni kaçıyor mu? Bazılarının Avrupa Birliği trenini kaçırıyoruz şeklindeki beyanlarına Prof. Christian Rumpf'un cevabı şöyledir: "Hangi AB treninden bahsediyorsunuz? Daha o trene bilet alamadınız ki.." Avrupa Birliği Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Günther Vergeugen ise AB üyeliği için şimdilik takvim verilmeyeceğini söylemiştir. Ayrıca Kıbrıs Meselesi halledilmezse Kıbrıslı Rumların AB'ye alınacağını açıklamıştır. Bu ise Kıbrıs Meselesi Kıbrıslı Türk ve Rumlar ve hatta Türk-Yunan meselesi olmaktan çıkarak AB'nin meselesi olacaktır. Ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı yani ENOSİS gerçekleşmiş olacaktır. AB'nin gerçek yüzü Günther Verheugen: Türkiye üyelik takvimini, idamı kaldırır ve kültürel hakları verirse alır. Verheugen'in kullandığı diplomatik dilin Türkçesi şöyle: Kıbrıs'ı vermeniz yetmez, parçalanmadan sizi Avrupa'ya almayacağız. AB'nin hedefi Türkiye'yi sömürge haline getirmektir. Gümrük Birliği ile AB'nin sömürgesi olduk. Türkiye gırtlağına kadar borç bataklığı içinde kıvranmaktadır. Borçların faizine toplanan bütün vergi yetmemektedir. Ayrıca hortumlanan Türkiye iflasın eşiğine gelmiş ve dizleri üzerine çökertilmiştir. Mecliste kabul edilen kanunlar çok uluslu şirketler tarafından hazırlanarak dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye dışa bağımlı hale getirilmiştir. Tarım ve hayvancılık çökmüş. Sanayide üretim durmuştur. İktidarın devamını isteyen IMF ve dış güçler başta Bor olmak üzere Türkiye'nin madenlerine de el koyup, ayakta kalabilen birkaç bankayı da dış güçler ele geçirdikten sonra, Ecevit'e artık ayrıl vizesi vereceklerdir. Bu hedefe varıncaya kadar Ecevit başbakanlığa devam edecektir.