Avrupa Birliği ve Türkiye

A -
A +

AB'nin bizden beklemediği bir performans gösterdiğimiz Kopenhag Zirvesi sona erdi. Bu halimizle AB'yi şaşırttık. 43 yıldır kapısında (bekleme salonunda) bekletiyorlardı ama başka kapılara gitmemize de müsaade etmiyorlardı. Avrupa Birliği 1958'de Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kuruldu. Türkiye 1959'da müracaat etti. 1970 yılında Yunanistan ile birlikte girmek üzere iken; Türkiye giriş tarihini kendi geciktirdi. Böylece treni kaçırdı. Ancak 1999 Helsinki Zirvesinde bir yığın şartlar karşılığı adaylığımızı kabul etti. AB ile 1995 yılında imzaladığımız Gümrük Birliği Antlaşmasıyla her türlü tavizi verdik. 7 yıllık sürede dış ticaret ve gümrük vergisi kaybımız 70 milyar doları geçti. Aday 13 ülkenin en kıdemlisiyiz. Ekonomik açıdan aday 12 ülkenin en güçlü ekonomisine sahibiz. 12 ülkeden Polonya hariç geriye kalan 11 ülkenin toplam nüfusundan fazlayız. 12 ülkenin ise yüzde 68 nüfusuna eşit, AB'ye tam üye 15 ülke içinde (Almanya-Fransa-İtalya-İspanya-İngiltere) hariç 6. sıradayız. AB'nin en son isteği güçlü bir Türkiye'dir. Ancak kapısında bekleyen zayıf ve kendine muhtaç bir Türkiye'yi her zaman görmek istemektedir. Türkiye'yi neden istemiyor? 15 ülkenin hepsi ve aday ülkelerin 12'si Hıristiyandır. Müslüman olduğumuz ve kendi kültürlerinin bir parçası olmadığımız için istemiyorlar. Ayrıca AB içinde parlamento ve ilgili kuruluşlar nüfus esasına göredir. Türkiye tam üye olursa yetki konusunda güçlü hale gelecektir. AB'ye girdiğimizde Türkiye'nin AB'ye yükü 8 milyar EURO olacaktır. AB'nin büyük mali yükü Almanya'nın omuzlarındadır. Almanya ekonomisi ise çöküştedir. Ayrıca ABD Irak'a savaş hazırlığındadır. Avrupa Birliğinde İngiltere hariç bu savaşa destek vermemektedir. Irak savaşı ile Türkiye istesede istemesede savaşın içinde olacaktır. AB ise bu savaşın sınırı olmak istemiyor. Türkiye'nin başta imalat sanayii olmak üzere sanayi sektöründe, tarımda (içte ve dışta) en büyük rakibi AB'dir. Helsinki sonuç bildirgesi Bu bildirgenin 9-a ve 9-b maddeleri Türkiye'nin önünde en büyük engeldir. "Kıbrıs adasında çözüm olmasa bile 2002 sonunda üyeliğe alınması" 1960 Kıbrıs Anayasası, Londra ve Zürih Antlaşmalarına aykırıdır. "Aday ülkelerin sınır sorunlarını (Türkiye-Yunanistan Ege Kıt'a Sahanlığı, Adalar ve bütün ittifaklar) çözememeleri durumunda 2004 sonunda Lahey Adalet Divanına gitmelerini" AB içinde 3 milyon 600 bin Türk ve 15 milyon Müslüman bulunmaktadır. Tanzimat Fermanından (163 yıl) bu yana Avrupa'nın kapısındayız. Avrupa hızla yaşlanıyor. 2032 yılında 50 yaşın altındaki nüfus yüzde 47, Fransa'da yüzde 57 olacak. Avrupa genç nüfusu fazla Türkiye'ye ihtiyaç duyacaktır. Şurası bir gerçek ki, Türkiye AB'ye üye olur olmaz serbest dolaşımdan istifade edemeyecektir. Türkiye bu konuda söz de vermiştir. 27 ülkeli AB'nin kayda değer bir sübvansiyon verecek gücü yoktur. Bize düşecek yardım miktarı çok düşük olacaktır. Türkiye kriterleri yerine getirse de "Türkiye'yi kapıda bekletmenin, içeri almaktan daha faydalı olacağı" AB başkentlerinde konuşulmaktadır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.