Barış sürecinden savaş sürecine

A -
A +

Ortadoğu'da Barış süreci sona erdi ve savaş süreci çoktan başladı. İkinci intifada çığ gibi büyüyerek bugünkü hale geldi. Türkiye dahil bazı ülkelerin halen "Barış sürecinin" devamından söz etmesi, hayalin ötesine gidemez. Bu sözcüğü İsrail ve Filistin Ekim 2000 tarihinde Kahire Zirvesinde terk ettiler. İsrail'in bundan önceki Başbakanı Ehud Barak, Kahire Zirvesi sonrası "Barış sürecine mola" (time out) verildiğini söylerken; Filistin yetkilisi Yasir Abd Rabbo, bu durumu "Savaş ilânı" olarak ifade etmiştir. Şu anda İsrail, Filistinlilere savaş açmıştır. Füzeler şöyle dursun F-16 savaş uçakları ile Arafat'ın karargahı dahil Filistinliler'e ait hedefleri bombalamaktadır. Yeni bir savaş taktiği ile tank, zırhlı araçlara buldozerler de katılarak Filistin kampları ve evleri yerle bir edilmektedir. Ne yazık ki, bu olaylara karşın İslâm dünyası, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi gaflet uykusundadır. Yalnız Filistin değil Çeçenistan, Doğu Türkistan, Keşmir, Makedonya, Kosova, Burma, Filipinler ve dünyanın bir çok yerinde ezilen, horlanan ve soykırıma maruz kalan Müslümanlar ilgisiz ve hissizdir. Arap dünyası liderleri ise (birkaçı hariç) zaten ABD'nin uşağı, esiridirler. Birkaçı dışında İslâm ülke bürokrat ve liderleri Filistin meselesinde Kızılhaç Heyeti Başkanı Rene Kosirnik kadar cesaretli ve insaf ehli değildirler. İnsaf, hakkı hak sahibine teslimdir. Batı Şeria ve Gazze Şeridinde 145 Yahudi yerleşim bölgesinde 200 bin Yahudi yaşamaktadır. Kızılhaç Heyeti Başkanı Rene Kosirnik, Cenevre'deki basın toplantısında şunları söylemiştir: "Yahudi yerleşim yerlerinin, kriz bölgelerindeki sivilleri korumayı amaçlayan Cenevre Konvensiyonu altında bir insan hakları ihlali olduğunu; Doğu Kudüs'te de işgal yasasının icra edildiğini ve işgalci gücün (İsrail'in) nüfusunun işgal topraklarına nakletmesi ve yerleştirilmesi yasa dışı bir hareket olarak görülmektedir. Bu ilke olarak bir savaş suçudur." Filistinlilerin 8 aydır verdiği mücadelenin ana sebeplerinden birini Yahudi yerleşim yerleri teşkil ediyor. Uluslararası Ortadoğu Araştırma Komisyonu, kısa bir müddet önce İsrail'den yerleşim yerlerinin genişletilmesini durdurmasını istemişti. Batı Şeria ve Gazze'nin bazı bölgeleri, 1994'ten itibaren geçici barış anlaşmalarıyla Filistin Yönetimine devredilmişti. ABD yeniden Clinton devri gibi Ortadoğu'da "anahtar rolü" oynamak istemektedir. Son hadiselerle İsrail Suriye barışı çıkmaza girmiştir. İsrail ile Filistin arasındaki ilân edilmemiş fiili savaş, ABD'nin Filistin ve İsrail arasındaki ihtilâflarını çözme konusundaki yetersizliğini; Körfez bölgesinde ABD'nin maddi ve güvenlik menfaatlerini korumasını güçleştirmiştir. ABD'nin, CIA vasıtasıyla bir bahane ortaya çıkarıp Ortadoğu'ya fiilen müdahalesi bile mümkündür. İsrail, Filistinli 5 polisi öldürmüş olup, bu mevzuda açıklaması şöyledir: "5 Filistinli polisin öldürülmesi, operasyona katılan askerlere yanlış bilgi verilmesine bağlıdır. Askerler, günlerdir İsrail askeri kampına yönelik saldırı düzenleyen Filistin lideri Yaser Arafat'ın Muhafız Birliği (Güç-17)'nin mevzilerine ya da bir başka güvenlik birimine saldırdıklarını sanıyorlardı. Askerler Güç-17'nin askerlerinin yerini polisler aldığını bilmiyorlardı" demiştir. İkinci İntifada'dan bu yana ölen (İsrail askerleri tarafından öldürülen)lerin çoğunu çocuklar ve gençler teşkil etmektedir. İsrail, Filistinliler'in üzerine füze, top ve tank ateşi ve F-16 savaş uçakları ile adeta bomba yağdırmaktadır. İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Süleyman Demirel'in de üyesi olduğu ve "Mitchell Komisyonu" olarak bilinen Ortadoğu Araştırma Komisyonu'nun raporunda yer alan yeni Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasının dondurulması talebini reddetmiştir. Ve İsrail'in Filistinliler'e silahlı saldırıları rutin olarak devam etmektedir. Filistin-İsrail Savaşı giderek büyümektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.