"Bor madeni" stratejik bir madde olduğundan, dış politika ile yakından ilgilidir. Bilim adamlarına göre yakın bir gelecekte, en fazla bir nesil sonra, motorlu araçlarda benzin ve mazotun (petrolün) yerini "Bor" alacaktır. Dünyada bu maddeye sahip ülke sayısı 10'un altındadır. Bununla beraber % 70 bor rezerviyle dünyanın ihtiyacını 400 yıl tek başına karşılayacak olan Türkiye'de 2.5 milyar ton bor bulunmakta olup, bunun bugünkü mali değeri 1 TRİLYON DOLARDIR. Ancak maalesef demek zorundayım, en fazla 5-6 milyar dolar karşılığı bu kıymetli madenimiz ABD'ye peşkeş çekilmek istenmektedir. 18 Nisan 2001 tarihli Türkiye Gazetesinin 11. sayfasından tam sayfa olarak verilen "Kurtuluş Bor'da" ilmi inceleme yazısında "Kişi başına gelir 33 bin dolara çıkar" bölümünde şu bilgi yer alıyordu: Özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Türkiye'nin elinde 1 trilyon dolarlık bor rezervi bulunduğunu belirterek, "Türkiye'deki ticaret hukukçuları, hep beraber bir işe kafa yoralım. Bunu kimseye peşkeş çekmeden bu toplumun refahına sunmanın yolunu bulalım. Bu Türkiye'nin kurtuluşu demektir. Kişi başına gelirimiz 3 bin dolardan 33 bin dolara çıkar. Bor özelleştirilmesin diye, kim ne söylüyorsa, borun önemiyle ilgili doğru söylüyor. Yani dünyada en büyük bor rezervi Türkiye'dedir. Doğru. Stratejik bir madendir. Doğrudur..." 13 Ağustos 1974'ten bu yana onbini aşan yazılarım içinde, okuyucularım tarafından en fazla ilgi görenler Bor ile ilgili olanlardır. Milletvekilinden lise öğrencisine kadar çok sayıda kesimden faks, mail ve telefon aldım. Böylesine hayati bir önemi haiz olan bu olaya, gösterdikleri hassasiyetten dolayı tüm okuyucularıma teşekkürü bir borç bilirim. İsterseniz Bor'u biraz yakından tanıyalım! BOR: 2 bin 300 santigrad derecede katı halden sıvı hale geçen çok değerli bir madendir. Sanayinin tuzu olarak adlandırılır. Kimyasal özellikler nedeniyle kaliteli bir roket yakıtıdır. Ve bunun dışında 400'ü aşan sanayi sektöründe kullanılır. Cam, e-glas, fiberglas, optik, uzay, seramik, deterjan, diş macunu, motoryağı, araba boyaları, lastiklerin içindeki çelik tellerin güçlendirilmesi (bilgisayar, cep telefonu, walkmanler) bugün küçükseler bu bor sayesindedir. Gübre sanayii, bisküvi, pasta kalıpları, fayansların parlaklığı, yanmaz kumaş, yanık ve yara merhemleri sadece Bor'un kullanıldığı 400 alandan birkaçıdır. IMF'nin baskısıyla, verilen 12-15 milyar doların bedeli ve tavizi olarak 1 trilyon dolarlık madenler, birkaç milyar dolar karşılığı elimizden alınmak isteniyor. Bu yapılmak istenenler bütün Türk milleti için gayet hazin bir tablodur. Eğer bu hataya düşülürse, bunu ne şimdiki nesil ne de gelecek nesiller, hiçbir zaman unutmayacak ve her zaman esefle anacaklardır! Bor'un özelleştirilmesi IMF'ye verilen belgede taahhüt edilmektedir. Zaten Türkiye, IMF ile aleyhimize olan Gümrük Birliği arasında sıkıştığı için krizden krize girmektedir. U.S. Borax şirketi her çareye başvurarak Eti Bor'un elindeki Bor'u kapmak için fırsat kollamaktadır. 2840 Sayılı Kanun'un 2'nci maddesinde yer alan "Bor tuzları, toryum ve uranyum madenlerinin aranması ve işletmesi devlet eliyle yapılır" Eti Bor bürokratik hantallığına rağmen her yıl 150 milyon dolar kâr etmektedir. Kaldı ki biraz gayret ile bu kâr en az 500 milyon dolara çıkabilir. Bor ve TEKEL devletin en fazla kâr getiren KİT'leri olduğu halde satılmak istenmesi yani özelleştirilmesi akla, mantığa ve ekonomik kurallara aykırıdır. Güney Amerika'da kriz çıkarıp buradaki Bor madenlerini ele geçiren (Citibank Venture Capital) yani Citibank bir anda devlet gücüne erişmiştir. U.S. Borax'ın sahibi Avustralya-İngiliz kökenli Yahudidir. Bor özelleştirilirse Amerika ve İngiltere zenginleşecek, Türkiye ise gelecek nesillerin en büyük zenginliğini IMF'ye teslim olmuş bürokratların yüzünden kaybedecektir. Bor'un özelleştirilmesine "ihanet" diyenlerin haklı olup olmadığını zaman gösterecektir. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Öğretim Görevlesi Prof. Dr. Güven Önal'a göre "BOR=REFAH"tır. 12 Nisan 2001 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde İlhan Selçuk'un "Pencere" köşesindeki yazısında şu bölüm çok önemlidir: "....Lord Curzon'un Lozan'da İsmet Paşa'ya söyledikleri bugün geçerli... Ne demişti Lord Curzon: -Paşa istediklerimizin hiçbirini (bazılarını) vermiyor. Evet demiyorsun; hepsini cebime koyuyorum; Sende para yok! Para bir bende bir de benim yanımdakilerde var bunu bilesin. Lord'un yanımdaki dediği kişi Amerika'nın Lozan Konferansı'ndaki temsilcisiydi. Lord, lafını şöyle sürdürmüştü: -Başaramayacaksınız, dönüp dolaşıp para için yine bize geleceksiniz, şimdi cebime koyduklarımı birer birer çıkarıp önüne koyacağım. Hepsini size ödeteceğim. Acaba dış ve iç borç bataklığına Türkiye'yi iten dış güçler ve onların temsilcileri ülkemizin zengin kaynaklarını elimizden mi almak istiyorlar?!.. Telekom, Bor, Manavgat suyu, özelleştirilmiyor. Bana göre bizi iflasa sürükleyen dış güçler bizim değerlerimizi REHİN alıyorlar. Satış ve özelleştirme değil!..