BM Genel Sekreterinin daveti üzerine 10 Şubat 2004 tarihinde New York'ta Kıbrıs'la ilgili müzakereler başladı. KKTC muhalefet lideri Derviş Eroğlu bu davetin kabulünü "Annan Planı"nın kabulü anlamına gelir diyerekten davete karşı çıktı. Türkiye'nin isteği üzerine KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Mehmet Ali Talat ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş ile Cumhurbaşkanı Müsteşarı Ergün Olgun New York'a şartlı olarak katıldılar. Türkiye ve KKTC'nin ortak şartları: 1-Adada iki millet iki devletin bulunduğu gerçeği kesinlikle göz ardı edilemez. 2-Türkiye, geçmişte olduğu gibi gelecekte de garantör ülke kalacak. 3-Kalıcı barış temin edilinceye kadar Türk askeri KKTC'den çekilmeyecektir. 4- Gerekli şartlar meydana gelmediği müddetçe referanduma hayır denecek. Bunlar asgari şartlardır. Ve asla taviz verilemeyecek şartlardır. KKTC meselesi yalnız bu adada yaşayan yarım milyona yakın Kıbrıslı Türklerin meselesi değil, 72 milyonluk Türkiye'nin de güvenlik meselesidir. KKTC olmadan Türkiye'nin güvenliği tehlikededir. Türkiye'nin üç yanı denizlerle çevrilidir. Ama açık denizlerle irtibatı sadece Kaş Burnu ile İskenderun Körfezi arasıdır. Karadeniz ve Marmara kapalı denizlerdir. Ege Denizine gelince bu denizdeki 2385 adanın 2383'ü maalesef Lozan ve İkinci Dünya Savaşından sonraki Paris Antlaşmasına katılmayan Türkiye'nin (İsmet İnönü'nün) vahim hatası ile elimizden çıkmıştır. Türkiye Ege'de kuşatıldı. Harp Okulunda tabiye (taktik) ders hocamız bize derste şunları nakletmiş idi: (yıl 1950) Ege'de Edremid Körfezinden Kaş Burnu'na kadar Türk sahilleri Yunanistan'ın stratejik işgali altındadır. (fiili değil) Şu anda ise KKTC'nin fiili ve hukuki durumu sona ererse Türkiye'nin açık denizlerle irtibatı kesilir. Yani kuşatılmış olur. "Ne olursa olsun teslimiyet" ya da "Ne olursa olsun verelim" görüşü KKTC'den çok Türkiye'nin sebeb-i felaketi demektir. Osmanlı Devleti Rus tehdidine karşı Kıbrıs'ı 1878'de (126 yıl önce) İngiltere'ye kiraya verdi. Rus tehdidi kalkınca iade şartı bulunuyordu. İngiltere antlaşmaya ihanet etti. İade yerine 1914'te ilhak etti. Lozan'da da hiç ısrar etmedik. (Yine İnönü'nün hatası ile) Batı imzalarını reddetmekte!.. 16 Ağustos 1960 tarihinde yürürlüğe giren Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve bu anayasaya temel teşkil eden Londra ve Zürih Antlaşmaları ile bunlara dayalı Garanti Antlaşmasının 1. maddesinin 2. fıkrasında "Kıbrıs Cumhuriyeti, herhangi bir devletle hiçbir şekilde kısmen veya bir bütün olarak siyasi ve ekonomik birliğe giremeyeceğini taahhüt eder. Kıbrıs Cumhuriyeti, bununla bağlantılı olarak adanın gerek herhangi bir devletle birleşmesini ve gerekse taksimini doğrudan veya dolaylı olarak gerçekleşmeyi teşvik eden muhtemel her türlü faaliyeti yasaklar." Aynı hükümler halen yürürlükte olan 1960 anayasasının 182. madde ve III ek'i bu maddelerin değiştirilemez olduğunu açıkça ifade etmektedir. Netice: Kıbrıslı Rumların yalnız başına ve Türkiye'nin AB'ye tam üye olmadığı ortamda Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesi mevcut anayasa ve bunlara temel teşkil eden antlaşmalara aykırıdır. Eğer, şerefli bir anlaşma yapılamazsa, Türkiye, Kıbrıslı Rumların üyeliğinin iptali için dava açmalıdır...