Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) peygamberliğinin bildirilmesiyle can bulan, iman nuruyla kuşatılan sahabenin gazalarıyla ruhlara işleyen İslam dinine yönelik saldırılar, günümüzde doruk noktasına çıktı. Saldırıların adı, şekli, tarzı çeşitlilik gösteriyor. Kimi yerde misyonerlik, kimi yerde dinde reform, kimi yerde ise emperyalizm. Bu hayasız saldırıların hattı ve sathı sınırsız. Ancak, hüküm açık: Asr-ı Saadette nasıl doğduysa Ahir zamanda da öyle gidecek. Bu din garip kalsa bile Allahu Teala vaadinden dönmez: Bu dinin nuru tamamlanacak. İslam coğrafyasına Aristo kapanı Batı alemi, Müslüman çoğrafyasında birlik ve beraberliği önlemek için Aristo'nun asırlar önce Büyük İskender'e tavsiye ettiği "arabulucu" kisvesi altında bölücülük yapmayı ancak çözüme giden bütün yolları tıkamayı tavsiye eden bir metod üzerinde asırlardır mutabakat içindedir. Aristo metodu nedir? "Zaptedilen ülke insanları arasına nifak tohumları ekeceksin. Halkı birbirine düşman edeceksin. Onlar birbiriyle savaşırken, hakem olarak kendini kabul ettirip arabulucu olarak karşılarına çıkacaksın. Sonra aralarını düzeltir gibi görünüp anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın." Batılı zihniyetin kıvrımlarında üretilen İslam karşıtı plan ve projeler, Müslüman çoğrafyada şiddet biçmeye devam etse de, meşhur İngiliz tarihçi Arnold Tonbyee'nin şu sözleri İslam dininin önlemez yükselişini oldukça anlamlı şekilde dile getiriyor: "20. asır "izm"ler hatta diktatörler asrı olmuştur. Hatta bu asra "katliamlar asrı" diyenler vardır. Oysa 21. asır "dinler asrı" olacaktır. Komünist sistemin batıdaki en ateşli savunucusu Roger Garaudy, 8 Nisan 1983 günü Bingazi'de İslam'ı seçtiğini ilan ettiğinde, İngiliz tarihçiyi haklı çıkardı. Bir dönem insanlığın yegane kurtuluşunun diyalektik materyalist kalıplara bağlı olduğunu savunan ve Hristiyanlığa kalemiyle, hitabetiyle savaş açan Garaudy, "İslamı seçmekle çağı seçtim," diyor ve ekliyordu: "Marksizm ve kapitalizm her ikisi de insanı sömüren sistemlerdir. İslam, bunlara karşı insana prestijini iade eden semavi bir dindir..." İslam Dininin katliamlara ve "izmlere" karşı elde ettiği kazanımlar Garaudy ile sınırlı değildir. Rus şair ve yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy'un Müslüman olmakla şereflendiği tartışması, inancı sadece beyni uyuşturan "afyon" olarak kabul eden komünizmin can evinden kopartılan en büyük kazançtır. Tolstoy, yazdığı bir mektupta dile getirdiği şu sözlerle Müslüman olmadığına dair bütün iddiaları bizzat çürütmektedir: "Lütfen beni bir Müslüman olarak kabul edin, çok yoruldum, artık huzura kavuşmak istiyorum..." Üstelik kalemiyle İslam'a hizmet etmiştir. "Din Nedir?" adlı eserinde Hristiyanlığa ağır eleştiriler getiren ve kiliseyi çok tanrılı bir anlayışa kaymakla suçlayan Tolstoy, derlediği Hadis-i şerifleri Hindistan'da bizzat görüştüğü büyük İslam alimi Abdullah El-Sühreverdi'nin kendisine hediye ettiği bir kitaptan Rusça'ya tercüme etti. Yıllarca komünist rejimin yasakladığı bu kıymetli eser, 1990 yılında yeniden basıldı.