Dinlerarası diyalog ve dinlerarası hoşgörü Hristiyanlık literatüründe yeri olan dini kavramlardır. İslamiyette sadece tebliğ vardır. Diyalog misyonerlerin faaliyeti için kapıları açan bir tuzaktır. Kaleyi içten işgaldir. Müslümanlar Asr-ı Saadetten bu yana zaten diğer dinlerle çeşitli konularda diyalog içinde olmuşlardır. Ama dini konuda asla. Bugün terör, kötü alışkanlıklarla mücadele, açlık, AIDS, bulaşıcı hastalıklar, fuhuş gibi yüzlerce meselede "diyalog"ta bulunulabilir. Ama dinî meselede asla. Dinlerarası diyalog 1962 yılında Vatikan tarafından ortaya atıldı ve Müslümanlar tuzağa düştü! Dinlerarası diyalog Hristiyanlığa hizmettir. İslamiyet Allahü teâlânın dinidir. İslama ne bir şey ilave edilebilir ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Her din kendi nev-i şahsına münhasır yapısıyla müstakil kalabilmiştir. Endülüs ve Osmanlının çöküşünde en büyük tahribatı misyonerler yapmıştır. En büyük tehdit dini yargılayan akılcılığın vahyin karşısına çıkarılması, Allah'ın hakimiyetinin tartışma konusu yapılmasıdır. Dinin maksadı insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmaktır. Din (İslamiyet) insanlar için rahmettir, külfet asla değildir. Din insan için hava, su ve gıda gibidir. Dinsiz ruhani ve içtimai hayat mutluluk getirmez. Beş duyu sadece maddi olayları algılar ve resmeder. Akıl ise Allahü teâlânın insanlara bir lütfudur. Akıl insanı farklı ve üstün kılan bir özelliktir. Akıl doğrudan bilgi kaynağı değildir. Akıl bilinenleri algılamaya yarar. Bir de bilinen sebepler ve sonuçları esas alarak mukayese yapabilir. Mütefekkir ile filozof aynı değildir. Mütefekkir vahyin ışığında olayları, olayların hikmetlerini kavrar ve daima doğruya ulaşır. Nefsini ve benliğini aradan çekmiş insandır. Filozoflar sadece akılları ile iktifa ederler. Seküler düşünce dine ve dindara zarar verir. Dinde reform çağdaş tefsir, fıkhı yeniden tedvin gibi işler dinin içini, özünü boşaltmaktır. DİN AKIL İŞİ DEĞİL VAHİY İŞİDİR. Dini sorumluluk ve mükellefiyet için akıl şarttır. İnsanlık var olduğundan beri birkaç din gelmedi. Sadece bir din geldi ki o da İslamdır. Din çoğul veya ikil olarak telaffuz edilemez. DİN TEKİLDİR VE İSLAMDIR. Bütün peygamberler bu dini getirmişlerdir. Hazreti İbrahim (aleyhisselam), Hazreti Musa (aleyhisselam) ve Hazreti İsa (aleyhisselam) da hep İslamı temsil ettiler. Nihayet Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve selem) İslamı kemale erdiren ve ebedi risaleti temsil gibi bir görevi ifa ediyor. Prof. Dr. Vasım Mehmedalioğlu (Bakü Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi)'na göre Azerbaycan'da misyonerlerin yaptığı dini, siyasi ve ahlaki tahribat 70 yıllık komünist rejimin yaptığı tahribattan son derece fazladır. Araştırmacı yazar Dr. Abdullah Terzi'ye göre: "Müslüman ve Türk kavramları öylesine birbirinde mecz oldu ki, Batı'da (Türk) deyince (Müslüman), Müslüman deyince Türk anlaşılır oldu. Türk Devletini yıkmak ve Türk milletini bölmek için yüzlerce hain tuzakla karşı karşıyayız. Bazılarına göre Türkiye Endülüs'ün son yılları gibi hain tuzaklar içindedir. Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün teminatıdır. Türk aydınının çoğunun en büyük kaybı Batı'nın gerçek yüzünü tanıyamamış olmasıdır. Son dönemde hatta çok öncesinde en çok neye ihtiyacımız var biliyor musunuz? Milli birliğimizin devamlılığı dostumuzu ve düşmanımızı iyi tanımak, mazisiyle barışık olarak geleceğe bakmak ve bir bütün olmaktan geçer. Unutmayalım!..