Brezilya 17 Dünya Kupasının hepsine katıldı ve bunların beşinde (1958-1962-1970-1994 ve 2002'de) şampiyon oldu. 1950 ve 1998'de finale kalarak 2.liği kurtardı. Brezilya'ya karşı 1-0 yenildiğimiz yarı finalde başabaş mücadele ettik. Ronaldo bile insafa geldi, "final Türklerin hakkı idi" demekten çekinmedi. 48 yıllık bir aradan sonra katıldığımız kupada dünya devleri elenirken yarı finale çıkabilmek son derece önemlidir. Ünlü futbol yorumcusu Rob Hoybes, Türkiye-Brezilya maçından sonra "Türkiye'yi futbola getirdiği yetenek ve pozitif yaklaşım için kutlamalıyız. Final gibi maçta Almanya bu kadar oynayabilecek mi?" derken, The Guardian gazetesi: "Türkiye, bu maçta ilk 4'e girmesinin tesadüf olmadığını ispatladı." yorumunu yaptı. Fransa TFI Televizyonu ise "Türkler üzülmesin en kaliteli maçı sundular. Final onların hakkı idi ama Brezilya finale kaldı" dedi. Yunan basını ise "İlk 4 takım arasına girmek büyük başarıdır. Finale kalamadılar ama başları dimdik ayrıldılar." Türk takımı için söylenenler kitap hacmindedir. Kibir ve tevazu Her hadiseden bir ders almak gerekir. 1998 dünya futbol şampiyonu ve 2000 Avrupa futbol şampiyonu Fransa; geçmişte Milli takımımızı küçümsemişti. Fransa'nın B milli takımına eş görmüş ve rencide etmişti. Aynı Fransa 2002 Dünya Kupasında gol bile atamadı. Üstelik asırlık sömürgesi Senegal'e yenilerek çok manidar bir yenilgi aldı. Bütün bunlar defalarca okuyup dinlediğiniz şeyler. Evet attığımız goller güzel, elediğimiz devler özeldi. Ama bu şampiyonun en dikkate alınması gereken hareketi, çocuklarımızın Koreli oyuncuları ellerinden tutarak tribünlerin önüne götürmeleri ve seyircileri birlikte selamlamalarıydı. Dünya böyle bir şey görmedi ve böylesine duygulu bir an yaşamadı. Eğer futbol bir silah ise (ki öyledir) bunu en iyi takımımız kullandı. Bunca politikacının, diplomatın, bürokratın yapamadığını gençlerimiz yaptı. Top yuvarlaktır. Futbolda yenmek kadar yenilmek de var. Ama hep böyle kalın. "Efendiliğinizi" alkışlasınlar.