Eylül 2000 tarihinden bu yana İsrail ile Filistinliler arasında ilân edilmemiş bir savaş yaşanmaktadır. Çatışmalar azalmak ya da durmak şöyle dursun; giderek şiddetlenmektedir. İsrail'in saldırgan tavrını ABD'nin muhalefetine rağmen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kınama kararı almıştır. Türkiye IMF yoluyla ekonomik ve siyasi bir kriz anaforunun içine itilerek, kendi iç sıkıntılarıyla uğraşmaktan Türkiye dışını göremez hale gelmiştir. Zaten yıllardır Balkanları Yunanistan'a Kafkasya'yı Rusya ve İran'a ve Ortadoğu'yu İsrail'e havale ettik. Havale etmenin ötesinde başta İsrail olmak üzere bu ülkelerin güdümünde, onlar adına ve onların menfaatine pasif ve yanlış bir dış politika takip ediyoruz. Bugün Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da Osmanlı'nın kalan varlığı kanlı bir şekilde tasfiye edilmektedir. Balkanlarda ve Ortadoğu'da buna ilâveten Osmanlının mirası ve dünyaya mal olmuş tarihi eserler (Mekke dahil) hayâsızca yerle bir ediliyor. 1990 başında Soğuk Savaş sona erdiğinde ve ABD liderliğinde "Yeni Dünya Düzeni" ile ilgili yazılarımda ve açık oturum, konferans ve sempozyumlarda şu görüşü ısrarla ifade etmiştim: Yeni Dünya Düzeni, Osmanlısız Birinci Dünya Savaşı öncesine dönüştür. Osmanlının kalan mirasının tasfiyesidir. İslâm ve Türk Dünyasında değişen dengeler ve değişen şartlara göre küreselleşme adı altında yeni sömürge, manda sistemini kurmadır. Ve bu çerçevede İslam Dünyası iki kategoriye ayrılmıştır. Müslümanların silineceği bölgeler (Balkanlar, Kafkasya) ile Müslümanların sindirileceği bölgeler (Ortadoğu ile Orta Asya) ve Yeni Dünya Düzeninde Müslümanlara tanınan hak sadece gözyaşı ve kandır. Bunları yazdığımdan, beni sevenler bile bunamış olmakla itham ettiler. O tarihte henüz Bosna, Kosova, Çeçenistan, Filistin ve diğer soykırımlar olmamıştı. Keşke ben yanılmış olsaydım. Filistin'deki çatışmalara ilgisiz kalamayız. Giderek şiddetlenen bu savaş, bütün bölgeyi içine alan topyekun bir savaşa dönüşebilir. Geçmiş yıllarda 1990 Körfez Krizi öncesi defalarca yazdım. Yine de tekrar etmekte fayda görüyorum. 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde Birinci Siyonist Kongresi nihai bildirisindeki kararlar arasında 6 maddelik şu karar yer alıyordu: 1-Yahudi devleti kurulacak 2-Bunun temini için Filistin'den Türk ve Arapların kovulması gereklidir. (Filistin dışında 6 milyona yakın Filistinli var.) 3-Sultan Abdülhamid Han tahttan indirilecek ve bu kararı bir Yahudi tebliğ edecektir. 4-Araplara dost görünüp Türkler aleyhine isyana teşvik edilecek. 5-Osmanlı Devletini yıkmak için bir cihan harbi çıkarılacak. Şayet gerekli şartlar sağlanamazsa İkinci Dünya Savaşı çıkarılacak, Yahudi devleti kurulacak. (1948'de kuruldu) 6-1897'den 100 yıl sonra 1997'de Nil'den Fırat'a Büyük İsrail kurulacaktır. Bu yolda oldukça mesafe alınmıştır. Manavgat Çayı ve etrafı yakında ve GAP'ın tamamı en az 10 yıl sonra, taşeron şirketlerle İsrail'in olursa sakın şaşırmayın. Türkiye'de tarım IMF vasıtasıyla giderek çökmektedir. Hayvancılık zaten çöktü. 25 yıl sonra GAP ve Anadolu çiftlikleri, İsrail ve Batı'nın çiftliklerine ve Türk köylüsü ise bu çiftliklerin köle işçisi olacaktır. Ve Türkiye Zimbabwe'ye dönüşebilir. Bu ülkede (Zimbabwe'de) verimli toprakların yüzde 70'i birkaç yüz Avrupalının (çoğunluk İngiliz) tapulu arazisi ve çiflikleridir. Avrupa Birliği ve ABD, çiftçilerini son derece muazzam yardımlarla desteklerken; son yıllarda Türk çiftçileri çok ağır darbeler yemiştir. AB ve ABD'nin hedefi Türkiye'de ağır sanayii ve tarımı çökertmektir. Türkiye'yi sadece turizm ve eğlence ülkesi haline getirerek, tarım, hayvancılık ve sanayide kendine muhtaç hale getirmektir. Şeker kanunu ABD ve AB'nin şeker stoklarını eritmeye yarayacaktır. İşsizler ordusuna yüzbinlerce pancar çiftçisi ve onbinlerce şeker sanayiinde çalışan işçiler katılacaktır. Tekelin özelleştirilmesi ile sigara üretiminin yüzde 70'ini elinde bulunduran TEKEL'in yerini ABD tütün ve sigara fabrikaları alacaktır. Kim ne derse desin ben, IMF'nin Türkiye'yi uçuruma sürükleyip, ikinci Somali haline getirerek, Haçlı zihniyeti ile hareket ettiğine inanıyorum. (Bu benim şahsi görüşümdür) Sözün kısası, Türkiye Siyonizm ve Hıristiyan Batı emperyalizminin sömürgesi olma tehlikesindedir!..