Mübarek Kurban Bayramının iki gün öncesi başlayan İsrail'deki saldırılarda en az 50 Filistinli ve 11 İsrailli öldü. Maalesef İslâm Dünyasının gafleti ve vurdumduymazlığı ile Filistin'de Çeçenistan'da, Keşmir, Filipin, Doğu Türkistan, Burma'nın Arakan, Afganistan ve daha nice diyarlarında kurban yerine Müslüman kanı döküldü. "Yeni Dünya Düzeni" küreselleşme ya da İslâmi terörle mücadele maskeli 9. Haçlı Seferinde en ucuz meta Müslümanların canı, kanı, ırzı ve mal varlığıdır. Tabii bunun sorumlusu İslam ülkelerinin (çok azı hariç) lider, bürokrat ve aydınlarıdır. Allahü teâlâ "İhmal etmez, imhal eder." Filistinlilerin seçimle işbaşına gelen lideri Yaser Arafat'ın karargahına ikinci defa füze saldırısı yapılmıştır. Ve her ikisinde Arafat kıl payı kurtulmuştur. Saldırılarda hamile bir Filistinli kadın hastaneye yetiştirilirken göğsünden yaralandı. 24 saat geçmeden 22 yaşında başka bir hamile kadın omuzundan yaralandı. Bu arada 24 yaşındaki kocası öldü. Doğan çocuk yetim kaldı. Filistinli çocuklar kendilerinin sorumlu olmadığı bir savaş içinde doğuyorlar. Hatta annelerinin karnında savaşın tarafı oluyorlar. Daha çocuklar 10 yaşına varmadan ellerinde taş ya da silah ile kendilerini savaşın içinde buluyorlar. Şaron'un vaadi... İkinci 'İndifada'yı başlatan Şaron, iktidar olmadan önce: "Ülkeyi savaşa sürüklemeyeceğim." vaadine rağmen Filistin ve İsrail çoktan savaş alanına döndü. Filistin'de havaalanı, radyo, televizyon ve evler dümdüz edildi. Adeta Filistinliler kanda boğuluyor. Türkiye ve İslâm ülkelerinin yaptığı tek şey "katliamı durdurun" şeklinde kısık sesler. Arafat 3 Aralık 2001'den bu yana karargahında hapis. İstanbul Zirvesi için "Mısır ve Türkiye'ye uçak gönderin" isteğine cevap bile verilmedi. Şaron'un iki ay içinde halk desteği yüzde 70'ten yüzde 54'e indi. İsrail'de işsizlik yüzde 10'a yükseldi. Filistin gibi İsrail de kötü günler yaşıyor. 200 İsrail askeri işgal bölgesinde askerlik yapmayacaklarını gazete ile ilân ettiler. Ve Filistin işgali devam ederse İsrail'i terk edeceklerini söylediler. İsrail ordusunda isyanlar başladı. 208 asker görevi terk etti. (Bunların her birine 28 gün hapis verildi. Firarlar yüzde 30 arttı. Yüzlerce kontrol noktasının bazı subayları görev yerini terk etti. Görevini terk eden bir subay "Filistinlilere korkudan ateş ettiğimiz bir noktaya ulaştık. Kurşunlarımızdan başka korumamız yok" dedi. Yeni Barış Planı Ortadoğu'da verilen sözler hiçkimse için geçerli olmuyor. Bugüne kadar Rogers plânı (1969), Carter'in Ortadoğu üzerinde bir uluslararası konferansı (1977), Reagan plânı (1982), Sholtz plânı (1988), Baker prensipleri (1989) ve Clinton'ın Camp David-1 ve Camp David-2 planları netice vermedi. S. Arabistan emirinin planına ABD ve bazı çevreler sıcak bakmaktadır. Şimon Peres "ilginç ve olumlu" Kofi Annan "parlak fikir" olarak değerlendirirken, Filistin yönetimi planın, utanç verici olduğunu ve Filistinlileri yok saydığını ifade ettiler. Arap Birliğinin 27-28 Mart toplantısında görüşecekleri planın ana hatları ise: 1-İsrail 1967'den önceki sınırlarına çekilecek. 2-Arap ülkeleri İsrail'i tanıyacak. 3-İsrail yönetimine güvenlik sözü verilecek. 4-Kudüs ikiye bölünecek. 5-Haremüşşerif'teki camiler Arap denetiminde kalacak. 6-İsrail Yahudi mahallesini ve Batı Duvarını alacak. Genel hatlarıyla Filistin için işgalin bitmesi ancak devlet kurma işi askıda olduğu bu plan, Filistin dışındaki Filistinlilerin dönüşü için de bir umut vermiyor.