Fransa'yı teşhis

A -
A +

Fransa'nın Türkiye aleyhine tavrını sadece "Haçlı zihniyeti" ve "Ermeni lobisi"nin tesiri ve en fazla 400 bin Ermeninin oylarını alma gibi sebeblere dayandıramayız. Bu ölçüler Fransa'yı teşhiste yeterli değildir. Tanzimattan bu yana Türk aydınının en büyük hatası Batı'yı ve Fransa'yı gerçek anlamda tanıyamamış olmasıdır. 2 Kasım 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prof. Dr. M. Sadık Acar'ın Soykırım Yasası ve Yeni Emperyalizm adlı makalesinden bazı bölümler şöyledir: "Batı uygarlığı; bu soruya cevap verebilmek için, önce Batı uygarlığını ve Batı'nın toplumsal yapısını kısaca da olsa gözden geçirmek yararlı olacaktır... Batı uygarlığı Batılılar tarafından Batı'daki egemen sınıflar için kurulmuştur. Ancak yaşayabilmesi için Batı dünyası dışındakileri kullanmak zorundadır. Bu da onun yayılmacı olmasını zorunlu kılmaktadır. Yani Batı uygarlığı doğası gereği emperyalisttir. Emperyalizm, başkalarının kaynaklarını zorla ele geçirmeyi gerektirir ki, bu da savaşsız olmaz. Batı savaşırken bunun bedelini daha çok başkalarına ve bu arada kendi içinde yönetilen sınıflara ödetmektedir. Bu bakımdan yeni savaşları her zaman göze alabilir..." "Fransız Parlamentosunun Fransa'nın Cezayir'de 130 yıl boyunca işlediği katliamlar karşısındaki sessizliği şaşkınlık meydana getiriyor. Fransız Parlamentosu sömürgesindeki şiddet, eziyet ve işkence eylemleri söz konusu olduğunda nerede? Fransa 8 Mayıs 1945'teki gösterilerde Cezayir'de 45 bin Cezayirliyi katletti. Sebep göstericilerin İkinci Dünya Savaşında Fransa saflarına katılmaları karşılığı vaat edildiği gibi Cezayir'in bağımsızlığını istemek için sahaya dökülmesiydi. Fransa 10 milyonluk ülkede 1.5 milyon Cezayirliyi öldürdüğünü ve Cezayir'de işlediği diğer suçları şu ana kadar itiraf etmedi. Dahası emperyalist geçmişiyle övünüyor ve sömürgelerini medenileştirdiğini ve ilerlettiği iddialarını terennüm ediyor. Buradaki çelişki şu; Fransızlar Fransız emperyalizmi ve Cezayir katliamlarını gurur duyulması gereken uygarca bir iş görürken, Türkiye'nin (sözde) Ermeni soykırımını kabul etmesi, bundan şüphe edenlerin de cezalandırılması gerekiyor..." (Muhammed Kırat-Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan 27 Ekim 2006) Lozan'da tek kelime edilmeyen sözde Ermeni soykırımı Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesiyle ortaya çıktı. 1980'li yıllarda soykırıma maruz kalan 700 bin, 1990'larda 1 milyon, 2000'li yıllarda 1.5 milyon olarak ifade edildi. Fransa Erbil'de elçilik açmıştır. Türkiye'nin tam üyeliğine karşıdır. İmtiyazlı ortaklık istemekte ve bunu da Kıbrıs, Ermeni soykırımı ve daha nice şartlara bağlamaktadır. AB-Türkiye müzakerelerinin askıya alınmasını isteyen yine Fransa'dır. Gallup ile Ermenistan Sosyoloji Enstitüsü'nün 31 Temmuz-10 Ağustos 2006 tarihinde 1200 kişiyle (18 yaş üstü) yaptığı ortak kamuoyu araştırmasına göre; yüzde 40 işsizlik, yüzde 18 sosyo-ekonomik zorlukla, yüzde 13 Karabağ ve sırasıyla sanayi, demokrasi, insan hakları, yaşanan sıkıntılar, yolsuzluk, dış politika ve devamlı Ermenistan dışına göç edilmesi sonuçları çıkmıştır. Unutmadan sözde Ermeni soykırımını ön planda tutanların sayısı sadece yüzde 7'de kalmıştır. Şimdi kendime soruyorum? Kraldan çok kralcı Fransa Parlamentosu, 2010 yılından sonra soykırıma uğradığını iddia ettiği 1.5 milyon Ermeni'yi 2 milyona çıkartır mı?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.