ABD'nin son yıllarda "Füze Kalkanı Projesi" devamlı gündemdedir. Bush iktidarının bu projesine Obama iktidarı da sahip çıkmıştır. Proje ile Atlantik ötesi ABD'nin savunması asla söz konusu değildir. Aslında proje İran'a karşı başlatılmıştır. ABD'nin Orta Doğu politikası iki hedefe dayanır. Orta Doğu petrolünün tekelini elinde tutmak ve İsrail'in güvenliğini sağlamak. Birleşik Devletlere göre şu anda İsrail için en büyük tehdit İran'dır. Geçmişte Irak idi. Kitle imha silahları yalanı ile Irak perişan edildi. Sıra İran'a geldi. İran kalesi düşerse sıra Türkiye'ye gelecektir. Ayrıca İkinci Dünya Savaşından bu yana ABD ekonomisi "Savunma" aslında savaş ekonomisine dayanır. Dünyada münhasıran Orta Doğu'da savaşlar sona ererse ABD'nin silah sektörü yani ekonomisi çöker. Kayak merkezi için "kar" ne ise ABD için savaş aynı şeydir. Yani kar olmazsa kayak tesisleri işlemediği gibi savaş olmazsa ABD ekonomisi de çöker. Amerikan silah sektörünün yüzde 90'ı Yahudilerin elindedir. Ülkenin savunma bütçesi bütün dünya ülkelerinin savunma masraflarına denktir. ABD'nin Polonya'ya füzesavar, Çek Cumhuriyetine de füzeleri takip eden radarların yerleştirmek istemesi; Rusya'nın baskısı ile neticesiz kaldı. Ancak Birleşik Devletler "Füze Kalkanı Projesini" bu sefer NATO'nun projesi olarak ortaya çıkardı. Türkiye bu projeye karşı soğuk davranmaktadır. Çünkü Türkiye, Rusya ile enerji, turizm, ihracat ve siyasi iş birliğini en üst seviyede tutmaktadır. İran ile enerji ve ekonomik münasebetlerimiz giderek tırmanmaktadır. Türkiye'nin komşuları ve bütün ülkelerle "sıfır ihtilaf" siyaseti ile ihracatı, bilhassa Arap ülkelerinde son derece artmıştır. Füze kalkan projesi ile Türkiye ekonomik ve siyasi açıdan zarar görür. Muhtemelen 3 hafta sonra Portekiz'in başkenti Lizbon'da NATO konferansında 27 ülke füze kalkan projesini görüşecek. Polonya ve Çek Cumhuriyeti devre dışı kaldığından, projede Türkiye ve Bulgaristan üzerine oynanacak. Amerika'nın Bulgaristan ve Romanya üslerini kullanarak Karadeniz'e inmesi soğuk savaşı hortlatacaktır. ABD'nin NATO'yu kullanarak İsrail'in güvenliği için İran'ı hedef aldığı bu proje aslında savunma değil taarruz projesidir. Geçenlerde Uranyum takas anlaşmasında Türkiye ve Brezilya Birleşmiş Milletlerde yalnız kalmış idi. Lizbon Konferansında da Türkiye 27 ülke içinde yalnız kalırsa 1952'den bu yana devam eden stratejik denge bozulacaktır. Bu arada İran da boş durmamakta, ABD ve İsrail saldırısına karşı savunmasını güçlendirmektedir.