Gürcistan, 1991 yılında, fanatik bir Ortodoks-Hıristiyan olan aşırı milliyetçi lider Zviad Gamsakhurdia öderliğinde eski Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsızlığını ilan ettiğinde, bu ülkede yaşayan ve nüfusun 5'te birini teşkil eden Müslümanlar için yeni ve belki de çok daha zor bir dönem başladı. 70 yıl devam eden komünist dönem sona ermiş, ancak ülke, dinî ve millî fanatizmi ağır basan bir kadronun eline geçmişti. Etnik köken bakımından Gürcü olan bir insanın "Türklerin dinini benimsemesi"ne (yani Müslüman olmasına) sert tepki gösteren acemi bir kadro, Gürcistan'da, "Türkler tarafından zorla Müslümanlaştırılan kardeşlerini yeniden kendi dinlerine döndürmek" amacı ile amansız bir çaba içine girmişti... Ne var ki, bağımsızlığını yeni ilan etmiş olan bir ülkenin, yeniden yapılanma konusunda çok daha gerçekçi başka öncelikleri olması gerekiyordu. Sonuçta, iktidarının daha birinci yıldönümünü bile kutlayamayan Gamsakhurdia, kanlı bir darbe ile 1992 Mart'ında devrildi ve bir süre sonra da, düzenlenen bir suikastle öldürüldü. Yerine gelen Edvard Şevardnadze, her konuda olduğu gibi dinî alanda da ılımlı bir politika izliyordu. Dünya ve özellikle de Batılı ülkelerle olan ilişkilerde Türkiye ile birlikte hareket etmeyi dış politikasının temeli haline getiren Şevardnadze, aldığı onca uluslararası desteğe ve büyük mali yardımlara rağmen, ülkesinde istikrarlı bir yapı kurmayı başaramadı. Bu dönemde Türkiye olarak Gürcistan Müslümanları için pek çok hizmet yapılabilecek iken bu fırsat yitirildi. Ankara, bu dönemde Gürcistan ile imzaladığı 30'u aşkın ikili anlaşma ve protokollerden hiçbirinde, bu ülkedeki Müslümanlarla ilgili tek bir şart koymamıştır. Nihayet, 2 Kasım 2003 tarihinde yapılan parlamento seçimlerine hile karıştırıldığı iddiası ile muhalefetin başlattığı protesto gösterileri Edvard Şevardnadze döneminin sonunu getirdi. Azerbaycan'da, aynı gerekçe ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iptalini isteyen muhalefet, ABD ve AB ülkelerinden sağlanan destekle ezilirken, ABD'nin Tiflis Büyükelçisi Richard Miles, Gürcistan'da yükselen protesto sesleri arasında, Edvard Şevardnadze'ye istifa etmesi gerektiğini söylüyordu. Güney Kafkasya'nın bu iki önemli ülkesinde son bir yıl içinde meydana gelen iktidar değişiklikleri, ABD'nin bölgede tüm inisiyatifi ele almakta olduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda, Türkiye'nin hem Azerbaycan, hem de Gürcistan üzerindeki etkisinin sona ermekte olduğunu gösteriyor. Nitekim, geçen ay AP Komisyonu'nda yapılan Kıbrıs'la ilgili bir oylamada, bu durum bariz olarak ortaya çıkmıştır. Bu arada Rusya Federsyonu, güney Kafkasya'da ABD ve AB ülkelerinin izledikleri politikalara karşı, Gürcistan'da Tiflis'teki merkezî hükümete karşı özerk bölgelerin (Abhazya, Güney Osetya ve Acara) başkanlarına, Batı ile işbirliği yapan Azerbaycan'a karşı ise, Ermenistan yanlısı açık bir politika izlemektedir. Bölgedeki en taze problem ise, Gürcistan'daki otonom bölgelerin bu statülerinin kaldırılması yönündeki düşüncelerdir. Tiflis yönetiminin, 1991 yılından bu yana, Moskova'nın destek verdiği Abhazya ve Güney Osetya otonom bölge yönetimleri ile olan problemleri sürüyor. Şimdi bunlara, Acara sorunu da eklendi. Yeni bir "Karabağ" mı? Bu arada, Gürcistan'ın Türkiye sınırı boyunca uzanan "Cavakheti" bölgesi de giderek yeni bir "Karabağ" olmaya doğru ilerlemektedir. "Ahıska"da yaşayan Müslüman-Türk nüfusun 1945 yılında Stalin tarafından sürgün edilmesinden sonra buraya yerleşen Ermeniler, bugün yeni bir otonomi talebi ile ortaya çıkmaktadırlar. Türkiye'nin bu talebe karşı tutum takınacağı açıktır. Saakaşvili, geçen ay yaptığı bazı konuşmalarda, ülkedeki tüm otonomileri kaldırmayı düşündüğünü açıkladı. Bu konuda Saakaşvili'ye destek veren ABD yönetimi, Gürcistan'da "federal" sisteme geçilmesini önerirken, Türkiye mevcut otonomilerin korunmasından yana tavır koyuyor. Gürcistan'daki otonomiler konusunda ABD ve AB ülkelerine karşı, Moskova ile paralel görüşü benimseyen Ankara'nın bu konudaki hesabının ne olduğu ise anlaşılamıyor! Belki de, iktidara gelir gelmez ülkesinin bordo renkli milli bayrağını, tarihteki Haçlı Orduları'nın bayraklarını hatırlatacak şekilde Haç'larla donatılan yeni bayrakla değiştiren Saakaşvili'nin Batı ile yapmakta olduğu siyasi dansın uzun sürmeyeceği varsayılıyordur... Kim bilir?!. ..... Not: Faruk Mercan'ın "Apolet Kılıç ve İktidar" adlı kitabı çıkmıştır. Okuyucularıma tavsiye ederim. Doğan Kitap Tel: 0212 677 06 20 - 677 07 39